22 Şubat 2010 00:00

YEDİ İKLİM DÖRT BUCAK

Üstünde yaşadığımız topraklarda yeterince sorun varken, Çin-İran ilişkileri üzerine konuşmak şu sıralarda bir lüks gibi görünebilir.

Paylaş

Üstünde yaşadığımız topraklarda yeterince sorun varken, Çin-İran ilişkileri üzerine konuşmak şu sıralarda bir lüks gibi görünebilir. Fakat ucu er geç bize dokunacak olan bir gelişmeden söz ediyoruz. İran-Çin ilişkilerinin gelişmesi, ABD'nin Ortadoğu üzerine kurduğu planları son derece yakından ilgilendiriyor ve bizim yaşamımızı da etkileme gücü taşıyor.
Bırakalım, o işlerle yüksek diplomasi stratejistleri uğraşsın diyemeyiz. Bilmemiz ve akılda tutmamız gereken bazı gerçekler var.
ABD’nin İran’a düşmanlığının temelinde din, rejim gibi görünürdeki nedenler hiç rol oynamıyor. İran, Ortadoğu ile Uzak Asya arasında, kültürel ve ekonomik bakımdan köprü rolü üstlenen bir coğrafyada yer alıyor. Bu önemli özellik, Basra Körfezi’nden Çin’e kadar uzanan bir enerji hattının üzerinde olmasından dolayı ayrıca ilgiyi hak ediyor. İranlı yetkililer, bu hattın batıya uzanan enerji koridorlarından daha önemli olduğunu, ABD ile İsrail’in İran’a karşı politikalarını bu konumun belirlediğini birçok kez dile getirdiler.
İran’ın günden güne artan bilimsel başarılarının ortaya çıkması ve hava, uzay ve nükleer enerji alanında elde ettiği başarıları, “koridorun” denetim altına alınması umutlarını gün geçtikçe zayıflatıyor ve ABD’nin bu konuda kaybetmeyi göze alabileceği fazla zamanı yok.
Koridorla ilgilenen diğer dev; Çin, burada İran’ın güçlü ve egemen olmasını kendi çıkarları açısından önemsiyor. Bunu, İran’ın nükleer programına karşı hayırhah bir tutum takınarak gösterdi. BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkını ABD saldırılarına karşı İran’ın nükleer programı yararına kullanacağını duyurdu.
Böylece İran, uzun süredir farkında olduğu ve kendi lehine kullanmaya çalıştığı ABD-Çin geriliminin tam ortasına düştü.
ABD, bir yandan Çin’in bir iç sorun olarak gördüğü Tayvan’a 6.4 milyar dolarlık silah satmaya hazırlanırken, Çin de İran’a daha fazla yaklaşarak, Tahran’ın nükleer programını aktif olarak desteklemeye yöneldi.
Diğer yandan Çin; İran’ın nükleer çalışmalarını yalnızca diplomatik yollardan “kollamakla” kalmayıp, teknik iş birliği yapabileceği, uzman ve bilgi alışverişi ilişkilerini de geliştirebileceği işaretlerini veriyor. İran’a yönelik ekonomik yaptırım ve ambargolara da karşı çıkıyor.
Durum böyleyken, ABD bu hat üzerinde Türkiye’ye bir rol vermeyi istiyor. İran’ı Türkiye aracılığıyla zorlamaya (tatlı dil, güler yüz, din kardeşliği vs.) çalışırken, Çin ve Türkiye arasında da dış kapının mandalı meseleler çıkması için kışkırtıcılık yapıyor. Bunu, en azılı ABD yanlısı kalemlerin “Sincan Uygur Özerk Bölgesi’deki Çin mezalimi” üzerine ajitasyonlarıyla, İran’daki “kapkara yüzlü devrimin insanlık dışı suçları” üzerine yazdıklarını yan yana koyunca daha kolay görebiliyoruz. “Ortadoğu” adlı çok milliyetçi gazetenin üçüncü sınıf ajitatörleri, bu konuda ciddi çaba gösteriyorlar.
Çok yönlü bir oyunun içinde, Türkiye ile İran ve Çin arasında ABD’nin çıkarlarını ve uzun vadeli planlarını temel alan bir üçgen kurulması, yeni savaş senaryoları içinde halkımıza yönelen önemli bir tehdittir.
AYDIN ÇUBUKÇU
ÖNCEKİ HABER

Merdiven geldi oyun gitti!

SONRAKİ HABER

Afganistan sorunu Hollanda’da hükümet devirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa