28 Şubat 2010 00:00

Diyarbakır'dan ‘açılım’ notları -2-

Diyarbakır’da kitle örgütü yöneticileri ve gazetecilerden oluşan bir grup olarak ziyaret ettiğimiz Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, bizleri çiçekle karşılıyor.

Paylaş

Diyarbakır’da kitle örgütü yöneticileri ve gazetecilerden oluşan bir grup olarak ziyaret ettiğimiz Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, bizleri çiçekle karşılıyor.
Heyet üyeleri oturduktan sonra Baydemir, esprili bir giriş yapıyor: “Hoş geldiniz, iyi ki geldiniz. Geç bile kaldınız. Biraz daha gecikseydiniz, ‘Nerede kaldınız’ diye soracaktım.”
Baydemir’in bu sözlerini, “Yalnız bırakılıyoruz, sesimizi duyan yok. Ülkenin batısındaki demokrasi güçlerinden yeterli destek görmüyoruz” biçiminde okumak mümkün.
Sürece dair görüşlerini anlatan Baydemir, “Önce Kürt Açılımı dedik, vallahi ben yine heyecanlandım, yine inandım. Sonra Demokratik Açılım denildi, sonra Milli Birlik ve Beraberlik Açılımı oldu. Sonra bir baktık ki 1500 kişi cezaevinde. Bu olacak şey mi? Yüzde 67 oy alan Abdullah Demirbaş cezaevinde, Fırat Anlı cezaevinde, Necdet Atalay cezaevinde.”
Baydemir tüm bu tabloyu tanımlarken, “İyi olmayan tabloya iyi demek aslında kendimizi kandırmak demektir. Bugün gelinen nokta sırat köprüsüdür. Var olma, yok olma meselesidir” diye de ekliyor. Baydemir sürece dair kaygılarını anlatırken şu noktaya da özel bir vurgu yapıyor: “Kopuşa doğru gidiyoruz”
Baydemir’in diğer anlattıklarıyla birleştirildiğinde bu vurguyu, barışı Türk ve Kürtlerin ortak bir demokratik çözümle bulacağı inancının büyük ölçüde erozyona uğradığının tespiti olarak anlamak gerekiyor.
Çözüm için akıl ve vicdanın birleşmesi gerektiğini dile getiren Baydemir, şöyle devam ediyor: “Bu ülkede herkesin işi zor. Hükümetin de, BDP’nin de Genelkurmay’ın da işi zor, PKK’nin de işi zor. İşi kolay olan kimse yok. Dolayısıyla bu işi zor olanların tümü aklın yolunu bana göre vicdanın yoluyla ortaklaştırması lazım.”
Görüşmemiz sırasında Baydemir’e, 1992 konseptiyle gelen faili meçhul cinayetleri, DEP binalarının arka arkaya bombalanması, DEP’in kapatılması ve DEP’lilerin parlamentoda gözaltına alınmaları süreciyle kıyaslandığında, sancılı ve ağır da olsa ileriye doğru bir gidiş de söz konusu değil mi sizce, diye soruyoruz. Geleneksel yöntemlerle sorunu çözemeyen yönetenler, Kürt hareketi ve diğer demokratik güçlerin de yaptığı basınçla, bugün Kürt gerçeğini kabul etmiş olarak patinajlı da olsa başka bir yürüyüş söz konusu değil mi? Kürt siyasi çevrelerinin bugüne kadar ‘evet’ diye yanıtladıkları bu soruya Baydemir mesafeli yaklaşıyor. 1500 kişiye varan gözaltılar, çocuklar üzerinde estirilen TMK terörü ve daha bir dizi gelişme karşısında, döneme dair olumlu bir not düşmenin mümkün olmadığını vurguluyor.
BAYDEMİR’İN ÖNERİSİ
Baydemir, konuşmasının sonlarına doğru şöyle bir tespit de yapıyor: “İkili bir netleşmeye gitmemiz lazım. Bir tarafta demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi; diğer taraftaysa statükoyu savunanlar. Bu netleşme bizi aydınlığa doğru gitmeye zorlar. Aksi halde hepimiz gideriz; paşalar da gider, AKP de gider, biz de gideriz...” Görüşme sonrası, gazeteciler arasında yapılan değerlendirmede en çok odaklanılan cümlelerden biri de bu oluyor. Heyette bulunan gazeteciler arasında bu vurguyu, ‘Baydemir çözüm için AKP-BDP ittifakını önerdi’ biçiminde yorumlayanlar az değil.
SARMAŞIK’I ZİYARET
Diyarbakır’da, ziyaret ettiğimiz bir diğer kurum ise Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin ihtiyaç sahiplerine yardım için oluşturduğu gıda bankasıydı.
İldeki 45 kurum ve kuruluşun oluşturduğu Sarmaşık Derneği’nin Yöneticisi Şerif Balkaş, kendilerini ‘hak temelli bir oluşum’ olarak tanımlıyor ve yardım yaparken yoksulları rencide etmeyecek yöntemleri önemsediklerine vurgu yapıyor. Baltaş, yaptıkları saha araştırmalarının 2005-2008 arasında Diyarbakır’daki yoksulluğun daha da arttığını gösterdiğini dile getiriyor.
VALİLİK ENGELİ
Şerif Baltaş, Diyarbakır’da açlık sınırının altında yaşayan 4 bin 500 aile tespit ettiklerini, bu ailelerden 2 bin 300’ünün Sarmaşık Derneği Gıda Bankası’nın yardımından yararlandığını, ancak diğer bölümü için gerekli maddi desteğin oluşturulmasına valiliğin engel çıkardığını dile getiriyor: “Gıda Bankası Projesi’nin en büyük ortaklarından olan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın, Belediye Meclisi’nde yeni dönem proje ortaklığı için almış olduğu karar, Diyarbakır Valiliği’nce veto edildi. Veto edilmekle kalınmadı, aynı zamanda yürütmenin durdurulması kararı çıkarıldı. Gerekçe; Sarmaşık’ın kamu yararına çalışan dernek olmaması...”
Alınan yürütmeyi durdurma kararının hukuki hiçbir dayanağının bulanmadığını dile getiren Baltaş, 33 aydır bu projenin devam ettiğini, bu arada Sayıştay ve Mülkiye müfettişlerince denetime tabii tutulduğunu, yasalara aykırı bir durum olmadığının müfettiş raporlarınca da tespit edildiğini hatırlatıyor.
YARDIM YAPILACAKSA BİZ YAPARIZ!
Valilik, kendilerine ‘Verin yardımları biz dağıtalım’ bile demiş. Aslında tüm bunlar, AKP’nin seçim döneminde Dersim’in ilçelerinde dava konusu olmasına rağmen insanlara ısrarla ‘beyaz eşya’ yardımı yapma tutumu ile birleştiğinde, burada tıkanmanın hangi noktada yaşandığının şifresi çözülüyor. İktidarın ‘koruculuk’ dışında istihdam alanı açmadığı bölge illerinde derinleşen yoksulluğun bölgedeki mülki idare ve dini –çoğu Fethullahçı- cemaatlerin ‘yardımlarına’ muhtaç bir alan olarak kalması isteniyor. Bölgede açlık sınırının altında yaşayan insanlara istihdam alanı açarak insanca yaşanabilir bir hayat sunmak ya da işsizlerin bir hak gibi yararlandığı modern yardım kurumları oluşturma çabasından tamamen uzak duran AKP Hükümeti, sadece Diyarbakır’da değil, Van, Batman, Mardin, Dersim ve daha pek çok ilde, kendisine destek veren cemaatler üzerinden bir ‘yardım’ köprüsü oluşturuyor. Bir ‘sadaka’ tarzında işleyen bu yapının, AKP’nin bölgedeki en yakın rakibi olan Kürt siyasi partilerinin (Geçmişte DTP bugün BDP) altını boşaltacağı umuluyor.
Sarmaşık Derneği’nin yürüttüğü faaliyet ise, AKP iktidarının bu planına çomak sokmuş oluyor. Son seçimlerde AKP’nin Diyarbakır, Van gibi illerde hüsrana uğramış olmasının arkasında bir dizi önemli politik nedenle birlikte, bu türden gelişmeler de etki ediyor.
Bugün KCK operasyonu adıyla yürütülen süreçte 1500’e yakın kişi gözaltına alınarak, Kürt siyasi hareketinin örgütlenme omurgası kırılmaya çalışırken, bu sürecin Sarmaşık Yoksullukla Mücadele Derneği’nin çalışmalarına bu biçimde yansımış olması da bu açıdan şaşırtıcı olmuyor.
Derneğin oluşturduğu Gıda Bankası’nı ziyaretimiz sırasında, Dernek Yöneticisi Şerif Baltaş bize sistemin nasıl işlediğini de anlatıyor. Kendilerine yardım için başvuranlara bir form veriliyormuş. Bu formun doldurulmasından sonra, onlara aylık olarak kaç liralık gıda alabileceklerini gösteren ‘çek’ yerine geçen bir kart veriliyormuş. Yardım alan kişiler, ellerindeki bu kartla geliyorlar ve gıda bankasında bulunan, üzerlerinde fiyat etiketi olan ürünlerden ihtiyaçlarına göre bir anlamda, para ödemeden alış veriş yapıyorlar.
Gıda Bankası’nda kuru fasulye, mercimek, makarna, nohut, sıvı yağ, şeker gibi gıda ürünleri çoğunlukta. Sıvı yağ ve benzeri kimi ürünler üzerlerinde üretici firmanın etiketini taşıyor. Bakliyat türü şeyleri ise, dernek çalışanları poşetleyip, geliş fiyatından fiyatlandırarak raflara yerleştiriyorlar. Herkesin aldığı temel gıda ürünleri arasında yağ ve şeker başta geliyormuş.
Dernek yöneticilerinin anlattıkları, Diyarbakır’da özgürlükler kadar, açlık ve yoksulluğun da kıskaçta olduğunu, adeta gözaltında tutulduğunu gösteriyor. “Yoksula yardım yapılacaksa onu da biz yaparız” biçiminde de özetlenebilecek olan bu tutumun kendisi bile ‘demokratik açılım’ sürecinin bölgede, bu iddiadan çok uzak yürütüldüğünün somut bir göstergesi durumunda.

VALİ GÜLERYÜZLÜ AMA...
Sarmaşık’taki ziyaretimiz dışında görüşülen diğer kurum ise Diyarbakır Valiliği oluyor. Vali H. Avni Mutlu ile görüşmeye kitle örgütü temsilcileri katılıyor.
Görüşmeden sonra STGM Başkanı Levent Korkut, görüşmeyi olumlu olarak nitelendirdi. Vali Mutlu’nun kendilerini sıcak biçimde karşıladığını anlattı. Korkut, görüşmede Sarmaşık Derneği’nin yaşadığı sorunu dile getirdiklerini ve Mutlu’nun sorunun nedeni olarak Belediyeler Kanunu’nu gösterdiğini belirtti. Vali Mutlu’nun “Ben şahsen Sarmaşık’ın faaliyetlerinden olumlu etkilendim. Bu noktaya gelmesinden ben de memnun değilim” dediğini ifade eden Korkut, Vali’nin tekrar Sarmaşık Derneği ile bir araya gelmek istediğini söyledi.
Vali Mutlu ile son dönemde bölgede artan ve aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişinin tutuklanmasını da görüştüklerini belirten Korkut, operasyonun KCK kapsamında yapıldığını ancak konuyu detaylı olarak bilmediğini söylediğini dile getirdi.

HEYETTE KİMLER YER ALDI
Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi’nin (STGM) düzenlediği etkinliğe katılanlar arasında şu isimler yer aldı:
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Gençay Gürsoy, İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan (İHOP) Feray Salman, Düşünce Suçuna Karşı Girişim’den Şanar Yurdatapan, KADER’den Nil Mutluer, Express’ten İrfan Aktan, Birgün’den Ahmet Tulgar, Evrensel’den Fatih Polat, Taraf Yazarı Amberin Zaman, Star’dan Ergun Babahan, Sabah’tan Murat Çelikkan, Yeni Şafak’tan Murat Aksoy, Milliyet’ten Belma Akçura, STGM’den Gazeteci Şeyhmuz Diken, BİA’dan Erhan Üstündağ.
(BİTTİ)
Barış mı, kopuş mu?
ÖNCEKİ HABER

ASYA-PASİFİK’TE BU HAFTA

SONRAKİ HABER

AKP 12 Eylül ilkelerinden uzaklaşmıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...