'O kadınlar biziz ama..."
Onların yüzleri ve çaresizlikleri hafızamızdayken, sorumluları yargılanmamışken bizler nasıl olacaktı da sadece oturup her gün bu sayılara yenilerinin eklenmesini bekleyecektik?
‘OLMAZ, BAŞARAMAYIZ’ DERKEN, ‘YAPABİLİRİZ’E GİDEN SÜREÇ
Körfezli kadınlar işte tüm bu sorulara cevap bulabilmek için geldi bir araya. Onlarda yabancısı değildi bu gerçeğin. Her biri Güldünya, Medine, Arzu oluyordu yaşamlarında. Onların yaşadıklarının yabancısı değillerdi. Bizler Ekmek ve Gül okurları olarak körfezli kadınlarla kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini tartışmak ve bu gidişe dur demek için bir imza kampanyası başlatmıştık ve toplantılar düzenlemiştik. Toplantılarda aslında her birimiz daha da öğrendik neler yaşadığımızı; korktuğumuz sakladığımız gerçeklerimiz bir araya gelişlerimizde teker teker döküldü gün yüzüne. Fikriye abla ilk önce konuşmuştu, anlatmıştı yaşadıklarını… Kocasının onu dövmek için her gün nasıl bahaneler aradığını ve ancak bu şiddetten o öldükten sonra kurtulabildiğini. Bizler de Fikriye abladan cesaret alıp söylemiştik yaşadıklarımızı. Bazılarımız ilk başta eğitimsizliğe bağladı, bazılarımız bu böyle gider biz birşey yapamayız dedi, bazılarımız ise suçu sadece bu duruma ses çıkarmayan kadınlara yükledi.Başta “Olmaz, başaramayız” derken şimdi neler yapabileceğimizi konuşmaya başlamıştık. İlk önce bir imza kampanyası başlatalım bu kampanyada taleplerimizi yazıp imzaları Meclise yollayalım diye karar aldık. Sonra başladık imzaları teker teker toplamaya. İmzaları toplarken daha fazla kadınla bir araya gelmek için şenlik düzenlemeye karar verdik. Bu şenliği biz Körfez’de oturan kadınlar düzenleyecektik. İşte o toplantılardan sadece yakınmalar çıkmadı. “Biz imza toplarız, biz tiyatro yaparız, biz şiir okuruz ve biz şarkı söyleriz böyle birliğimizi gösteririz” diyen kadınlara dönüştü birbirlerinden aldıkları güçle ve başladık el birliği ile örmeye 26 Kasım gününü. Ne ifade ediyordu peki 26 Kasım bizim için? 25 Kasım Kadına Yönelik Uluslar Arası Dayanışma Ve Mücadele Günü’nden bir gün sonraya dayanışmayı büyütmek için bir şenlik düzenleme kararı almıştık ve çalışmaya başlamıştık hep birlikte. Afişler basıldı ilk önce; etkinliğin duyurusunu yapmak, daha fazla kadını bu şenliğin bir parçası haline getirebilmek, onlarla bu gidişatı değiştirmek için. kapı kapı biletler dağıtıldı, imzalar toplandı. Bir müzik grubu oluşturdu kadınlar. Bizler türkülerimizi daha gür, daha inanç dolu söyleyecektik. Çünkü biliyorduk, biz kadınlarla değişecekti birilerinin bize biçtiği değer ve kader. Şiirlerimiz okunacaktı o akşam el ele verip daha güzel bir dünyayı örmek adına. Halaylarımızı çekecektik hep beraber kardeşliğin ve barışın sesini yankılandırmak, anaların akıttığı göz yaşlarını durdurmak için.
BU ŞENLİK UMUTLARIMIZ İÇİN
Körfezli kadınlar 26 Kasım akşamı umutları için bir araya geldiler. Taleplerini beyaz tülbentlere yazarak salonun her bir köşesine adeta umutlarını dağıtırcasına astılar. Sesimiz soluğumuz dedikleri Hayat Televizyonu ile dayanışma amacıyla da çıkmıştılar yola . Gerçeğimizi 3 sayfa magazin haberi olarak gören, tek amacı reytingini ve tirajını arttırmak amacıyla yayın yapanlara karşı bizim sesimizi duyuran Hayat Televizyonu Kocaeli temsilcisi Arzu Erkan da yanımızdaydı. Bizim kürsümüzde elbette gerçeğin haberini yapanlara yer vardı. Arzu Erkan “Bizim tek muradımız gerçeğimizi yansıtmak” diyerek başladı konuşmasına ve son süreçte yaşanılanları değerlendirerek sözlerini “Caydırıcı yasalar istiyoruz ve bir an evvel çıkarılmasını istiyoruz bunu talep ediyoruz buna sahip çıkıyoruz” diyerek bitirdi.
Gazetelerin, televizyonların ruhlarımızı inciterek yaptıkları her kadın cinayeti haberinde anlatılan kadın hikayeleri bu şenliğe katılan kadınların da yaşadığı hikayeler. Ama onların yaşadığı son bizim de sonumuz olmasın diye biraradalar artık.
ETKİNLİK BİZE CESARET VERDİ
Etkinlik sonrasında konuştuğumuz kadınlar etkinliğin son derece anlamlı bir süreçte yapıldığını belirterek bu işin sonuna kadar takipçisi olacaklarını söylediler. “Etkinlik biz kadınların istersek neler yapacağımızın ispatıdır” diyen kadınlar yetkililerden bir an önce somut adımlar beklediklerini belirttiler. Etkinlik sonrasında bir diğer kadın arkadaşımız da tüm kadınlara seslendiğini belirterek “Kadınlar bu şiddete karşı çıkalım kendimizi ezdirmeyelim” diyor. Ardından salonda bulunan kadınlar alkışlamaya başlıyor arkadaşlarını…
Bu şenlik sorunun can yakıcılığının ne kadar arttığını bizlere öğretti. Ve bizler bir araya gelişlerimizde bir şey daha öğrendik. Her bir araya gelişimiz aslında şiddete karşı neler yapabileceğimizi bizlere gösteriyordu. Toplanan imzalar, yapılan şenlik bizleri bir kere cesaretlendirmişti. Bizler birbirimizden çok fazla güç almıştık. Bundan sonra taleplerimizi hep birlikte omuzlayacak, bunun için mücadele edecektik. Etkinlik öncesi başlatılan imza kampanyası daha fazla kadına ulaştırılacaktı. Tekrardan kapı kapı imza toplanacak, kadınlarla bir araya gelip tartışılacak, pazar önlerinde imza stantları açılacaktı. Üstelik, şenliğe katılan kadınlar da artık bu sürecin bir parçası haline geldi, şenlik bize bundan sonra yapılacak işlerde de hep birlikte olma cesareti de kazandırdı.
Evet Körfezli kadınlar bu etkinliği böyle ördü. Her bir aşamasında biz kadınların emeği vardı. Neydi istediklerimiz? Bu çarkı tersine çevirebilmek. Amacımız her gün yeniden öldürülen ve üçüncü sayfa haberlerine taşınan Münevver Karabulut’lar, Ayşe Paşalı’lar, Güldünya’lar olmasın diye. Bir an önce yetkililerin taleplerimizin yerine getirmesini istiyoruz. Bu işin sorumlarının yargılanmasını kadına yönelik şiddetle ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Ve yine hep birlikte yeniden haykırıyoruz: “Bu cinayetlerin sorumlularıyla asla helalleşmeyeceğiz." (KIRKYAMA)
Evrensel'i Takip Et