04 Mart 2010 00:00

Asıl talepleri anadilde eğitim

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Yaşayan Diller Bölümü’nün açılmasından sonra İstanbul Üniversitesi bünyesinde...

Paylaş

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Yaşayan Diller Bölümü’nün açılmasından sonra İstanbul Üniversitesi bünyesinde de açılması planlanan Kürdoloji araştırma merkezi Kürt öğrenciler tarafından yetersiz görüldü. Görüştüğümüz öğrenciler, Kürtlerin de sürece dahil edilmesi gerektiğini söylediler.
KÜRTLER SÜRECE DAHİL EDİLMELİ
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kitap Kulübü’nden Serhat Aydın; Kürt gençliğinin temel talebinin anadilde eğitim olduğunu belirterek, yapılan çalışmaları bu talebin önünü kesmek için ağızlarına çalınan bir parmak bal olarak değerlendiriyor. “Bizim bunlara ihtiyacımız yok; kanalımız da var, açılmış olan bölümlerimiz de var. Devlet kendi yaratmak istediği Kürdü yanına alıp onlarla beraber çalışmak istiyor” diyen Aydın, Kürt sivil toplum kuruluşlarının, Kürt halkının ve temsilcilerinin bu sürece dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. Asıl isteklerinin üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılması, İlköğretimden başlayıp lise ve üniversite eğitiminin de Kürtçe verilmesi olduğunu söyleyen Aydın, Kürt gençlerinin bu süreçte yönetimi sıkıştıracak şekilde eylemler yapmaları, Kürtçe paneller düzenlemeleri, Kürtçe dilekçeler toplamaları gerektiğini dile getirerek “Örneğin herkesin Kürtçe konuşacağı bir gün ilan edilebilir”dedi.
DİLİ YARGILAMAKTAN VAZGEÇİN
“Açılan bölümler yaşayan diller bölümü değil de öldürmek için son bir hamle yapılan diller bölümüdür” diyen Bawer Şimşek de devletin halkı, konuştuğu dil için yargılamaktan vazgeçmesi gerektiğini dile getirdi. Şimşek, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde Kürtçe’nin ikinci bir resmi dil olarak konuşulmasının, resmi dairelerde Kürtçe konuşmanın serbest bırakılmasının önemini vurguladı. Şimşek “Üniversitedeki Kürt hocalar, Kürt öğrenciler, Kürt Enstitüsü’nden yetkili kişiler bir toplantı yaparak ortak bir karar alıp rektörle görüşmeler yaparak bu sürece yön verilebilir” dedi.
AÇILIM LAFTA
Açılımın demokratik göründüğünü ama sadece lafta kaldığını dile getiren Suat Çiftçi “Yapılan bu çalışmaların tıpkı ‘Baba beni okula gönder’, ‘Kardelenler’ projeleri gibi uzun vadeli asimilasyon çalışmaları olduğunu düşünüyorum” dedi.
Okula başlayana kadar Türkçe tek kelime bilmediğini söyleyen Hasan Kılınç şimdi ise Kürtçe’yi unuttuğuna dikkat çekti.
TEMELSİZ BİNAYA TERAS
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kitap Kulübü’nden İbrahim Eskin önemli olanın Kürt halk gerçeğini diliyle birlikte kabul etmek olduğunu belirterek, bölgede seçilmiş siyasetçilerin Kürtçe açıklamalar yaptığı için cezalar aldığını ve bu çalışmaların güven vermediğini söyledi. “Açılan bu merkez temeli olmayan bir binaya güzel bir teras yapmaya benziyor” diyen Eskin, atılması gereken önemli adımlardan birinin yerel yönetimlere daha geniş yetkiler verilmesi olduğunu vurguladı. Eskin sorunun sadece Kürtlerin değil Türkiye’de yaşayan bütün halkların sorunu olduğunu sözlerine ekledi.
NİYET SORGULANMALI
Yıllarca Kürt kimliği inkar edilirken yapılan bu çalışmalardaki niyeti sorgulamak gerektiğini belirten Sinem Can üniversitelerde ezilen dillerin yanı sıra farklı görüşlerin de baskılandığına dikkat çekti.Can “Bu süreçte çok fazla radikal olmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu sorunu basite almak anlamında değil ama daha farklı politik bir yol izlenmeli.Bu çalışmalar samimi değil diye tepkisiz kalmak yerine samimiyetsizliği göstererek sıkıştırmak gerekiyor” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)

KÜRTLER ÖZNE OLARAK KATILMALI

İSTANBULKürt Enstitüsü Başkanı Sami Tan’a göre de rektörlük Kürtleri bu işin dışında tutarak kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor. “Devlet bu çalışmaları; bu işin teorisini yapacak, Kürtleri bu konuda daha kolay ikna edecek, kendi insanca öğelerinden koparacak kişileri yetiştirmek için yapıyorsa o zaman bu tür bölümlerin farklı bir anlamı var” diyen Tan, öte yandan bu kültürü ve dili yaşatmak, geliştirilmesine imkan sağlamak temelinde bakıyorsa bu farklı bir yaklaşımdır. O zaman bu sürece Kürtleri bir özne olarak katmak istemelidir” şeklinde konuştu. Tan ilk adımın Kürtlerin dilinin, kültürünün kabul edilmesi, anayasal güvenceye kavuşturulması, Kürtlerin Türkiye demokrasi mücadelesi içerisinde ele alınması olduğunu belirtti. Devletin yaptığı bütün çalışmalarda kendilerinden ve diğer Kürt kurumlarından herhangi bir talepte bulunmadıklarını vurgulayan Tan, en azından kendi kadrolarını yetiştirene kadar bu alanda uzman olan insanlardan yararlanılması gerektiğini bildirdi. Tan, “Türkiye’de 100’ü aşkın yerde dil kursları veriliyor, öğretmenlik pratiği olan insanlarımız var, Eğitim Sen’li Kürt öğretmenler var. Edebi eserler, gramer kitapları kaynaklarımız var. Bunları bu sürecin içine katmak zorundalar” dedi. Üniversitelerde akademik ölçülerin değişmesi gerektiğini dile getiren Tan, Türkiye’de anadilde eğitim talebinin önündeki asıl engelin katı ulusalcı mantık olduğuna dikkat çekti. “Devletin kafası net değil. İçeriden çok büyük bir sıkışmışlık var ve dışarıdan da ciddi bir dayatma var. Bunun üzerinden pansuman yapılmak isteniyor” diyen Tan, halkların aktif olarak içinde yer aldığı en kötü çözümün bile dışarıdan dayatılan çözümden daha iyi olduğunu söyledi.
ÖNCEKİ HABER

4 işlem yaparız kafanıza çalarız

SONRAKİ HABER

DEVLET VE BABA

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa