01 Şubat 2010 00:00

TEKEL iŞÇiLERiNDEN MEKTUP VAR

Ben 40 yaşında, 12 yıllık TEKEL işçisiyim. Adanalıyım, 1998’de Diyarbakır ilk görev yerim oldu.

Paylaş

Ben 40 yaşında, 12 yıllık TEKEL işçisiyim. Adanalıyım, 1998’de Diyarbakır ilk görev yerim oldu. 2000 yılında Siirt Kurtalan Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü’ne tayinim çıktı. Kurtalan’da 5 yıl kaldım. Daha sonra Adana Sigara Fabrikası’nda çalışmaya başladım. Orada 3 yıl çalıştım, sigara fabrikası satıldı ve kapatıldı. Buradaki özelleştirmeye karşı 40 gün sigara fabrikasının içinde direndik, direniş sendika tarafından bildirildi, tabii o zaman bu kadar bilinçli değildik. Buradan sonra Hatay İskenderun Madenli Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü’ne zorunlu olarak gönderildik. 2 yıl da burada çalıştık ve şu anda yaşadığımız sürece geldik.
Şimdi mücadelemizin 47. günündeyiz, ancak direncimizden, inancımızdan en ufak bir şey kaybetmedik. Ankara Emniyeti’nin tüm saldırılarına, hükümetin tüm yalan yanlış açıklamalarına, Ankara’nın soğuğuna, ayazına rağmen 47 gündür direndik. Haklarımızla bir kamu kurumuna atanana kadar da direneceğiz. Biz bu 47 günlük süre içinde çok şey öğrendik. İşçi ve emekçilere de çok şey öğrettik diye düşünüyorum. 8 aydır toplanmayan Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun defalarca toplanmasını, mücadeleye dair tutum almalarını sağladık. Bir araya gelmeyen 6 konfederasyonu bir araya getirerek karar almalarını sağladık ve en önemlisi, bir genel eylem kararı aldırttık. Tabii bunlar, TEKEL işçilerinin direnişi sonucunda kazanıldı. Başbakan’ı, o saldırgan tutumundan görüşme noktasına getirdik.
Pazartesi günkü görüşmeden elbette haklarımızı almayı umuyoruz. Ancak beklentiye girmiyoruz. Biz tüm işçi ve emekçilerin de beklentiye girmeden 3 Şubat’ta dayanışma grevini örgütlemeleri gerektiğini düşünüyoruz. İşyerlerinde, semtlerde, fabrikalarda, hayatın her alanında bu grev örgütlenmeli ve hayata geçirilmeli. Tabii mücadele bununla da bitmeyecek. Şunu artık biz biliyoruz; TEKEL işçisinin mücadelesi, tüm işçi ve emekçilerin mücadelesini birleştirmiştir, daha da birleştirmelidir.
Bu ülkenin doktorları ayaktadır, memurları ayaktadır, işçileri ayaktadır. Tüm bu mücadele birleştirilmelidir. Çünkü saldırı hepimizedir. Burası bizim için okul oldu ve her geçen gün biraz daha öğretti sınıf bilincini, kardeşliği, dayanışmayı, paylaşmayı.
Burada Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Çerkez, Laz tüm TEKEL işçileri olarak Başbakan’ın gerçekleştiremediği açılımı gerçekleştirdik. Aramızda tam bir kardeşlik, tam bir dayanışma ve birlik geliştirdik. Çünkü biz birilerine umut olduk, birilerine örnek olduk, birilerine yürek olduk. Birilerine de bela olduk ve korkan insanlara cesaret olduk. Şunu herkes bilmeli ki, biz bu yola çıkarken “ölmek var dönmek yok” dedik. ‘Ekmek’ dedik, ‘iş’ dedik, ‘özgürlük’ dedik. Bundan sonra da bizim için haklarımızı alana kadar geri dönüş olmayacak. Bu arada Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından gelen dayanışma ile biz burada 47 gün içinde dostumuzun ve düşmanımızın kimler ve neler olduğunu çok iyi öğrendik.

Şakir Arslan-İskenderun’dan TEKEL işçisi <


Bütün evrensel halklara!
Ben Diyarbakır’dan Ankara’ya gelmiş, hakkını aramak için yola çıkmış binlerce TEKEL’ciden biriyim. Geliş amacımızı herkes biliyor, hatta Avrupa’dan bile destek için gelen evrensel halklar vardır. Sağ olsun gelen bütün halklar; başta Ankara halkı, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve en önemlisi Sakarya esnafına, bütün ezilen halklara, verdikleri desteklerden dolayı minnettarız, teşekkürlerimi borç olarak görüyorum. Evime gidersem bunları herkese anlatacağım; halkların kardeşliğinin ne kadar önemli olduğunu ve zaten bütün insanların kardeş olduğunu, Adem ve Havva’nın çocukları olduğumuzu biliyoruz. Savaş ne kadar acı veren bir şeyse, kardeşlik de o kadar tatlı ve güzeldir. Lütfen, evrensel halklara sesleniyorum. Herkes birbirlerini sevsin, tanısın, saygı göstersin; insanoğlunun ırk, din, dil farkı gözetmeksizin birbirini sevmesi lazım. Hor görülmemeli, aşağılanmamalı, kendini üstün görmemeli, ne olursa olsun insandır, yaşama hakkı vardır. Haklarını savunması, yaşamını sürdürmesi ve en önemlisi kendi dilini, dinini, kültürünü devam ettirmesi lazım. Bunu ‘insanım’ diyen herkesin yapması lazım. Ben bunu bütün evrensel dünya halkları için söylüyorum.
Değerli emekçi, TEKEL’ci arkadaşlarım bunu burada başardı. Aynı zamanda hakkımızı alacağız ve almadan hiçbir yere gitmeyeceğiz, bunu da başaracağımıza çok eminim. İnşallah alnımızın akıyla evlerimize, çocuklarımıza kavuşacağız. Hiç kimseden bundan başka bir şey istemiyoruz.
Tekrar BÜTÜN EVRENSEL HALKLARA sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum, ayrıca Sakarya esnafına, belediyesine ve ANKARA halkına ve basın emekçilerine, Türkiye’den buraya gelen tüm destekçilerimize minnettarız. Saygı ve sevgilerimi gönderiyorum, teşekkür ediyorum.

Mehmet Karataş-Direnişin 47. günü - 30.01.2010-
ÖNCEKİ HABER

YAŞAMA KÜLTÜRÜ

SONRAKİ HABER

ÖRNEK DAYANIŞMA

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...