09 Şubat 2010 00:00

MÜCADELENiN LOKOMOTiFLERi

Ankara’da TEKEL işçilerinin mücadelesi 56. gününde kararlılıkla, dirençle sürerken, TEKEL işçisi kadınlar da mücadelenin adeta lokomotifi, erkek işçilerle birlikte her türlü zor koşullara karşı dirençlerini yitirmiyorlar.

Paylaş

Ankara’da TEKEL işçilerinin mücadelesi 56. gününde kararlılıkla, dirençle sürerken, TEKEL işçisi kadınlar da mücadelenin adeta lokomotifi, erkek işçilerle birlikte her türlü zor koşullara karşı dirençlerini yitirmiyorlar. Bu işçilerden ikisi Adana’dan Hatice Koçak, Batman’dan Yıldız Gök.
21 yıllık TEKEL işçisi olan Yıldız Gök, 1989’da Batman’da işe başladığını, 2000’de Adana’ya gönderildiğini söyledi. Sürekli Batman çadırında gördüğümüz Yıldız Gök, üç günlük açlık grevine de katıldı. İki çocuk annesi Gök, “Emeğimiz için buradayız. Tabi ki zorlukları var, ama zorluklarına göğüs geriyoruz” dedi. Gök, çocuklarının hatırlatılması üzerine “Emekçi annenin çocuğu da güçlü olmak zorunda” dedi.
‘EV, İŞ, ÇOCUK’ ÜÇGENİNDEN MÜCADELEYE
İki-üç ay öncesine kadar “Ev, iş, çocuklar” arasında yaşamı olan bir kadın olduğunu belirten Gök, “O zaman bana deselerdi ki, ‘sokakta kalacaksın, sabahlayacaksın, bunları yaşayacaksın’ emin olun inanmazdım” dedi.
“Yan gelip yatıyorlar” sözlerine de tepki gösteren Gök, “Belimden ameliyat oldum, astım hastasıyım. Bunları işletmede kazandım. 20 yaşında girdim, şimdi 42 yaşındayım” diye konuştu.
‘DOĞU’DA KADIN OLMAK DAHA ZOR’
Burada emeğin, hak almanın ne olduğunu, insan olmanın ne demek olduğunu daha iyi anladıklarını, kenetlendiklerini belirten Gök, “Kadın olmanın, üstelik Doğu’da kadın, anne olmanın daha da zor olduğunu” söyledi. “Biz bazı şeyleri çok güç aldık. Kadın olmak, hem çalışan kadın ve anne olmak daha da zor. Kazandıklarımızı kaybetmek istemediğimiz için daha da güçlü oluyoruz” dedi.
“Bugüne kadar sadece çalışan anne, ‘evi, işi, çocuğu’ arasında hayatı olan bir kadındım. Başka bir hayatım yoktu. Ama şimdi, mücadelenin ne olduğunu, zor kazanıldığını anladım. Bu bize daha da güç veriyor” diyen Gök, “Çadırlara müdahale olacak” sözünün dolaştığı zaman da çadırlardan hiç ayrılmadıklarını sözlerine ekledi. Gök, “Biz başka bir şey istemiyoruz, bizden alınmak istenen haklarımıza sahip çıkıyoruz ve alacağız da” diye konuştu.
Mücadelenin en önündeki kadınlardan biri de Türk-İş’in düzenlediği mitingde TEKEL işçileri adına konuşan, Adana’dan Hatice Koçak. Koçak da “Kadınların bu mücadelenin lokomotifi” olduğu görüşünde. İlk günden beri ön saflarda yer alarak mücadeleyi sürdürdüklerini belirten Koçak, “Ama şunu da düşünüyoruz, erkek arkadaşlarımız da aile geçindiriyor, bizler de. Sonuçta hepimiz emeğin işçileriyiz. Yani aramızda bayan erkek olduğunu düşünmeden birlikte mücadele yürütüyoruz” dedi.
‘4-C’Yİ BİLMİYORLAR’
Koçak, 4-c ‘nin ne olduğunu şöyle anlattı: “4-c ile 11 ay çalışma süresi, 22 günlük izin bir de kıdem tazminatı eklediler. Ama kamuoyu şunu bilmiyor, ‘4-11 ay arası çalışma’ derken örneğin bu yıl Bakanlar Kurulu ‘bütçem 11 ay çalıştırmaya yeterli değil, çalıştırmıyorum’ diyebilir. Veya ‘onları 3-5 ay çalıştıracağım’ da diyebilir. Kamuoyu bunu bilmediği için, taşerondan daha kötü bir sistem olduğunun farkında bile değil.”
4-c ‘lilerin geleceğinin, Yine Bakanlar Kurulu’ndan çıkacak karara bağlı olduğunu belirten Koçak, “Bakanlar Kurulu 2010’da 4-c’lileri iki ay çalıştırıp on ay gezdireceğim derse yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Bunun önünde de hiçbir engel yok. Kamuoyu bunu bilmediği için ‘11 ay çalışma 22 gün de izin, maaşları da fena değil’ diyebiliyor. TEKEL işçileri olarak ‘Bizim için maaş hiç önemli değil, oturulup anlaşılabilir’ diyoruz” diye anlattı isteklerini.
‘ÖZLÜK HAKLARIMIZI İSTİYORUZ’
Özlük haklarını istediklerini de belirten Koçak, buna da açıklık getirerek, şunları söyledi:
“Nedir özlük hakları, işverenin istediği kadar işçiyi çalıştıramaması, mesaisini vermeden 14-15 saat çalıştıramaması, kafasına göre işçiyi kapı önüne koyamamasıdır. İş güvencesidir. Biz bu haklarımızı istiyoruz, yoksa maaşlarımıza zam değil. Yoksa mevcut aldığımız maaş Türkiye’deki açlık sınırının altında. Biz sadece kamunun işçisiyiz ve kamusal güvencemizin devam etmesini, herkesin kafasına göre bizim için bir işlem yapamamasını istiyoruz. Buradaki direnişimizin amacı da bu.”
SİZ HANGİ HALKTANSINIZ?
TEKEL işçilerine yönelik kullanılan, “Domuz, yan gelip yatıyorlar, yetim hakkı yiyorlar” ifadelerine değinen Koçak, “Elhamdülillah Müslüman’ım. Başbakan’ın kullandığı hayvanın adının dinimizde bir Müslüman’ın ağzında olmaması gerekiyor. Kendisi nasıl bir Müslüman sormak lazım” dedi. Koçak şunları anlattı; “Bizi yan gelip yatmakla suçluyor, biz yıllardır sırtımızın teri kurumadan takdir belgeleri alarak çalışan işçileriz. Bizler yan gelip yattırıldıysak kendilerinin suçu. Bizleri Yaprak Tütün’e gönderdiklerinde, bunların geleceğini bildiğimiz için hem Çalışma Bakanlığı’na hem çeşitli bakanlıklara mailler attık, yazılar yazdık. ‘Biz yatmak istemiyoruz, kamunun hiçbir alanında bize ihtiyaç yok mu. Temizlik işçiliğinden tutun bizi her kademede değerlendirebilirsiniz. Bizi neden değerlendirmiyorsunuz’ diye sorduk. Sadullah Ergin, Mir Dengir Fırat geldi dediler ki, ‘Neden rahatsızlık duyuyorsunuz, biz sizleri oturtuyoruz, maaşlarınızı da tıkır tıkır alıyorsunuz.’ Biz alnımızın teriyle maaşımızı kazanmak istiyoruz’ dedik.”
Başbakan’ın kendilerini halktan saymamasına da değinen Koçak, “Başbakan’a göre çiftçi halkı değil, öğretmen halkı değil, memur, doktor, eczacı halkı değil. Ey Tayyip Erdoğan siz hangi halktansınız?” diye sordu. Koçak, bu hakkı kendilerine Başbakan Erdoğan’ın vermediğini, hakları olanı istediklerini ve almadan da dönmeyeceklerini söyledi. (Ankara/EVRENSEL)
Sultan Özer
ÖNCEKİ HABER

Petrol devinin iklim oyunu

SONRAKİ HABER

İstanbul’dan Ankara’ya köprü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...