28 Şubat 2010 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Senin de bildiğin üzere her yiğidin kendine özgü bir yoğurt yeme tarzından söz edilir; bazıları bunu usulünce, edebince, efendice yerken, kimileri de açgözlülükle, çalakaşık ve sanki kıtlıktan çıkmışçasına yoğurt çanağının illa da dibini bulmaya çalışırken, öte yandan kimi yiğitler de lüpledikleri yoğurttan daha fazlasını üstlerine başlarına bulaştırıp, bunu da nedense marifet sanırlar
Kirvem,
Senin de bildiğin üzere her yiğidin kendine özgü bir yoğurt yeme tarzından söz edilir; bazıları bunu usulünce, edebince, efendice yerken, kimileri de açgözlülükle, çalakaşık ve sanki kıtlıktan çıkmışçasına yoğurt çanağının illa da dibini bulmaya çalışırken, öte yandan kimi yiğitler de lüpledikleri yoğurttan daha fazlasını üstlerine başlarına bulaştırıp, bunu da nedense marifet sanırlar
Mesela bir müddetten beri Ankaranın sokaklarını kendilerine ister istemez mesken tutan TEKEL işçileri, yoğurt çanağından bir gıdım da olsa nasiplerini hem almak, hem de geldikleri yörelere işsiz barksız dönmemek için gece ayazında direnirken, öte taraftan, Meclis kürsüsünden, televizyon ekranlarından seslenen kimi yetkili zevat da; kendilerini ülke hazinesinin, yani yakim bir bakıma yoğurt çanağının bekçibaşısı kimlikleriyle işçilere iki kaşık yoğurt yerine bir maşrapa dolusu bolca sulandırılmış ayrana talim etmelerini önerip, böylece kendi meşreplerine, kendi sosyal adalet anlayışlarına göre sözüm ona tüm ülkenin, garip gurebanın, tüyü bitmemiş yetimlerin kul haklarını bu yolla koruyup kolladıklarını gönül rahatlığıyla dillendirip dururlar
Keza, aynı şekilde yoğurdun anayurdu olduğu söylenen cennet ülkemizde her birimiz birer yiğit olarak kendimize has yoğurt yeme becerimizi bir taraftan güya geliştirirken, beri yandan da içimizden bazılarının da dilimizde yerini bulan şu meşhur yoğurdu yumruğu ile yer deyiminin hakkını verircesine memleket semalarında sergiledikleri bu yoğurt yeme yöntemlerine bakılırsa, anlaşılan o ki, yoğurt muhabbeti öyle kolay kolay yabana atılacak bir mesele değil Kirvem!
Nitekim, özellikle Ergenekonla başlayıp daha sonraları falan feşmekan derken, nihayet gele gele şimdilik tosladığımız şu son Balyoz meselesi etrafında dönen dolapların yanı sıra aynı zamanda da bir hukuk devletimizin en tepesindeki yargı organları arasında giderek dal budak saran ve sanki her biri başlı başına birer yoğurdu yumruğu ile yer müsabakalarına dönüşen bu keyfi davranışlar sonucunda, milletçe hal ile ahvalimizin yarın ne olacağı konusunda neredeyse hep beraber hindi misali düşünüp durduğumuza göre, demek ki, yoğurdun anayurdu denen bu diyarlarda henüz kazasız belasız, patırtısız gürültüsüz, sessiz ve sakin bir yoğurt yeme tarzı geliştirmekte maalesef yaya kalmışız!
Neden?..
Çünkü her birimiz, kendimize göre bulup buluşturduğumuz yoğurt yeme tarzımızın doğru, eloğlununkinin ise tümüyle yamuk olduğunu peşinen hükme bağlayıp, böylece illa da kendi kafamızın dikine gitmeyi marifet sanıyoruz!
Sonra?..
Sonra hırgür, tekme-tokatla yoğurdu yumruğumuzla yerken, beri taraftan farkında olmadan yoğurdu yüzümüze gözümüze bulaştırıp, dahası da palyaço misali bir de ele güne karşı gülünç oluyoruz Kirvem!..
MIGIRDİÇ MARGOSYAN