25 Şubat 2010 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri bir haftadır İsrail istihbarat örgütü Mossadın Dubaide Hamas Yöneticilerinden Mahmud el Mabhuhu, tıpkı seri cinayetlerin işlendiği filmlerdeki gibi katletmesini tartışıyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri bir haftadır İsrail istihbarat örgütü Mossadın Dubaide Hamas Yöneticilerinden Mahmud el Mabhuhu, tıpkı seri cinayetlerin işlendiği filmlerdeki gibi katletmesini tartışıyor.
Bu kanlı cinayetin AByi ilgilendiren önemli bir boyutu bulunuyor. Çünkü, Mossad ajanları Alman, Fransız, İngiliz, İrlanda pasaportlarını kullanarak Dubaiye giriş yapmış, ardından cinayeti işlemiş. Dubai Emniyet Müdürü, el Mabhuhun kesin olarak Mossad tarafından katledildiğine inanıyor, bu yüzden İnterpol aracılığıyla Mossad Başkanı Meir Dagan hakkında uluslararası arama kararının çıkarılması için başvuruda bulundu.
İddialara göre Hamas yöneticisinin öldürülmesi emrini bizzat Başbakan Benyamin Netanyahu vermiş. Bu iddia büyük olasılıkla doğrudur. Çünkü, uluslararası etkisi olacağı önceden bilinen siyasi bir cinayetin üç-beş ajanın ya da istihbarat örgütünün yöneticilerinin kendi başına planlanması asla söz konusu değildir.
Bu hunharca cinayetin AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının pasaportlarıyla gerçekleştirilmesi günlerdir basında yer almasına rağmen, pazartesi günü Brükselde bir araya gelen AB Dışişleri Bakanları, bir kez daha açık bir şekilde İsraili mahkum etmekten kaçındılar.
Pasaportların, AB vatandaşlarının İsraile giriş yaptığı sırada Tel Aviv Havaalanında kopyalandığı ileri sürülüyor. Bu savla, söz konusu cinayet karşısında AB ülkeleri bir nebze de olsa masum hale getirilmek isteniyor.
Ne var ki, bu ülkeler ile İsrail arasındaki özel ilişki yıllardır bilindiği için pasaportların bu ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından İsraile verilip verilmediği sorusunu da akla getiriyor.
Alman Haber Ajansının (ddp) eski bir BND ajanına dayandırılarak geçtiği bir habere göre bazı Mossad ajanlarına, Almanya tarafından İran ve Arap ülkelerine kolay giriş yapabilmeleri için Alman pasaportu verilmiş. Bu bilgiyi şu ana kadar yalanlayan olmadı.
İşin içinde istihbarat örgütleri olunca bin bir türlü senaryo öretmek mümkün ve bunların tümünün de doğruluk payı bulunabiliyor.
Bunları bir yana bıraksak dahi somut olgu, İsrailin AB vatandaşlarını pasaportlarıyla bir cinayet işlemesidir. Bu sonucun kendisi karşısında bile ABnin İsraili açık bir dille eleştirmesine yeterli değil ise, daha ne olması gerekiyor...
Bir tek Avrupa Parlamentosu, alçak sesle İsrail ile ilişkilerin askıya alınmasından söz etti. Ama gerisi gelmedi.
El Mabhuh cinayeti, İsrailin devlet olarak muhaliflere yönelik, hem de başka bir ülkenin sınırları içerisinde, nasıl katlettiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Gerçi bu, Mossadın ilk yurtdışı cinayeti değil. Daha önce de benzer tarzda Filistinliler katledilmişti. Ama bu cinayetin planlanması ve uygulanmasında öncekilerden farkı, doğrudan AB vatandaşlarına ait pasaportların istihbarat örgütü tarafından kullanılmasıdır. Bu kadar kanunsuz işin toplandığı bir cinayetin ortaya çıkmasının, normalde uluslararası diplomasiyi ayağa kaldırması gerekiyordu. Bunu eğer İsrail değil de başka bir devlet yapmış olsa idi, büyük olasılıkla da öyle olurdu. İkili ilişkiler dondurulur, büyükelçiler, konsoloslar geri çekilirdi. Ama cinayeti işleyen, emperyalist devletler için özel bir anlamı bulunan İsrail olunca, her şey değişebiliyor. Tıpkı ABnin yaptığı gibi, açıktan isim verilerek bile eleştiri yöneltilmiyor. Dolayısıyla İsrail, işlediği cinayetler, katliamlar nedeniyle uluslararası güçler tarafından dün olduğu gibi bugün de mahkum edilmiyor, cezalandırılmıyor.
Bu durumda, Ortadoğunun istikrarı için Filistin-İsrail çatışmasının artık son bulması gerektiğine dair sözlerin, diplomatik girişimlerin hiç bir önemi ve anlamı bulunmuyor. Çünkü, Filistinlilere yönelik yapılan her katliam sonrasında İsraili koruma ve kollama siyaseti güden AB ve ABDnin tutumu, İsrailin daha fazla cinayet işlemesinin de önünü açıyor.
Ne de olsa her yaptığı yanına kâr kalıyor! Bu aynı zamanda ABnin İsrail karşısında düştüğü mecalsizliği de özetliyor. Çünkü bir devlet, bile bile başka devletlere ait pasaportları kullanarak cinayet işliyor ve bu yaptığı ortaya çıktığında da yanına kâr kalabiliyorsa, demek ki bundan sonra da aynı cinayetleri işlemesi önünde her hangi bir engel bulunmuyor.
Avrupanın, özellikle de Almanyanın tarihsel sorumluluk adına 60 küsur yıldır her durumda İsraile sahip çıkmasının ulaştığı boyut, İsrail-Filistin sorununa çözüm getirme yerine, çözümsüzlüğü derinleştirmiş, daha büyük katliamların gerçekleşmesine neden olmuştur. İsraile her açıdan tam destek verildikçe, göz yumuldukça, sessiz kalındıkça Filistin sorunu çözümsüz kalmaya devam edecektir. Bu yüzden, Ortadoğuda barış ve istikrar için öncelikli olarak İsrailin dizginlenmesi, işlediği cinayetlerin hesabının sorulması gerekiyor. Bunu soracak batılı güç ise bugünkü koşullarda yok gibi... Dolayısıyla da bu, İsrailin son cinayeti olmayacak.
YÜCEL ÖZDEMİR