06 Şubat 2010 00:00
KUŞATILAN ÇEVREMİZ
TEKEL işçileri olarak, özelleştirmenin başladığı günden beri aralıklı da olsa bir mücadele geleneği olan işçi sınıfının parçasıydık. 12 yılı aşkın bir süredir özelleştirmeye karşı, yeterli olmasa da bir mücadele alışkanlığımız vardı. Alkollü içkilerin, sigaraların özelleştirildiği gün Yaprak Tütünlerin de tasfiyesi başlamıştı.
TEKEL işçileri olarak, özelleştirmenin başladığı günden beri aralıklı da olsa bir mücadele geleneği olan işçi sınıfının parçasıydık. 12 yılı aşkın bir süredir özelleştirmeye karşı, yeterli olmasa da bir mücadele alışkanlığımız vardı. Alkollü içkilerin, sigaraların özelleştirildiği gün Yaprak Tütünlerin de tasfiyesi başlamıştı.
Anakaraya ilk AKPnin önüne geldiğimiz gün, bu işin buraya gelebileceğini, başta biz, ne sendikamız ne de Türk-öngörmemişti. Hükümet de Gelip bir gün yürür, bağırıp giderler diye düşünmüştü. Dağıtmak için ikiye böldüler başaramadılar, Abdi İpekçide saldırıya uğradık dağıtamadılar. Bizler bu kez kararlıydık; Bu işin dönüşü yok, mutlaka kazanmalıyız dedik. Ve gerçekten Ölmek var dönmek yok sloganının altının boş olmadığını göstermeliydik ve gösterdik de. 54 gündür Ankaranın ayazına, kara, kışa ve tüm olumsuzluklara rağmen direnmeye, kararlılıkla devam ediyoruz, haklarımızı alana kadar da devam edeceğiz.
Bu direnişte öyle şeyler öğrendik ki, bunlar ne kitaplardan ne de okullarda okumakla mümkün. Bu süreçte sermaye bizleri makinemizin başında bile parçalara ayırıyordu ama, aşımız, ekmeğimiz, beklentimiz ve her şeyimiz bir olan kader arkadaşımızla uyutulduğumuzu öğrendik
12 bin TEKEL çalışanıyız, ama çocuklarımız, eşlerimiz, amcamız, dayımız, komşumuzla çoğuz, yani biz milletiz. Her ne kadar Başbakan 72 milyondan saymasa da milletin ta kendisiyiz. Bizim millet anlayışımız İngilizlerin, Amerikanın, Avrupalıların millet anlayışıyla tabi ki farklı, bir Anadolulu gibi...
Maliye Bakanı da kendisi İngiliz vatandaşı olduğundan, Oradan oy alarak seçildim düşüncesinde olsa gerek, bizleri milletten saymıyor. Daha dün ABDden ithal dedikleri Kemal Dervişi eleştirip, topa tutanlar bugün Kemal Dervişten daha da pervasız hareket etmektedirler. Onlar ne derlerse desinler bu millet, bu işçi sınıfı tarihte çok, Ben halkın oyunu aldım, yüzde 40- 45lerle geldim diyenleri tarihin çöp tenekesine atmıştır.
Bilmedikleri bir şey var; o da bugün TEKEL işçileri kıvılcımı yaktı ve bu ateş topu haline geldi; bu ateş topunun önünde durmanın mümkün olmadığını Başbakan da çok iyi bilmekte. Ve her konuşmasında, son grup konuşmasındaki saldırganlığı da son çırpınışlarının ifadesidir.
Bugün TEKEL işçilerinin eylemi ortaya koyduğu yer, Sakarya Caddesi adeta, tüm emekçilerin, çalışanların, ezilenlerin, öğrencilerin, emekten ve özgürlükten yana olanların yüzünü döndüğü Kabe olmuştur. Sakarya Caddesindeki çadırlar bir nevi İngiltere Hyde-Parktaki serbest kürsü görevi görmektedir. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, esnaf tüm halkımıza bizimle olduklarından; yüreklerini, ekmeklerini bizimle paylaştıklarından dolayı teşekkür ederiz. Sınıf dayanışmasını, hayatında bir simidin paylaşılmasının keyfini ve lezzetini bilmediğinden olsa gerek Başbakan bu dayanışmaya da saldırmaktadır.
Biz hayatı baştan yaratmak, açlığın, sömürünün işsizliğin olmadığı özgürlüğün şerbetçe yaşandığı bir ülke, bir Türkiyeyi yaratana kadar mücadeleyi sürdürmek umuduyla...
Cemalettin Özden -Fabrikası Kapatılan TEKEL İşçisi.
Köşemin gerçek sahibi olan direnişçi işçileri kendi sesinden dinlediniz.Ders almaya devam edeceğiz..E.Ünlütürk
ERTUĞRUL ÜNLÜTÜRK