06 Şubat 2010 00:00

YOLCULAR İÇİN EL AYNASI

Bir yolcu gördüm,Kendisini görmeden önce yazdıkları çıktı karşıma. Geçtiğim kavşakların birinde ya da vardığım bir durakta, kah uzun kah kısa, ama sanki her biri benim için bırakılmış yazılarını buluyordum.

Paylaş

Bir yolcu gördüm,
Kendisini görmeden önce yazdıkları çıktı karşıma. Geçtiğim kavşakların birinde ya da vardığım bir durakta, kah uzun kah kısa, ama sanki her biri benim için bırakılmış yazılarını buluyordum.
Onları okumak büyük zevkti doğrusu. Giderek kendi yolculuklarımı yaşamak yerine onun yazdıklarını bulacağım yerlerin heyecanıyla sürüklenmeye başladım yollarda.
Gitmeyi istediğim yerlere değil, onun yazı bıraktığını tahmin ettiğim yerlere çıkıyordu bütün yollarım. Kendisinden hızla uzaklaşan tuhaf bir yolcu olmuştum.
Uzun süredir aradığım tek şey, dünyamı genişletecek sükun hissi yerine, onun yazdıklarının ruhumda estireceği fırtınalardı.
Yazıları o kadar çekiciydi ki, kendimi satırların çizdiği yollara bırakıveriyordum. Okuduklarım mı beni böyle yapıyordu, yolculuk denilen şey onun yazdıklarını okurken zihnimde uyananlar mıydı bilmiyorum.
Uzun süredir yazılarını ararken aştığım dağlar, denizler, çöller, vadiler, uğradığım kentler, konaklar birer düş gibi gelip geçiyordu hayatımdan. Sabah uyandığımda bütün ayrıntısıyla hatırladığım halde, gün akşama kavuşmadan tamamen unuttuğum rüyalar gibi.
Çok geçmeden her şey anlamsızlaştı. Gün ortasında görülen kabuslara benzer korku çemberlerinin içine düştüm. Bu kuşatılmışlığı delip geçmek, alıp başımı kendi yolculuklarıma çıkmak imkansız hale gelmişti. Beni dehşete sürükleyen asıl sebep ise, onun yolculuklarının bitmesi ihtimali karşısında hissettiklerimdi. Kendimden değil ondan korkuyordum. Ya günün birinde yollara çıkamazsa diye...
Kendimi tanımakta zorlandığım günler geçirmeye başladım. Aynalara baktığım zaman gördüğüm sima tanıdığım birine ait değildi artık. Aynadaki o yabancı göz göze geldiğimiz zamanlarda:
“Yolunu kaybetmiş yolcular için bir söz vardır dinle,” diyordu, her yolcunun kendi yolları olduğunu anlatıyor, her birinin ancak o yolun yolcusu tarafından açılacağını söylüyordu. Biliyordum bu söylediklerini, lakin kendi yollarımı çoktan kaybetmiştim. Yazılmış birtakım kağıtların peşinde koşturmak yolculuk sayılmayacağı gibi, birinin arkasında bıraktığı kağıt parçalarına ulaşabilmek için geçtiğim yollar da benim yollarım değildi. Bunu itiraf edince içimde kalmış birkaç parça köz kararıp gitti.
Ertesi gün, korkulu bir rüyadan sıçrayarak uyanır gibi kendime geldim; yollara dair herhangi bir kaygının içimde kalmadığını şaşkınlıkla fark ettim. Aramaktan vazgeçtim, tam bir teslimiyete karar verdim.
Çoktandır beni terk etmiş olan sükunetin orta yerinde buldum kendimi.
Beklemeye başladım.
Aradan çok zaman geçti. Ne benim eski heyecanlarım ne de yolculuklar için gerekli hayallerim kalmıştı. İşte o sıralarda bir gün karşıma çıktı. Çoktandır bedenime uğramaz olmuş ateş topunun birden parladığını hissettim.
“Bu kadar inandırıcı nasıl yazabiliyorsun?” diye sordum aklıma gelen ilk soruyu. Sanki yolculuklarımın bitmesinin sebebi o değilmiş gibi, yollarımın kapanması onun suçu değilmiş gibi sakin çıkmıştı sesim.
“Yazmaya başlamadan önce unutmayı beklerim,” diye cevap verdi. O da sakindi.
“Gördüğüm, dinlediğim, hissettiğim her şey, bir sis bulutunun arkasında kaybolduktan sonra yazmaya başlarım. O nedenle bütün anlattıklarım gerçektir.” dedi.
Bütün söylediği bu oldu.
Sustu.
Gitmek üzere doğruldu. Çantasını alırken içinden bir kitap çıkardı. Cildi yıpranmış kalın bir kitaptı. Bana doğru uzatırken,
“Yazdığım son kitap” dedi.
Ağır bir mesuliyet gibi aldım, çantamın üstüne koydum.
O gittikten sonra telaşla açtım kapağını, sayfaları çevirdim. Başından sonuna kadar sadece beyaz yapraklardan ibaretti.
Sadece ilk sayfaya tek bir satır yazılmıştı:
“Gerçek yolculuklarımız rüyalarda yaptıklarımızdır.”
ÖZCANYURDALAN
ÖNCEKİ HABER

KİRVEME MEKTUPLAR

SONRAKİ HABER

ÖZGÜRLÜK YOLU

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...