05 Mart 2010 00:00
BAŞYAZI
Politik gündemle emek mücadelesi gündemi, daha önce olmadığı kadar yoğun bir şekilde adeta birbiriyle yarışıyor.
Politik gündemle emek mücadelesi gündemi, daha önce olmadığı kadar yoğun bir şekilde adeta birbiriyle yarışıyor.
AKP Hükümeti, yargı reformu ağırlıklı bir anayasa değişikliği için yoğun girişimler yapıyor. Bu amacına varmak için hükümet, referandumu 120 günden 60 güne indirmek için gerekli yasayı önceki gün Meclisten geçirdi. Ama daha yasa geçerken, geniş bir muhalefetle karşı karşıya kalacağı belli oldu. Yargıtay ve Danıştay, yargı reformuna açıkça karşı çıkıyor; bu zihniyetin yapacağı reformun yargı reformu olmayacağını söylüyorlar. Yıllardır AKPden yana olduğu bilinen Anayasa Mahkemesi başkanı da ilk kez hükümetin bu türden girişimlerine açıkça karşı çıkıyor.
Genelkurmay başkanı, bir yandan ordu içinden gelen baskıları bloke ederken öte yandan hükümetle uyumunu sürdürmek için akrobatik manevralar yapıyor. Askeri cenah, dün çöpe attığı ıslak imzalı kağıt parçasının artık bir belge olduğunu kabul etme aşamasına gelmiştir. Bu belgeden çıktığı öne sürülen iddiaların önemli bir bölümü, bir yanıyla Balyoz Operasyonu öte yanıyla da Erzurum-Erzincan merkezli hükümet-yargı çatışmasına yol açan operasyonla inandırıcılık kazanıyor. Bu gelişmelerin bir numaralı sanığı; 3. ordu komutanı, görevinin başında kalmaya devam ediyor. Balyoz Darbe Planı Operasyonu ile 3. ordudaki operasyonların bir adım sonra birleşeceği anlaşılıyor.
Elbette bu gelişmelerden AKP Hükümetinin, kendi statükosunu oluşturmak üzere yararlanmak istemesi, CIA-emniyet istihbaratı-yandaş savcılar merkezli olduğu anlaşılan belge ve bilgi sızdırma ve bu yolla kamuoyunu yönlendirme girişimleri, soruşturmaların ve davanın seyri konusunda endişeleri çoğaltmaktadır. Ancak, AKPnin girişimlerine karşın, eğer demokrasi güçleri ortaya çıkan imkanlardan yararlanmasını bilirse, sürecin demokrasi mücadelesine destek olacak bir biçimde ilerlemesinin olanakları da devam etmektedir.
Öte yandan, Kafkasyada bir Ermeni-Azeri savaşı doğrultusundaki gelişmeler, batılı güçlerin İrana yönelik kuşatmasında yeni adımlarla birleşecek gibi görünüyor. Türkiye-Ermenistan ilişkileri, ABDden gelen soykırım girişimleri (Dün akşam saatlerinde Ermeni Soykırım Tasarısı, ABD Temsilciler Meclisinde oylandı; bu yazının yazıldığı saatlerde henüz oylama sonucu belli değildi) aşsa bile, Ermenistan-Türkiye ilişkileri her an gerilebilecek özellikleriyle bile Kafkasyada gündem ısıtmaktadır. Kıbrısta ve Türkiye-AB ilişkilerinde sıkıntılar giderek büyümektedir. AB ülkelerinde (İtalya, Fransa ve Almanyadan sonra dün de Belçikada PKKye karşı çok ciddi bir operasyon yapıldı) PKKye yönelik operasyonlar, Irak ve ABD nezdinde girişilen ve PKKyi Kuzey Iraktan çıkarma girişimlerinin bir parçası olarak sürdürülmektedir. Tıkanan Kürt Açılımı, ABD, AB ile ortak girişimlerle aşılmak istenmektedir. Dahası, Irak-ABD-Türkiye iş birliği ile yeni bir sınır ötesi harekat için hazırlıklar yapıldığı da gelen haberler arasındadır.
25 Kasımda kamu emekçilerinin greviyle başlayan eylemler, TEKEL işçilerinin mücadelesiyle genel grev genel direniş aşamasına yönelmiştir. Dört konfederasyonun oluşturduğu talepler bütünü ve aldığı kararlar, ister istemez hükümetle sendikaları ve geniş emekçi yığınları karşı karşıya getirecek mahiyettedir. TARİŞ ve Sinter Metal işçilerinin direnişi ve birçok belediyede her gün yeni eylemlerin ortaya çıkması, kamu emekçilerinin taleplerinin sıcaklığının sürmesi, sağlık emekçilerinin yeni bir mücadele sürecine girmesi, TEKEL işçilerinin mücadelesinin yeni bir safhaya geçmesi gibi gelişmeler, emek mücadelesini besleyip mücadele zeminini genişletmektedir.
Enflasyonun yüzde 10 psikolojik sınırı aşması, krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkma politikalarının devam ediyor olması, mevcut durumdan hoşnutsuzluğu artırıp yeni ek sözleşmeleri gündeme getirecek bir düzeye ulaşmışken; özel sektör toplu sözleşmelerinde başlayan süreç de emek mücadelesi açısından yeni bir mücadele dönemini destekleyen gelişmelere işaret etmektedir.
Toplam açısından bakıldığında, 2010 Türkiyesinin ilkbaharının, çok yönlü olarak mücadelelerin geliştiği bir dönem olduğu; hükümetin ve burjuva muhalefetin, gündemi kendi çıkarları doğrultusunda bloke etme gayretlerine kaşın, hem politik hem de emek mücadelesi alanında taleplerin canlı ve emekçilerin gündeme müdahalesinin elverişli olduğu görülmektedir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 21 Mart Newroz Bayramı, 1 Mayıs, 6 Mayıs gibi önemli günlerin, kutlama ve anmaların da bu sürecin bir dayanağı olacağı apaçıktır.
Yeter ki değerlendirilebilsin!..
İHSAN ÇARALAN