09 Şubat 2010 00:00
BASIN TURU
Bu bir savunma değil.
Bu bir savunma değil.
Beyaz Sarayın yeni bütçe planında, ABD ordusu için günde 2 milyar dolar harcaması düşünülüyor. Ülkemizin geleceği bu savunma altında yatan proje ve yoksulluğu önlemekle karıştırılmamalıdır.
New York Timesın haberine göre, mucizevi büyümeler, ya da mucizevi siyasi taviz süreçleri, önümüzdeki yıllar içerisinde, öngörülmeyen değişimler yaratacaktır. ABD Başkanı Obama ve halefleri yeni yerli girişimler için, neredeyse hiç olumlu önlemlerde bulunmadı.
Bir ülkeye gerekli olan sağlık yasası, iş imkanları, çevreye zarar vermeyen teknik cihazlar, karbon salınımını azaltma, barınak sağlamak, eğitim sistemini geliştirmek, besin kaynağı sağlamak, toplu taşıma vs. gibi şeyler savunma değildir. Bunlar zaten ülkede olması gereken maddelerdir.
Eğer bir ülke savaş toplarını takıntı haline getiriyorsa, sosyal programlar kesin olarak zarar görmektedir. Martin Luther King: Tereyağı ve silahlar hakkında konuşabiliriz, fakat silahları tereyağıyla besliyorsak, işte o zaman iyi bir besin kaynağı değildir. diyor.
En azından Lyndon Johnson, yoksulluğa karşı savunma başlatmıştı, fakat zaten bir süre sonra, Vietnam savaşı bitmişti.
O zamandan itibaren fakirleşen çoğunluk, beyaz bayrağı salarken, ABD dile getirilmeyen bir biçimde terk etmiştir işgal ettiği yeri, bu da Washingtonun gerçek politikasıdır.
İdare edilmek güzel bir şey olabilir, fakat bütçe rakamları bize nasıl bir durumda bulunduğumuzu gösterir. 2010da savunma bütçesi adı altında orduya ayrılan yatırım, bizleri yoksulluğa sürükleyecek. Bu meşru savunma maliyeti bütçenin bir kısmına mal olacak.
Son baharda, Pentagona gelecek 100 bin ABD askerine aylık maaş verilmesi bekleniyor. Afganistanda, iktidar ve vurguncular, Karzai hükümeti altında yolsuzlukla zenginleşmeye doğru gidiyor. Yeni Savunma Bakanlığıyla birlikte gelen öldürücü şiddet politikası, son üç yılda Afganistanda gerçekleşen katliamlar ve aşırı derecede yolsuzluğu da birlikte getirdi. Bu dehşetten ABD sorumludur.
Askerler, ülkede temel bir değişiklik elde edemeden, ağır fiziksel ve duygusal yaralanmalarla ülkelerine dönecekler. Savaşa yapılan harcamalar, geri dönen hasta askerlerin sağlık harcamalarını karşılayamayacaktır.
744 milyar dolar, askeri bütçeye ayrılmıştır. Pentagon dışında gelişen ordu programları dahil olmak üzere ve nükleer silah yönetimini durdurmaktan ziyade, genişletmek için ayrılmış bütçedir. Polis Araştırma Merkez Üyesi Miriam Pemberton olayı şöyle özetliyor, Ordu ve ordu dışındaki harcamaları belirlemeyi becerememek, büyük dengesizliklere yol açacaktır.
Askeri şirketler elbette çok büyük kazançlar elde ediyor.
Ulusal Öncelik Proje Genel Müdürü Jo Comerford açıklamasında şöyle diyor: Obama yönetimi 2. Dünya Savaşından sonra Pentagona en büyük bütçeyi ayırmıştır. 160 milyar doları hariç, bu miktar sadece Irak ve Afganistan savaşında harcanmıştır.
Savunma kelimesi, doğal olarak kendi kendini haklı çıkarmasını içerir. Fakat sorulan soru şu olmalı: savunma kelimesi neye karşı kullanılıyor.
ABD için ufukta yazılan bir kitabe şöyle diyor: Bizim amacımız, ülkemizin düzenini savunmaktır
Yeni siyasi dehşetler başlamaktadır, yazarlar ve okuyucular, İnternet ortamında, ilerici ve siyaseti kınama, eleştirme ve inandırıcı analizler ortaya koyuyorlar, bunlar gereken şeylerdir, fakat yetersizdir. Çözülmemiş sorunlara karşı sürekli ve etkili bir örgütlenme, insanlık öncelikleri adına, savaş halinde bulunan devlete karşı durmak gerekir.
Şu an hangi süreçte bulunduğumuz açık seçik ortadadır. Bu bir savunma bütçesi değildir. Bu bir ölüm bütçesidir.
Normen Solomon, 3 Şubat 2010