25 Şubat 2010 00:00

Eski kitaplara bakmak ‘eski benler’e bakmak gibiydi

ELİF Şafak bu kez bir alıntılar kitabı ile karşımızda.

Paylaş

ELİF Şafak bu kez bir alıntılar kitabı ile karşımızda. Kağıt Helva isimli yeni kitabında yazarlık yolculuğunun haritasını çıkaran ve “Eski kitaplara bakmak benim için “eski benler”e bakmak gibiydi” diyen Elif Şafak, skora muhalif bir sporcu gibi yazdıklarıyla yetinmeyip hâlâ en sevdiği yani henüz yazmadığı kitabının heyecanında.
Kağıt Helva okuyucularınızla buluştu. Bir yazarın kendi eserlerinden alıntılar kitabı oluşturması çok da alışıldık bir şey değil açıkçası…
Kağıt Helva benim için çok özel bir kitap. İçinde tüm romanlarımdan seçme alıntılar var. Yolculuk, Var Oluş, Kadınlık, Zaman, Aşk ve İnanç gibi romanlarımda öne çıkan temaları seçtik. Sadece içeriği açısından değil, sunumu açısından da özel bir kitap olduğuna inanıyorum. Kelimeler kadar estetiğe de önem verdim. Benim için bir yol haritasıydı bu. Geçtiğim yolları, durduğum durakları, kalemimden çıkanları görmek istedim. Beni hem öteden beri takip eden, hem yeni tanıyan okurlar için ayrı bir okuma lezzeti olmasını umut ediyorum.
İnsanın kendisinden alıntı yapması kolay olmasa gerek…
Kağıt Helva’yı hazırlarken binlerce alıntı çıkardık ve bunların arasından seçtik. Hakikaten seçmek hiç kolay olmadı. Zihnen ve kalben bir süzgeçten geçirdim, o şekilde ayıklamaya çalıştım. Seneler sonra öyle alıntılara rastladım ki beni de şaşırttı. Eski bir dosta rastlamak gibi bir tat bıraktı. Seçtiğim tüm alıntılar insanın hem kalbine hem beynine hitap eden sözler. Hem duygulandıran, hem düşündüren.
Sizi sadece Aşk kitabıyla keşfetmiş okuyucularınıza diğerlerini de mi hatırlatmak istediniz ya da bu alıntılar kitabı sizi eskiden beri takip edenlere bir armağan mı yoksa?
Her iki okur kesimi de Kağıt Helva’da kendine yakın bir damar bulabilir. Zira bu bir seferde okunup kaldırılacak bir kitap değil. Altı çizilecek, baştan sona, sondan başa, aralarda durup tekrar bakılacak bir kitap. Beni çok iyi tanıyan okurlar da Aşk romanıyla yeni keşfeden okurlar da bu kitaptan güzel bir tat alabilir. Çünkü kitabın yapısı son derece esnek, katmanlı, rahat ve samimi.
YAZAR YALNIZ BAŞINA YOLCULUK ETMİYOR
Med-Cezir yazılarında da “Ne sonlarla avunmak, ne de başlangıçları unutmak” diyorsunuz. Bana göre yeni kitabınız Kağıt Helva bu söylediklerinizle tam da örtüşüyor. Geçmişi geri çağırarak bu kez seçtiklerinizi okurla paylaşmak bir yazar olarak daha farklı bir his mi?
Bunu hatırlatmanız beni şaşırttı, sağolun. Haklısınız, Kağıt Helva yazarlığın başlangıçlarını hatırlamaya da yönelik aynı zamanda. Bütün bir güzergah var orada. Adeta bir seyir defteri. Yazar bu yolculuğu tek başına yapmıyor. Okurlarla beraber yapıyor. Birlikte geçtiğimiz limanları görüyoruz Kağıt Helva’da.
‘Kağıt Helva’ şimdisi olmayan bir kitap. İçinde geçen her cümle özgürlüğünü çoktan kazanmış bir ülke gibi. Müdahalenize izin yok. ‘Kağıt Helva’yı yazarken “Keşke şunu şöyle yazsaydım ya da böyle yazsaydım” duygusuna kapıldınız mı?
Pek taşımadım. Genelde hayata “keşke”lerle bakan biri değilim. Yaşadığımız her şeyin bize bir katkısı olmuştur elbet, acı tatlı. Yazdığım her kelimenin yazarlık serüvenimde bana bir şeyler öğrettiğine inanıyorum. Elbette insan kendini sürekli daha çok geliştirmek istiyor. Ama ben bu arzuyu hep yeni romanlara saklıyorum. Geçmişle uğraşmak ya da geçmişe hayıflanmak yerine bugün verimli olmak bana daha doğru geliyor.
Bir yazarın eski yazdıklarına yolculuk yapması nasıl bir duygu, kendi yolculuğunuzda karşılaştıklarınız sizin için neler ifade etti. Bir yazarın kendine yönelik yolculuk yapması bundan sonra yazacakları için hangi anlamları taşıyor?
Kağıt Helva’ya kadar dokuz kitap yayınlamıştım. Bunları yan yana koyup bakınca görüyorum ki her biri birbirinden çok farklı. Üslup farklı, içerik farklı, hattat enerjileri farklı. Çünkü ben farklı bir insandım her birini yazarken. Yazdıklarımız bizi de etkiliyor, büyütüyor. O yüzden eski kitaplara bakmak benim için “eski benler”e bakmak gibiydi. Sadece edebi bir yolculuk değil bu, aynı zamanda varoluşsal bir yolculuk.
İNSAN OLMANIN MAYASINDA HÜZÜN DE VAR
“Aşkın olduğu yerde, er ya da geç ayrılık vardır.” Bu söz çok hoşuma gitti, acaba sonunda ayrılık olduğunu bile bile aşkı yaşamak biraz “kederli” değil mi?
Sonunda ayrılık olduğunu bile bile şu hayatı yaşıyoruz ama. Bu da öyle bir şey. Hüzün de hayatın bir parçası. Aşk gibi, mutluluk gibi, dostluk gibi, sevdalanmak gibi, hüzün de var insan olmanın mayasında.
Elif Şafak’ı okumak elbette sizin de hakkınız. Elif Şafak’tan seçkileriniz biz okuyucular için elbette hoş bir sürpriz ve heyecan oldu. Dönüp, dönüp tekrardan okuduğunuz başka kitaplar var mı?
Ben kendi romanlarımı dönüp okumam. Hakikaten, hep aklım ve yüreğim bir sonraki kitaptadır. O yüzden ilk defa Kağıt Helva’ya hazırlanırken seneler sonra eski kitaplarımı okudum. Ama elbette dönüp dönüp okuduğum pek çok yazar var dünya edebiyatından. Sevgi Soysal, A.H. Tanpınar ve Oğuz Atay benim için özeldir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı okumaktan hiç sıkılmam. Dünyadan da çok örnek var. Başta Don Kişot, Cervantes. Tek seferde okunacak bir roman değil ki. Rus edebiyatına düşkünümdür. Ve tabi ki Gabriel Garcia Marquez’in tüm eserleri, hiç eskimeyen.
OKUR OLUNMADAN DA YAZAR OLUNMAZ
‘Siyah Süt’ kitabınızda “Romanların anneleri okurlardır, yazarlar değil” diyorsunuz. ‘Kağıt Helva’da siz hem yazar hem de kitabın annesi olmuşsunuz. Hem çok seçici bir okur hem de çok iyi bir yazar… Okur-yazar olma halini biraz anlatır mısınız bize?
Yazarların özünde iyi bir okur olmaları gerektiğine inanıyorum. Benim sürekli okumam lazım ki besleneyim. Hem ruhen hem zihnen. Bu konuda tembel olmaya hakkımız yok. Bazen gençlere bakıyorum. Yazar olmak istiyor mesela ama okumayı sevmiyor. Şiir okumadan şair olunmaz. Roman okumadan romancı olunmaz. Bunlar çok temel kurallar bu işte. Okur olunmadan da yazar olunmaz bence. Ben kitapları seviyorum. Hayatı kitaplarla soluyorum. İlgimi çeken her şeyi okuyabilirim. Öyle kategorik ayrımlarım yok bunu okumam şunu okurum diye. Felsefe okumayı da seviyorum, Hannah Arendt, Heidegger, Kierkegaard, Spinoza, Hegel, Deleuze.... onların hayata dair sordukları temel sorular bence edebiyatçıları da yakından ilgilendiriyor.

SANATIN FARKLI DALLARININ BULUŞMASI HEYECAN VERİCİ
‘Siyah Süt’ün hemen başında Lewis Carroll’un bir sözü var. “İçinde resimler ve konuşmalar olmayan bir kitabın kime ne faydası var ki?” diye. Kitaplarınızda kullandığınız resimlere çizim aşamasında katkınız oluyor mu?
Resim bambaşka bir kabiliyet. Ben de o kabiliyetten yoksunum. Çizimlere katkım olmuyor sadece fikir verebiliyorum. Sanatın farklı dallarının buluşmasından çıkan sinerji beni hep heyecanlandırıyor. Edebiyatın müzikle, resimle, sinemayla buluşmasından ortaya çok güzel sentezler çıkabiliyor. Bunlara açık bir yapım var.
Herhangi bir kitabınızın sinemaya uyarlanmasını ister miydiniz acaba bu hangi kitabınız olurdu?
Sinemanın edebiyattan edebiyatın da sinemadan çok şey alabileceğine inanıyorum. Aşk ile ilgili çok güzel teklifler geldi ama acele etmedim. Romanın film yapılmasını arzu ediyorum ama doğru insanlarla bir araya gelerek, güzel ve hayırlı bir enerjiyle iş yapmak önemli olan.
Refik Sıla Güvenç
ÖNCEKİ HABER

Bursa’nın en kitaplı günleri geliyor

SONRAKİ HABER

Yapay gerilimler kıskacında Kürt Alevileri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...