20 Şubat 2010 00:00

Tuğla işçisi örgütleniyor

Diyarbakır’ın Bağıvar beldesinde yıllardır hiçbir güvenceye sahip olmadan çalışan tuğla işçileri, TEKEL direnişinin kendilerine yol gösterdiğini söylüyor.

Paylaş

Diyarbakır’ın Bağıvar beldesinde yıllardır hiçbir güvenceye sahip olmadan çalışan tuğla işçileri, TEKEL direnişinin kendilerine yol gösterdiğini söylüyor. Ağır koşullarda, sigortasız çalıştırılan işçiler, bu koşulların değiştirilmesi için mücadeleden başka yol olmadığını belirttiler. İşçiler Tuğla İşçileri Dayanışma Derneği’ni kurmaya hazırlanıyor.
Tuğla işçileriyle patronların dayattığı koşulları ve dernekleşme girişimini konuştuk.

Tuğla patronları iki yıldır krizi gerekçe göstererek sıfır zam dayatıyor. Peki bu iki yılda tuğla hiç zamlanmadı mı?
Abdulbaki Atlı: Nasıl zamlanmadı. Nerdeyse iki kat arttı. Ama işçinin yevmiyesine hiç zam gelmedi. İşçi geçen sene de evvelki sene de 20 liraya çalışıyordu, şimdide aynı fiyata çalışıyor. Kışın işler durduğu için işçiler iş yapamıyor. Patronlarda sözleşmeyi bu dönemde dayatıyor.
Eğer 3. veya 4. ayda işçilere sıfır zam dayatılsa, işçiler o zaman fabrikayı durdurur ve greve giderse patronlar zarara gireceklerini biliyor. O yüzden iş yokken patronlarda çavuşları çağırıp anlaşma yapıyorlar.

Çalışma koşullarınızı anlatır mısın?
Abdulbaki Atlı: Sabah 07.00’de kalkıp işe gidiyoruz, akşam bazen 19.00’a kadar sürdüğü oluyor işin. Toz duman içinde maske olmadan çalışıyoruz. Sağlık açısından durumumuz sıfır. Sigorta zaten yok. Belli kişilerin sigortası yapılıyor. Bazı insanlar fabrikada sigortalı görünüyor ama o insanlar daha hayatında fabrikayı görmemiştir.

Peki, bunlara karşı işçilerin ne yapması gerekiyor?
Abdulkadir Atlı: Ankara’da TEKEL işçilerinin mücadelesinden ders almak önemli ama burada öyle bir eylem yapacak ve bunu başlatacak kişiler yok. Mesela burada işçiler bir dernek kurarsa belki öyle bir şey yapılabilir.

Bağıvar küçük bir belde ama 11 tane tuğla fabrikası var. 2 binden fazla işçi çalışıyor. İşçilerin ortak sorunlarında bir araya gelme konusunda sorunlar oluyor. Bu konuda neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Mehmet Salih Karagöz: Aslında ilk başta örgütlenmeye ihtiyacımız var. Çünkü örgütsüz bir kitle hiçbir şeye yaramıyor. Şimdi biz hep birlikte örgütlensek, inanıyorum ki haklarımızı alacağız.
Bu örgütlenme bir sendikayla olabilir. Ama en azından bir işçi derneği kurabilsek, bu dernek üzerinden hakkımızı arayabiliriz ve biz Bağıvar işçileri olarak önümüzdeki baharla hep birlikte bir dernek kurmayı da düşünüyoruz. Bütün Bağıvar işçileri olarak TEKEL işçilerinin direnişini destekliyor ve selamlıyoruz. Onların direnişi, örgütlü ve örgütsüz tüm işçilere örnek oldu.

Sen tuğla fabrikasında birkaç ay çalıştıktan sonra işi bıraktın. İşi bırakma nedenini bize anlatır mısın?
Nimet Okan (Eski Tuğla İşçisi): Ben tuğla fabrikasında 4-5 ay çalıştım ama çalışma koşullarına alışamadığım için bırakmak zorunda kaldım.
Zaten her insanın tuğla fabrikasında çalışması da zor. Çünkü koşulları çok ağır. Sıcaklık çok yüksek, toz duman içinde çamur içinde çalışılıyor. Sigorta da yok. Bunu çözmek için işçi kendi içinde birlik olmalı.
Mesela TEKEL işçileri örnek alınabilir. Birlik ve beraberlik olunur ve bir dernek kurulabilirse işçi için çok faydalı olur. Bu durumun düzelmesi için mücadele etmekten başka çare yok. (Diyarbakır/EVRENSEL)

BU DURUM DEĞİŞMELİ

Hamit Ihlamur (Tuğla İşçisi): Bir laf vardır. ‘Ağlamayan bebeğe meme vermezler’ diye. Burada 11 fabrika, 11 patron ve her fabrikada çalışan 300 işçi var. Acaba bunlar niye bizim bu kadar kanımızı emiyor. Ve 11 fabrikanın her birinde biri çiğ tuğlaya bakan ve biri de ateşten çıkan tuğlalara bakan 22 çavuş var. Bu çavuşlar hem çalıştırdığı işçiden yevmiye alırken bir yandan da patrondan aylığını alır. İşçiden aldığı parayla zaten ilk başta işçiye zulüm yapıyor. İşçi ateşte çalışıyor, parayı çavuş alıyor. Patronun adamıdır. Biz yıllardan beri bunları düşünmedik, bunlara karşı mücadele etmedik ve bu hale geldik. Şimdi bunu çözmenin bir yolu dernek açmak olabilir. Gerçekten bir hukuk adamı gelip işçinin bu durumunu görse, dünyanın hiçbir yerinde bu şartlar altında insan hayatı olmadığını da görecektir. Ateşin, tozun, toprağın içinde çalışıp 10 dakika molayla bir bardak suyun yanında bir soğan ve iki domatesle karnını doyurmaya çalışıyor işçi. İşte o işçi 12-13 saat o ekmekle çalışıyor. Böyle çalışmaya mecbur kalıyor. Çalışmasa çocuklarına ekmek getiremez. O yediği kuru ekmeği de getiremez. Sigorta hiç yok. Sigorta çavuşlara ve patronun belirli 5-6 adamına var. Hangi fabrikaya giderseniz çalışma sürelerini gösteren “08.30-16.30” tabelaları var ama bu tabelalar formalitedir. Burada ise tuğla üstümüze düşüyor kafamız kırılıyor ayaklarımız kırılıyor. Bir sağlık ocağına götürüyorlar, hemen orada tedaviyi yapıyorlar. Ne oldu diye sorduklarındaysa “Geçerken tuğla çarptı” diyerek yalan söylüyoruz işten çıkarılmayalım diye. Bu kadar yaşadığımız soruna rağmen birliğimiz yok. Artık bu durumu değiştirmemiz gerekiyor. Bütün bu koşulları değiştirmek için birlik olmaktan başka şansımız yok. Şunu de söylemeliyim ki, TEKEL işçilerinin mücadelesi bize örnek olmalı. Onlar hakkını arıyor ben niye aramayayım demeli işçiler. O kadar karın, soğuğun, baskı ve zulmün altında verdikleri mücadelede de başarılar diliyorum.
Ergin Tekin - Yusuf Karadaş
ÖNCEKİ HABER

Tuvalete gitmek yasak!

SONRAKİ HABER

EKMEK VE MEMLEKET iÇiN...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa