16 Şubat 2010 00:00
GÜNCEL
Siyasi iktidar mücadelesinde propaganda savaşları devam ediyor.
Siyasi iktidar mücadelesinde propaganda savaşları devam ediyor. Başbakan Erdoğanın Emine Hanımın GATAya hasta ziyaretine sokulmaması unsuru karşısında asker karşı bir hamle yapmak gereğini duydu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ bir gazeteye yaptığı açıklamada Üzerimize çok geliyorlar, bizim de bildiğimiz çok şey var, böyle üzerimize gelinirse açıklamak zorunda kalacağız, devlet adamı sorumluluğum nedeniyle açıklamıyorum mealinde şeyler söyledi. Başbuğun bu sözleri bir nevi sıkışmışlık ifade ediyordu ve umulan etkiyi yaratmadı. Tam tersine, karşı taraf bu beyanatı değerlendirerek yeni puanlar kazandı.
Öyle ya, birilerini zor duruma düşürebilecek gizli bilgiler ya yolsuzluklar hakkında ya da başka suç niteliğindeki eylemler hakkında olabilirdi. Bilinip de açıklanmayan şeyler bunlar dışında ise gizlenmesi önem arz etmeyen şeyler sayılabilirdi. Suç isnadı ise bilinip de açıklanmıyorsa, zaten o tavrın kendisi bir suç idi. Böyle olunca, şantaj gibi de görünen şey aslında bir blöf olabilirdi ve pek çok kişi de bunu böyle anladı. AKP yanlısı medya kalemşorları da olayı böyle yorumladı.
Aslında, Başbuğun açıklarım dediği şeyler olduğu tahmin edilen bazı bilgiler zaten bir süredir İnternet ortamında yaygınlaştırılıyordu. Ya da Başbuğun İnternet ortamında yaygınlaştırılan bilgileri açıklarım dediği tahmin ediliyordu. Örneğin bunlardan biri Taraf gazetesinin sermayesinin nereden geldiği ile ilgiliydi ve Ahmet Altan da böyle algılamış olmalı ki, gazetesinin manşetinde hadi açıkla diye kontratak yaptı.
Başbuğun açıklamalarında verdiği bir örnek de çok rağbet görmedi. Halkına düşman ordu propagandası Başbuğa göre Latin Amerikalı bir yazar tarafından geliştirilmişti ve bir odaktan Türk Ordusunu yıpratmaya çalışan güçler Latin Amerikada da kullanılan bir argümanı Türkiyede Türk Ordusuna karşı kullanıyordu. Yani, TSKya saldırı beynelmileldi vs.
Oysa, sömürücü sınıfların iktidarında ordunun işlevi üzerine yüzyıllardır binlerce makale ve kitap yazılmıştı. Yarı sömürge, bağımlı ülkelerde orduların emperyalistlerle ilişkileri ve halklarına karşı pozisyonları da keza çok tartışılan bir husustu. Hatta, 12 eylül günlerinde bu konuda yazılmış bir broşürü Kenan Evren bir mitingde yanıtlamaya çalışmış, bu konuşması da TV ve radyolarda canlı yayınlanmıştı. Hadi, bunu herkes bilmez ya da hatırlamaz diyelim, Çetin Atlan elli senedir sömürge ve bağımlı ülkelerdeki orduların, valilerin, iktidarların kendi ülkelerini iç sömürge gibi yönettikleri defalarca yazmıştı.
Askerler ile AKP yanlılarının propaganda savaşlarından görüldüğü kadarıyla askerler bu işte çok becerikli değil. Onların propagandasını etkili kılan yönlendirdikleri medyadaki uzman yazarlar ve gazeteciler. Bunlar son yıllarda AKP tarafından geriletildi, büyük çoğunluğu işlevsiz hale getirildi ya da AKP tarafına çevrildi. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Daha önceleri Başbuğun gazetecilere verdiği demeçlerle yapmaya çalıştığı kamuoyu yaratma çabasını onlarca gazete ve TVde bu işin uzmanları eli ile yaratılırdı. Şimdi iş emekli generaller ve İnternette kimliğini gizleyen ve asla inandırıcı olamayan bazı görevliler tarafından yapılmaya çalışılıyor.
Kontrgerilla, Ergenekon ifşaatları ile öne geçmiş AKPnin açıklandığında halkı galeyana getirecek gizleri yok mu? Elbette var. Ama, gizli olmayanlar dahi halka ulaştırılabilse AKP kaçacak yer arar. TEKEL işçilerine AKPnin yapmak istedikleri halka doğru anlatılsa dahi AKPnin işi biter. Fakat, gerçekleri halka anlatmak, açıklamak birbirinin gırtlağına sımsıkı sarılmış olsa da iki burjuva kliğin işine gelmez. Gerçekleri halka ancak halkın gazeteleri, televizyonları ve örgütlü güçleri anlatabilir, açıklayabilir. Onların sesi daha gür duyulduğunda ise ne AKP kalır ne de burjuva gerici asker-sivil bürokrasi.
KAMİL TEKİN SÜREK