03 Mart 2010 00:00
Fısıltılar konuşmaya dönüştü
Anadolu`dan Fısıltılar ve Konuşan Fotoğraflar isimli belgeseller, Toroslarda saklı kalarak Müslümanlaşan Ermenilerin hikayesini anlatıyor.
Anadolu`dan Fısıltılar ve Konuşan Fotoğraflar isimli belgeseller, Toroslarda saklı kalarak Müslümanlaşan Ermenilerin hikayesini anlatıyor. Geçmişin izlerini sürmek için babasının köyüne seyahat eden Ğazaros Kırcılıyanın öyküsünü anlatan belgeselin gösterimi, 27 Şubat 2009 Cumartesi günü Tütün Deposunda gerçekleşti. Gösterimin ardından, filmin Yönetmen ve Yapımcıları Mehmet Binay, M.Caner Alper, Anneannem İsimli Kitabın Yazarı Fethiye Çetin ile birlikte, bir söyleşi gerçekleştirdiler.
DÖNÜKLERİN FISILTILARI
Mehmet Binay, televizyon kökenli olmasına rağmen, daha sonra belgesele yönelir. Anadoluya yaptığı seyahatler esnasında Kahramanmaraşta bir kasaba ile karşılaşır, yörenin yapısı ilgini çekince, biraz da tarihi ile ilgilenir, gençlerinin de kendi tarihlerine meraklı olduklarını görür, bunun sonucunda köyün gençlerinin kendi yaşlıları ile yaptıkları sohbetleri, sözlü tarih çalışmasını, izlenimci kamera olarak çekmeye karar verir. Köylülere sorular sorup, onları yönlendirmez, gençler kendi yaşlıları ile kendi kendilerine sohbet eder. Binay, belgeselde fısıltıları duyabilmek için genelde sessiz kalmayı tercih eder. Kahramanmaraştaki Geben köyünde 1915li yıllara dair çok az şey hatırlanır olmuş. Buradaki Ermeniler Türklerle evlendirilmiş ardından Dönükler olarak adlandırılmışlar. Mehmet Binay, Gençlerin yaşlıları ile sohbetlerini dokümante ettik, ardından üç günlük bir Çukurova düğünü çektik. Bunun sonucunda, sanki üç günün bir öyküsüymüş gibi, bütün çekimleri bir araya getirdik. diyerek belgeseli özetliyor.
BELGESELDE İSMİ GEÇEN KİŞİNİN TORUNU ONLARI BULDU
Anadoludan fısıltılar 2007de CNN Turkde gösterilir. Ermenistan ve başka ülkelerdeki festivallere gider, bunların sonucunda gazetelere verilmiş röportajlar esnasında, Amerikada yaşayan bir Ermeni onlarla bağlantı kurar, babasının Kahramanmaraşın Geben köyünden olduğundan bahseder. Soy ismi Kırcılıyan olan bu beyin, belgeselde de ismi geçen 1915e dair hatırlanan tek Ermeni ismi Kırcılı soy ismine sahip olduğunu şaşkınlıkla görürler. Dolayısıyla belgeselde adı geçen kişinin torunu onları bulmuş olur. Kırcılıyan ile Torontodaki bir festivalde bir araya gelip, sohbet ederler. Kırcılıyan, hem babasının hem de kendisinin hayalinin Gebene geri dönmek olduğunu söyler. Binay ve Alperde yardımcı olacaklarını, memnuniyetle onu oraya götürüp, getirebileceklerini söyler. Bunun sonucunda da Konuşan Fotoğraflar isimli kısa belgesel ortaya çıkar.
BELGESEL 7000 FOTOĞRAFTAN OLUŞUYOR
Birinci film çok izlenimci, yönetmenin kendini oraya koymadığı bir filmdi. İkinci filmde biraz daha o seyahatin birebir iştirakçisi olarak bunu görüntüledim ve seslerini kaydettim diyen Caner Alper, İkinci filmde ayrı bir teknik de kullanmış, bütün filmi fotoğraflardan oluşturmuş. 7000 adet fotoğraf çekip, fotoğrafları hareketli hale getirerek, Konuşan Fotoğraflar ismindeki kısa belgeseli yaratmış.
İNSANLARI YÜREKLENDİRDİK
Belgeselin yurtdışındaki gösteriminden sonra, insanların çoğu, Biz Türkiyede Ermeni Dönüğü Türklerin olduğunu bilmiyorduk diye şaşırır. Ardından Benim de anneannem, dedem aslında ermeniydi diyerek, kendi ailelerinde ki üyelerden bahsetmeye başlar. Mehmet Binaya göre, bu tür çalışmalar olduğu zaman, insanlar yürekleniyor. Kendi geçmişlerine ve ailelerine daha çok sahiplenip, kendi kimliğini ortaya koymaktan çekinmemeye başlıyorlar.
BAZI ŞEYLER FISILTILARLA ANLATILIYOR
Caner Alper belgeselden bir bölüm anlatıyor, Ermeni dönüğü olduğunu bilen köydeki başkahramanımız Yasemin halasını ziyarete gider. Halası anneannesi hakkında konuşurken, Benim ebem gavur kızıydı, o kadının başına çok iş gelmiş der. Birden bire o kadın oluyor, kendisi ermeni ya da ermeni dönüğü değil, o kadın ermeniydi sadece. Sanki bir ayıp gibi bahsediyor. O kadının başına çok iş gelmiş, diyor. Bir çocuğu odunda ölmüş. Bir çocuğu bayırdan yuvarlanmış, diyor. Bunları da hep kazaymış gibi anlatıyor. Yani aslında fikirler dönmüş, anneannesi Ermeni, kendisi de aslında Ermeni ama o öyle değil, fısıltılar halinde anlatılıyor bazı şeyler diyen Alper ekliyor, Konuşan Fotoğraflar fısıltı değil artık. Baya baya konuşuyorlar. Aralarında bir üslup farklılığı var. Birinde biz onlar konuşsun diye sustuk, ikinci de onların konuşmalarını biraz daha ortaya çıkarabilmek için biz de konuştuk. Biz konuşunca başka fotoğraflar da konuştular.
YILLARCA BİRBİRİMİZE FISILDADIK
Fethiye Çetin, yıllarca birbirimizin kulaklarına fısıldadık diyor. Nenelerimiz, dedelerimiz, bulundukları ortamlarda, genellikle de ailelerinin, yakınlarının kulaklarına fısıldayarak, öyküleri bu günlere kadar getirdiler, diyerek anlatıyor, Kitabım ilk çıktığında bir yakınım, bir arkadaşını arıyor, kitabın çıktığını haber veriyor. Karşıdaki kişi soruyor, A ne kitabıymış? Arkadaşım ise, telefonda fısıltı ile cevap veriyor, Anneannesini anlatıyor, anneannesi Ermeniymiş diyor. Bizi yıllarca, telefonda bile fısıltıyla konuşmaya iten bu şey neydi? Kitabı yazmadan önce çeşitli arkadaşlarımla anneannemin hikayesini paylaştığımda, anında, seslerimizi alçaltıp, fısıltıyla konuşmaya başladığımızı fark ettik, oysa odada bizden başka kimse yoktu. Bizi yıllarca bu kadar korkutan, bu şey neydi? Anneannemin öyküsünden sonra, çok sayıda torun öykülerini benimle paylaştılar, çoğu işyerime geldiler, dışarıdaki sekreterim duymasın diye odamın kapısını kapattılar. (İstanbul/EVRENSEL)
Cihan Bilgen