16 Şubat 2010 00:00
BAŞYAZI
Haber, ABD büyükelçisiyle gırtlak gırtlağa! manşetiyle veriliyor.
Haber, ABD büyükelçisiyle gırtlak gırtlağa! manşetiyle veriliyor.
İlk bakışta, Başbakan Erdoğanın mahiyetindeki kişilerle ABD büyükelçisinin gırtlak gırtlağa geldiğinin öne çıkarılmasıyla başlayan haber, sanırsınız ki; bizimkiler, ABD ile Türkiyenin çıkarları konusunda anlaşmazlığa düştükleri için ABD büyükelçisiyle gırtlak gırtlağa gelmişler!
Ama okuyunca görüyorsunuz ki; Erdoğan-Clinton görüşmesi, planlanandan fazla uzadığı için ABD elçisi toplantıya girip Clintonı uyarmak istemiş, bizimkiler ise büyükelçiye izin vermemiş! Dahası, bırakalım tartışılan konunun dandikliğini, bir gırtlak gırtlağa gelme de yok!
Ne var ki yandaş medya; Erdoğanın her attığı adımda bir kahramanlık, her sözünde bir keramet aramayı basın ilkesi haline getirmiş bulunuyor. Bu yüzden de onun etrafında her gelişme, bir olağanüstü cilasıyla cilalanarak sunuluyor.
Peki, bu kahramanlık edebiyatını bir yana bırakırsak, Clinton-Erdoğan görüşmesi nerede ve ne amaçla yapılıyor?
Bu görüşme, Katarda ve ABD-İslam Dünyası Forumu vesilesiyle yapılan toplantılar çerçevesinde yapılıyor.
Açık ki, forumun adından da anlaşılacağı gibi; ABD burada, İslam dünyasının ABDnin çıkarlarına göre biçimlenmesini, Ortadoğuda düzen ve asayişi sağlama amacı güdüyor. Başka bir söyleyişle bu forum ve oradaki görüşmelerde esas olan, ABDnin çıkarının savunulmasıdır ve o foruma katılan ülkeler de ABDnin bu çabasına destek vermek için oradadır.
Elbette bu foruma katılanlar içinde ABDnin kimi isteklerine karşı çıkanlar da olmaktadır ama onların bu karşı çıkışı, forumun bu amacıyla çelişmez. Çünkü sonuçta orada toplananlar, ABD-İslam dünyası ilişkilerinin sorunsuz gelişmesini istemekte birleşmektedirler ki bu, bugünkü koşullarda sadece ABDnin çıkarınadır!
Nitekim Clinton-Erdoğan görüşmesinde de Clintonın gayreti, İrana uygulanacak yaptırımlar konusunda Türkiyenin desteğini sağlamaktı. Ve Dışişleri Bakanı Davutoğlunun, İrana ABDnin mesajını götürmesi içindir. Clinton istiyor ki; Türkiye, İran karşısında itiraz etmeden ABD gibi davransın!
Yani bizimkilerin ABD büyükelçisiyle gırtlak gırtlağa gelerek sürmesi için kendilerini siper ettikleri toplantı, bu; Clintonın, Erdoğanı ABDnin isteklerine ikna etme toplantısıdır!
Erdoğan herhalde bu toplantıda; İrana yaptırım uygulamanın adaletli olmayacağını da söylemiştir. Ama öyle görünmektedir ki Türkiyenin bu farklılıkları, ne ABDyi ne de giderek sertleşen Batılı emperyalistlerin (bunlara Rusya da katıldı) İranı kuşatmalarını önleyecek bir muhalefet değildir. Tersine; Türkiye burada, ABD Savunma Bakanı Robert Gatesin daha birkaç hafta önce, Türkiye ziyareti sırasında ifade ettiği gibi, ABDnin İrana söyleyemediklerini söyleyerek, bu kuşatmaya meşruiyet sağlama görevini yerine getirmektedir. Dolayısıyla Türkiye burada, sanki İranı destekliyor gibi görünürken gerçekte Batılıların müdahalelerine fırsat ve gerekçeler bulunmasına dayanak sağlamaktadır.(*)
Kısacası; Ortadoğu politikaları söz konusu olduğunda ABD ve Batılı emperyalistlere kapalı kapılar arkasında ortak taktikler geliştirirken eleştiriler de yöneltmesi, İrana yaptırımlara karşı çıkıyor görünmesi, onların çıkarları çerçevesinde kaldığı sürece ne anti emperyalisttir ne bölgede halkların özgürlükleri ve egemenlikleriyle ilgilidir. Tersine; bu tartışmalar tamamen, Türkiyeye biçilen rolle ilgilidir. AKP Hükümeti, aynı uğursuz rolü Irakta da oynamış; Saddamla konuşup, ona sürekli Batılıların mesajını iletmişti.
Şimdi aynı rolün İrana karşı üstlenildiği görülmektedir. Bir farkla ki; Erdoğan ve yandaşı basın, bu rolü şimdi bir İslam kahramanı havasında oynamak istemektedir.
ABDnin bölge gücü olacak Türkiye planıyla da gayet uyumlu bir yaklaşımdır bu.
(*) Elbette burada İranın bir ambargodan da öte bir askeri müdahaleyi isteyip istemediği de tartışılırdır. Çünkü İranda giderek artan hoşnutsuzluklara ve İran yönetimi karşısında tepkilere bakılırsa; rejimin, içeride otoritesini sağlamlaştırmak; baskılara, artan yokluk ve yoksulluğa meşruiyet sağlamak için acilen bir dış askeri müdahale isteyebileceğini söylemek de şaşırtıcı olmaz.
İHSAN ÇARALAN