27 Şubat 2010 00:00

Dernekler ve TEKEL işçileri

Yaşamın bir ihtiyacı olarak ortaya çıkmış olan dernekler...

Paylaş

Yaşamın bir ihtiyacı olarak ortaya çıkmış olan dernekler -federasyon ve konfederasyonlar dahil- siyasi örgütlenmeler, sendikalar, birlikler, kooperatifler ve meslek odalarının dışında kalan kesimlerin ve özellikle İstanbul’a göçün getirdiği sıkıntılara karşı kurulmuş sivil toplum örgütleri olarak bilinir.
Derneklerin içinde yöresel dernekler geniş bir yer tutar ve İstanbul’da sayıları 2 bin 500’den fazladır. Yöre dernekleri kendi yöresindeki en ulaşılmaz unsurları (kendine has örgütlenme nedeniyle İstanbul düzeyinde) bir araya getiren kurumlar olup birçok toplumsal işleve de sahiptirler. Yaşadığımız ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar, dernekleri ve üyelerini doğrudan ilgilendirmektedir. Şöyle ki; şehirlerde kimi TEKEL işçileri, bu derneklerin üyesidir ya da TEKEL işletmelerinin bulunduğu illerdeki tütün üreticileri, nakliyeciler, esnaflar, TEKEL işçileri ile ilişkilidir. İşçilerin yaşadığı sorunlar, bu sorunlara kaynaklık eden özelleştirme, taşeronlaştırma politikaları, 4-c gibi uygulamalar, hepimizin geleceğini şekillendiren uygulamalardır.
Ankara’da hak gasplarına karşı direnen işçilerin sayısı bugün 12 bin olmasına karşılık, ileride bu sayının 125 bin olacağını yetkililer belirtmektedir. Şayet iktidarın direnişi kırılamaz ise çalışanlar -işçi ve memurlar- açısından iş güvenliği tamamen ortadan kalkacak, emeklilik hayal olacaktır.
Çünkü iktidar, sermaye çevrelerinin istekleri karşısında sıkışmış ve saldırganlaşmıştır, ayrıca siyasi iktidar seçimlerde kendisini destekleyenler ve desteklemeyenler arsında ayırım yapmamaktadır; bu nedenledir ki TEKEL işçileri de birlik olmuşlar ve güçlerinin farkına varmışlardır. Bu gücü de iktidara hissettirerek, 4-c uygulamasında revizyona zorlamışlardır.
Bu direniş bir yanıyla da emekçiler, onların örgütleri ve örgütlerin yöneticileri açısından öğretici olmuştur. Aynı zamanda yöre dernekleri açısından da öğretici olmaktadır. Çünkü yöre dernekleri, kendilerini yaşananlardan ayrı tutamazlar; kendi üyeleri, üyelerinin eş-dost ve akrabalarının yaşadıkları ve yaşayacakları 4-c türü saldırılar, derneklerin ilgi alanı olmak durumundadır.
Konusu, şekli, yeri farklı da olsa benzer yeni saldırı ve saldırılara karşı direnişler yaşanacaktır. Bunlara karşı şimdiden hazır olmak gerekmektedir. TEKEL işçileri, hakları kazanmanın ve korumanın yolunu göstermektedir. Sustukça sıranın başkalarına da geleceği açıktır. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” anlayışı iflas etmiştir, çünkü yılan canavarlaşmıştır.
Bu nedenle yöre dernekleri, çalışmalarında üyelerinin profiline göre çalışma programları yapmak durumundadırlar; üyeleri arasında bulunan işçiler, işsizler, emekliler, gençler ve kadınlar için ayrı ayrı çalışma birimleri oluşturarak, onların sorunlarını kendi sorunları olarak görmelidirler. TEKEL işçilerinin mücadelesinden feyiz alarak kendi işçi üyelerinin iş yaşamı, iş güvenliği, işçi sağlığı, sendika, sigorta, sosyal haklar, dayanışma bilinci vb. konularında onların aydınlanması amacıyla konferans, seminer, eğitim çalışmaları yapmalı ve bilinçli kişiler olmalarına yardımcı olmalıdır. Ancak o zaman, kendi derneğinin o işçi için bir anlamı olabilir. Aksi halde derneklerin işçi üyeleri bunun hesabını soracaklardır.
Derneklerin bu türlü çalışmaları hiçbir zaman sendikaların, siyasi partilerin alternatifi olamaz. Ama onların çağdaş birey olarak yetişmelerini sağlar, hatta onların işlerini de kolaylaştırır. Derneklerin tüzüklerindeki amaç maddelerini bu bakışla okumamız gerekir.
Mustafa Gürsoy (Tüm Tok-Der Üyesi/İstanbul)
ÖNCEKİ HABER

İlk günkü kararlılıkla

SONRAKİ HABER

‘Dikensiz bahçe’ için hazırlanan rantiye yasaları…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa