18 Şubat 2010 23:00

Ahmet Telli'ye mektup

Merhaba Ahmet Telli,

Paylaş

Sennur SEZER

Merhaba Ahmet Telli,
Nasılsın, nicesin… Hepimizin bir duvar önünde durup direndiğimiz günlerdeyiz. Sen atalarının Kafkas’ından rüzgarların keyfine katılıp yollara düşmüşündür çoktan. Yakası açılmadık sokakların, asfalt kokusunda eski yanık kokularını duyup, kurşun seslerine yetişmeye çalışan adımlarınla. Yön duygunu yitirmeden, duvarlara sinen köhnelikten korkmadan. Duvar diplerinde kurşuna dizilmesin yeni delikanlılar genç kızlar diye. Bugün kurşuna dizmek için silah kullanılmasına gerek yok ki. Birbirimizin duvarı olmamız gerek öyleyse. Grevlerde, direnişlerde bir duvarı örmeliyiz birlikte, daha doğrusu bir siperi. Birbirimize yaslanır gibi güvenmeliyiz artık birbirimize, aramızda nice uzaklık olsa da… Hep yaptığın bu, yalnız alanlara çıkarak değil dizelerinle de.. .
Yeni kitabının adı, içinde haykırışı taşıyan bir fısıltı: Nidâ. Dizelerine suyun çürümesine karşı bir isyan sinmiş.. Hangi kayayı delen kaynağın fısıltılarını almışsın yedeğine bellisiz. (Bir kaynak mı ki kayaları delen? Neden bunca susuz duyuyoruz kendimizi) Kayanın sabrıyla suyun direncinin çarpışmasını bir şair bilmezse kim bilecek?
Dağını yitirmiş Çerkeslerden, obasını arayan Avustralya yerlilerine ne çok hikaye biriktirmişsin. Yüreğinde bir delişmen tayın ayak sesleri çınlıyor gibi. Aklındaki görüntüler, ezberindeki öyküler yazılamadan kalacak gibi öfkelisin. Sözcüklere sitemin dayanılmaz:
“Kelimelerse tutukluk yapan bir silah kadar mahcup”
Ahmet Telli, sen 17 yaşında aramızdan koparılanlara salmışsın şiirini. Bir şarkı ya da marş olmaya bırakılmamış haykırışlara. Erdal Eren, Necdet Adalı… Ve daha kim bilir kimler, hepsi de yaşıtındı; elin ne zaman geçmiş ergenliğine değse, onlar adına yaşamanın da telaşındasın. İşte bu yüzden elbet nidanı bu gök kubbenin çürümüş mavisine salman.
“Yoldaşlık günleriydi; ‘kardeşler!’ diyordu içimizden biri
‘Dağın geyiği, dilin şiiri tanık olsun, anamızın ak sütü
Tanık olsun ki haklıyız, kazanacağız!’ Barikat günleriydi.
Yaralı bir kardeşi taşırken omzumda, cesaret diyordum
Sesimde tereddütsüz geziniyordu en delişmen tay
Vahşi bir vadiden akıyorduk toynaklarımız kan içinde
Alev bir nida idik ve arkadaşlık günleriydi”
Kalbimizin en derininde bir kara sakız yığıntısı, bilirsin biriken irini akıtır. Tıkızlaşıp zonklayan çıbanları. Kendimi tepeden tırnağa çıban saydığım günlerdeyim. Yaşım yaşıtlarım nice acıdan sıyrılırken senin kaynağı belli dağ masallarıyla serinledi. Sense unutmanın sesini duyduğunu söylüyorsun. İçim sızlıyor. Unutmanın karanlığına bırakmayacağız hiçbir acıyı. Asfalt böyle adsız sokakları dizelere inat kuşattıkça, dizeler arsız sarmaşıklarla boy atacak, biliyorsun.
Nidâ’nı koru!
Sevgiyle.
Sennur Sezer

ÖNCEKİ HABER

Modern insanın hamurunu yoğuran mitoloji

SONRAKİ HABER

AVRUPA GERÇEĞİ

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...