04 Mart 2010 00:00
Samimiysen gerçekleri açıkla
Geçtiğimiz hafta AKP Grup toplantısında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın, Balyoz gözaltılarını eleştirirken...
Geçtiğimiz hafta AKP Grup toplantısında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın, Balyoz gözaltılarını eleştirirken Malta sürgünleri benzetmesi yapmasına Dersim sürgünleri ile yanıt veren Başbakan Tayyip Erdoğana, samimiyet çağrısı yapıldı. Emek Partisi (EMEP) Dersim İl Örgütü tarafından yapılan açıklamada Başbakanın, katliama ilişkin somut adım atmak yerine politik çıkarlarına malzeme yaptığı belirtilerek, Samimiyseniz gerçekleri açıklayın çağrısı yapıldı. BDP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis de konuya ilişkin TBMMye sunduğu soru önergesinde Başbakana Katliamın belgelerini gizlemek de insanlık suçu değil mi? diye sordu.
Baykalın Malta Sürgünlerine benzetmesinin ardından Başbakanın buna karşı Dersim Sürgünlerini hatırlatması katliama ilişkin tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Başbakan Erdoğan, Onur Öymenin Dersim katliamını savunan sözlerinin ardından da bugün yaptığı gibi katliama ilişkin gerçekleri açıklamak ve Dersimlilerin taleplerini karşılayacak adımlar atmak yerine meseleyi CHPye karşı bir şantaj ve siyasi rant aracı olarak kullanma tutumunu benimsemişti.
DERSİMLİLER LAF DEĞİL İCRAAT BEKLİYOR
EMEP Dersim İl Örgütünün Başbakanın tutumuna tepki gösterilen açıklamasında, yapılması gerekenin Dersimlilerin beklentilerini karşılayacak somut adımlar atmak olduğu vurgulandı. Açıklamayı yapan EMEP Genel Yönetim Kurulu (GYK) Üyesi Mustafa Taşkale, O gün resmi rakamlara göre yaklaşık 15 bin kişi bir daha haber alınamayacak şekilde sürgün ediliyor ve yıllar sonra Başbakan, kendi siyasi çıkarları doğrultusunda Bak açıklarım diyerek bu acıları kendi iktidarının malzemesine dönüştürüyor. Bu kabul edilemez dedi. Dersim halkı öncelikle, devlet arşivlerinin açılmasını ve tarihi gerçeklerin tüm kamuoyuna duyurulmasını istiyor diyen Taşkale, Dersim halkının acılarının hafiflemesi için devletin katliamdan dolayı Dersimlilerden özür dilemesi gerektiğini ve sürgünlerin bütün dokümanlarını açıklaması gerektiğini dile getirdi.
DERSİM ADI İADE EDİLSİN
Başta Seyit Rıza ve arkadaşları olmak üzere bütün kayıpların mezar yerleri açıklanmalı, Dersim adı geri iade edilmelidir diyen Taşkale, sözlerini şöyle sürdürdü: Dersimin tarihi ve kültürünü sulara boğacak baraj projelerinden vazgeçilmeli. İlimizde gerçekleşen faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı, sorumlular cezalandırmalıdır. Bunların gerçekleşmemesi, iktidarın ikiyüzlü tutumunun bir kez daha ortaya çıkması anlamına gelecektir. Biz Dersimliler, Başbakanın bu katliamı politik bir malzeme olmaktan çıkarmasını ve elindeki vesikayı açıklamasını istiyoruz. Dersim katliamı ve on binlerin yerinden yurdundan zorla kovulması eyleminin karşılığı, CHPye karşı tepki temelinde sarf edilen demeçlerden ibaret olmamalıdır.
HALİS KATLİAM BELGELERİNİ SORDU
Başbakanın 1938de Dersimde yaşananlara ilişkin İsterlerse vesikaları elimde onları gösteririm sözlerine ilişkin Meclise önerge sunan BDP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Katliam belgelerini gizlemek suç değil midir? diye sordu.
KULLANMA, AÇIKLA
Başbakanın yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığına yazılı bir soru önergesi veren Halis, Erdoğanın elinde bulunduğunu belirttiği vesika ve belgeleri açıklamasını istedi. Devletin bugüne kadar açılmayan arşivlerinde neler olduğunun hala bir sır olduğunu belirten Halis, CHPli Onur Öymenin Dersim Katliamını savunan sözlerine atıf yaparak, Başbakan Erdoğanın katliamı kınadığını ama bulunmuş olduğu makamın olanaklarını demokrasinin ihtiyaçlarına yönelik kullanmadığını belirtti. Halis, Başbakan 1937-1938 yıllarında Dersimde yaşananların tüm gerçekliğiyle bilinmesi için arşivleri açmamış, daha da kötüsü, bu arşivleri muhalefete karşı bir tehdit ve şantaj aracı olarak kullanmıştır dedi.
KATLİAMI SAKLAMAK DA İNSANLIK SUÇU
Başbakanın Dersimde yaşananları katliam olarak nitelediğini belirterek, Katliam, katliamı yapanlar için nasıl bir insanlık suçuysa, bu katliamın belgelerini kamuoyuyla paylaşmak yerine, onları bir tehdit ve şantaj aracı olarak kullanmak bir o kadar insanlık suçudur dedi.
Halis önergesinde Başbakan Erdoğana Dersim Katliamıyla ilgili arşivleri açmayı düşünüyor musunuz? Devlet belgelerini muhalefete karşı bir tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanmak bir suç değil midir? diye sordu. (Tunceli/
EVRENSEL)
DERSİM SÜRGÜNÜNÜ HATIRLATMIŞTI
Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın, Balyoz Darbe Planıyla ilgili gözaltıları Malta sürgününe benzetmesine, Dersim sürgünleriyle yanıt verdiği konuşmasında şöyle demişti; Malta Sürgünlerini anımsatanlar önce dönsünler 1938e baksınlar. İsmet İnönünün Cumhurbaşkanı olduğu günlere, Tunceli sürgünlerine baksınlar. Köy köy, kasaba kasaba, hane hane kim nereye sürülmüş onu hatırlasınlar dedi. Eğer isterlerse vesikalar elimde var. Onları da gösteririm. Bunlara halkımız iktidar yüzü göstermiyorsa, işte bundandır. Erdoğan Onur Öymenin katliamı savunan sözler sarfettiği dönemde de bu meseleyi CHPye karşı bir siyasi şantaj unsuru olarak kullanmış, o dönem de konuya ilişkin gerçekleri açıklamayı ve talepleri karşılamayı gündemine almamıştı.
ON BİNLERCE ÖLÜM,ON BİNLERCE SÜRGÜN
1937-1938 yıllarında Dersimde gerçekleşen katliamda resmi rakamlara göre 13 bin kişi katledildi. Bu rakamın gerçekte 80-90 bin civarında olduğu belirtiliyor. Yıllarca süren katliam boyunca Dersimin neredeyse her noktası bombalanmış, katliam devletin resmi belgelerinde de bir temizleme ve terbiye etme operasyonu olarak yer almıştı. Katliam sırasında ölümlerin yanı sıra on binlerce kişi de sistematik olarak Dersimden batı illerine sürülmüş ve sistematik bir asimilasyon politikası uygulanmıştı. Devletin resmi rakamları 5 bin civarında kişinin sürgün edildiğini söylese de bu rakamın da gerçekte 50 bin civarında olduğu belirtiliyor. Trenlere doldurularak Türkiyenin dört bir tarafına dağıtılarak Türk nüfus içerisinde eritilen on binlerce kişinin bir kısmı da bu sürgün sırasında yaşamını yitirdi.
MALTA SÜRGÜNLERİNE BENZETMİŞTİ
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Balyoz Darbe Planı iddiaları kapsamında bir askeri darbe için koşullar yaratma hazırlığı yaptıkları öne sürülen askerlerin gözaltına alınmasını Malta sürgünlerine benzettiği konuşmasında şöyle demişti; Sanki Türkiyede darbe yapıldı ya da Türkiye işgal edildi, yabancı güçler memleketi allak bullak etmeye başladılar. Malta sürgünleri yeniden Türkiyenin gündemine geliyor. İstanbulu işgal eden yabancı gücün girişimiyle bu memleketin evlatları toplanmış Maltaya sürgüne gönderilmişti. Yargılamalardan hiçbir şey çıkmadı. Hepsi şerefli vatansever insanlar olarak topluma döndüler. Şimdi Türkiye tekrar böyle bir tabloya doğru sürüklenmek isteniyor. Bu manzara başka türlü izah edilemez.
MALTA SÜRGÜNÜ NEDİR?
6. Ordu Komutanı Ali İhsan Sabiş Paşa ve Emireri İbrahim Ahmetin 29 Mart 1919da İngilizler tarafından tutuklanmasıyla başlayan ve Mustafa Kemalin Samsuna çıkışından 9 gün sonra 28 Mayısta 55, 2 Haziranda ise 11 tutuklamayla devam eden sürece Malta Sürgünü adı veriliyor.
İşgal Kuvvetlerince Ekim 1920 yılına kadar süren tutuklamalar sonucunda toplam 145 kişi Maltaya sürüldü ya da gıyabında tutuklama kararı çıkarılarak sürgüne gönderilme kararı alındı.
Aralarında Ali Fethi Okyar, Ziya Gökalp, Hüseyin Cahit Yalçın, Şükrü Kaya, Yunus Nadi gibi isimlerin de bulunduğu Malta Sürgünleri 1921 yılında serbest kaldı.