11 Şubat 2010 00:00

ÖZGÜRLÜKLER

Pazartesi günü Hrant’ın davasında bir ilk yaşandı biliyorsunuz. “Derin aileler” adalet talep ettiler.

Paylaş

Pazartesi günü Hrant’ın davasında bir ilk yaşandı biliyorsunuz. “Derin aileler” adalet talep ettiler. Hrant’ın ailesinin kardeşleri olduklarını ilan ettiler. Ta 1948’deki Sebahattin Ali cinayetinden başlayarak devlet kaynaklı cinayetlerin aydınlatılmasını istediler. Ne çok cinayet var düşünün, devletin bir şekilde karıştığı. Bir devletin cinayete bulaşmışlıkla suçlanması ve hakkında bu tür kuşkular duyulması korkunç bir şey. Devlet suçlamalardan kurtulabilir mi? Evet, kurtulabilir.
Cinayetleri aydınlatarak kurtulabilir.Gizli ya da açık örgütlenmelerindeki planlarını, pratiklerini açıklayarak, sorumluları adil bir şekilde yargılayarak, cezalandırarak ve özür dileyerek kurtulabilir. Demokratik devlet olma yolunda yürüyerek, hukukun üstünlüğüne dayanarak ve bu ilkenin gerektirdiklerini yerine getirerek yapabilir bunu.
Adalet talebi her durumda acil bir talep halinde Türkiye’de. Baştan sona bozuk bir düzende böyle olması doğal.
Bakın TEKEL işçilerinin istemlerine. Sosyal devleti talep ediyorlar sonuç olarak. Sosyal adalet talebinde bulunuyorlar. Bölüşüm ilişkilerindeki adalet talebi bu. Haklılar. Çok geniş toplum kesimleri de destek sunuyor. Adalet ve vicdan harekete geçiyor. Bir direniş örülüyor haksızlığa karşı. Hükümet hepten duyarsız mı kalıyor? Hayır. Ama hükümetçe sergilenen duyarlık, yetersiz bir duyarlık. Demek ki, hükümetin sosyal devleti ve sosyal adalet ilkesini daha iyi anlaması ve bu yönde politika değişikliklerine gitmesi gerekiyor. Kendiliğinden olmaz bu iş. Sosyal devleti, sosyal adaleti talep etmeye, güçlü seslere, dayanışmalara ihtiyaç var.
Tekrar ceza adalet sistemine geçelim. Adil yargılanma hakkını herkes için isterken, bazı konulara da dikkat çekmek lazım.
Devlete ceza politikanı değiştir demek lazım. Yeni Ceza Kanunun yürürlüğe girdiği 2005 yılında 55 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısı şimdilerde 120 bine yaklaştı. Bunun nedenleri olarak yalnızca Türkiye yargısının özgürlük algısındaki eksiklik deyip geçmemek lazım. Hükümete ve yasama organına düşen görevler var. O zaman yasaları değiştirmeli hükümet ve yasama organı. Hakimler yurttaşın özgürlüğünü bu kadar kolay ihlal edememeli. Hapistekilerin yarıdan fazlası tutuklu. Yani evrensel ceza hukuku ilkelerine göre ve anayasaya göre masum sayılan insanlar hapiste tutuluyor ve tutuklu yargılanıyorlar. Yarıdan fazla dediğimiz sayıya bakın; 60 binden fazla masum insan hapiste şu anda. Çocuklardan bahsedelim bir de…
“Taş atan çocuklar” adalet bekliyorlar. Hem de özür bekliyorlar. Sayıları binlerle ifade ediliyor. Binlerce çocuk, tutuklu ya da tutuksuz büyüklerin mahkemesinde yargılanıyor.
Barışçıl eylemleri nedeniyle son 8-9 ayda DTP’li siyasetçiler ki, sayları bine yaklaşmış durumda tutuklu bulunuyor.
En son 24 Aralık operasyonu ile belediye başkanları, kürt siyasetçiler ve insan hakları savunucuları tutuklandı. O tutuklananlar arasında İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey de var. Bir parantez açıyor ve yazıyı parantezle bitiriyorum. Muharrem bey, tutuklanmadan kısa bir süre önce, bana İHD- İnsan Hakları Akademisi’nin Diyarbakır Şubesi’ni yakında açacaklarını ve katkıda bulunmamı istemişti. Ben de “hele dur merkezi açalım hemen ardından Diyarbakır’ı açarız” demiştim. Merkezde epeyi mesafe aldık. Ama Muharrem bey içeride.
Bana düşen, her koşulda ve durumda adaleti talep etmek.
Okul açacağız!
Açılışı da Muharrem Erbey’le birlikte yapmak istiyoruz.
Talebimiz budur.
HÜSNÜ ÖNDÜL
ÖNCEKİ HABER

Komşuda grev, hayatı durdurdu

SONRAKİ HABER

Polis müdahalesi ceza getirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa