02 Mart 2010 00:00
BAŞYAZI
Başbakan Erdoğanın yeni hedefi yargı reformu gibi görünüyor. Anayasa değişikliği derken de Başbakan ve yandaş takımı, aslında yargı reformu ...
Başbakan Erdoğanın yeni hedefi yargı reformu gibi görünüyor. Anayasa değişikliği derken de Başbakan ve yandaş takımı, aslında yargı reformu dedikleri yargıyı AKPnin ihtiyaçlarına ve amacına göre yapılandırmaktan söz ediyorlar.
Bu köşeyi ve Evrenseli izleyenler, yakından biliyor ama bir kez daha yineleyelim: Başbakanın yargı reformundan kastı; yargıyı kendi amacı önünde engel olmaktan çıkarmaktır. Bunun bugünkü koşulu ise yargıda suyun başını tutmaktır. Yani, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu (HSYK) tutarak, yargıya yukarıdan aşağı bir çeki düzen vermektir.
Nitekim, Başbakanın yargı reformu planının esası budur. Bunu da HSYKnın üye sayısını artırarak, çoğunluğunu Meclis ve Cumhurbaşkanının seçtiği bir kurula dönüştürerek yapmak istemektedirler. Eh, adalet bakanı ve müsteşarı da kurulda kalırsa (ki Başbakan kalsın istiyor), yeme de yanında yat böyle HSYKnın!
Ama bunların söyleneceğini bildiği için Cumhurbaşkanı ve Başbakan, yargı reformu dedikten hemen sonra ekliyorlar: Tabii AB ülkelerinin normları doğrultusunda bir reform diyoruz!..
Ancak bu son cümleyi basamak yaparak yapılan reformların, nemenem reformlar olduğunu biliyoruz! Çünkü bu, Kenan Evrenin tarzıdır.
12 Eylül Anayasası olarak bilinen 1982 Anayasasının oluşturulması da bu gerekçeye oturtulmuştu. Kenan Evren, Anayasanın antidemokratik maddelerinin her birini; Bakın o dediğiniz maddenin aynısı Norveç Anayasasından alındı, O mu, onu da Alman Anayasasından, Avusturya Anayasasından aldık diye savunmuştu. Yine bugün üniversitelerin baş belası olan YÖK Yasasının mimarı; son günlerde ölümüyle birlikte marifetleri büyük erdemler olarak sayılan İhsan Doğramacı da, YÖK Yasasını savunurken Evren yöntemine başvurmuş; her ülkedeki en gerici maddeleri toplayarak, cuntanın da hayalini kurduğu bir YÖK Yasası oluşturmuştu. O da tıpkı Evren gibi, YÖK Yasasının antidemokratik maddelerini, demokratik ülkelerin yasalarını örnek göstererek, Bakın bu madde İsveçte, Öteki Fransada, Bir diğeri ABDde var diye savunmuştu.
Ama ortaya çıkan her tür zorbalığa açık ucube yasalar olmuştu!
Şimdi Erdoğan da, önce kendisini yargıyı siyasetin himayesine sokacak planı ortaya atıyor; buna yargı reformu diyor. Sonra da Hadi AB ülkelerinden bu reforma referans olacak yasa maddeleri bulalım diyor. Daha doğrusu, yargı reformu diye söylediklerinin açıkçası budur.
Hele AKP ve onun başının demokrasi anlayışı göz önüne alındığında, az çok demokratik bir yargı reformu hiç beklenemezdir. Çünkü Başbakan ve yandaşlarının demokrasi anlayışının en son örneğini, basına karşı tutumlarında gördük. Başbakan, görülmemiş bir biçimde, gazete patronlarına, hükümeti eleştiren köşe yazarı için; Bu kişileri gazetelerinizde barındırmayın, işten atın! çağrısı yaparken, basın özgürlüğünü, ancak askeri cunta rejimlerinde görülecek biçimde ayaklar altına almıştır. Basından sorumlu Başbakan yardımcısı da, Erdoğana destek vermekle kalmamış; piyasayı ürküten yazılar yazan yazarları, vatansever olmamakla suçlamıştır. Böyle bir basın özgürlüğü ve demokrasi anlayışında, bağımsız ve sadece yasaları, hukuku gözeten bir HSYKyı oluşturacak; yargıçların, iktidarların baskısında kalmadan karar vermesini sağlayacak bir yargı reformu çıkabilir mi?
Bunun farkında oldukları içindir ki, yüksek yargı kurumları ve az çok demokratik bir yargı mekanizmasının oluşmasını isteyenler de (barolar, hukuk çevreleri, ilerici demokratik odaklar) yargı reformundan söz ederken, iktidarlardan tümden bağımsız bir yargı sistemini savunuyorlar. Ve bu çevreler, bakan ve müsteşarının da içinde yer almadığı, üyeleri yargı organları tarafından seçilmiş bir HSYKyı, böyle bir reformun ana dayanağı yapılmasının ön koşulu olarak öne sürüyorlar.
Kısacası; tartışmalar, daha şimdiden bir bir yargı reformu krizinin eşiğine gelindiğini göstermektedir.
İHSAN ÇARALAN