08 Mart 2010 00:00
Kadın Çalışmaları Bölümü kozasından dışarı çıkıyor
ODTÜde 1994 yılında Kadın Çalışmaları adı ile bir yüksek lisans programı kuruldu. Anabilim dalı başkanlığını Yıldız Ecevitin üstlendiği program hâlâ çalışmalarını sürdürüyor.
ODTÜde 1994 yılında Kadın Çalışmaları adı ile bir yüksek lisans programı kuruldu. Anabilim dalı başkanlığını Yıldız Ecevitin üstlendiği program hâlâ çalışmalarını sürdürüyor. Kadın hareketine ve yapılan çalışmalara dair, Öğretim Görevlisi Aslı Çoban ile görüştük.
- Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Programı hangi disipline bağlı olarak çalışma yürütüyor?
Kadın Çalışmaları, farklı disiplinlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş disiplinlerarası bir program. Sosyal Bilimler Enstitüsüne bağlı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bölümün iddiası, disiplinlerarası bir kadın çalışması tanımı yaparak bu yönde ilerlemek. 1994te Birleşmiş Milletlerin vermiş olduğu destekle kuruldu. Birçok üniversitede de benzer programlar mevcut.
- Bu ve benzeri programların gerekliliği nedir?
Kesinlikle gerek var. Bu programa, akademik alanda kadın mücadelesi açısından bakabiliriz. Burası, kadın hareketinin kendi aktivistlerini yetiştirir durumda. Bu durum, üniversiteyi de çok tazeledi. Türkiye için 1990larda, dünya için ise 1970lerde böyle disiplinlerarası bir bölüm yoktu. Kadının dışlanmışlığını akademik bir alanda sorgulamak; bölge çalışmaları için, kadın bakış açısından bilgi üretmek için, politikalara yön verecek bir bilgi birikimi oluşturmak için ihtiyaç duyulan bir alan burası.
- Programın içeriğinden bahseder misiniz?
Özellikle kadın emeği üzerine çalışmalarımız yoğun. Küreselleşme, kalkınma, feminist teori ve metodoloji, kültür politikaları, bölge kadınları, etnik çalışmalar, cinsel kimlik üzerine çalışmalar, kadın-hiyerarşi-devlet vb. konularda çalışma yürütüyoruz. Burası artık bir bölüm olarak değil unsurlarıyla yaşayan bir hale doğru evriliyor.
- 8 Martın 100. yılında bölümde herhangi bir faaliyet var mı?
Programın öğrencilerinden kimisi 8 Martı örgütlüyor, kimisi sendikalarda kadın politikası yapmaya çalışıyor. Hocasıyla, mezunuyla, öğrencisiyle bölüm artık kozasından çıkıyor. Kadın çalışmalarında akademisyenler ve toplum iç içe geçmiş durumda. Bölüm zaten bir yandan da aktivistlerini üretiyor. Geçtiğimiz yıllarda ODTÜde forumlar düzenleyerek lisans öğrencileriyle buluşuyorduk. Kadın topluluğu oluşturmak istedik. Fakat okul, buna gerek olmadığını söyledi. Şimdi ise çalışmalar farklı kollardan ilerliyor. Hiçbir şeyi başlangıç sınırları içinde tutamıyorsunuz. Her şey yaşadığı yere doğru gidiyor. Bu parçalanma, bence olumsuz bir anlam taşımıyor, tersine; olumlu bir süreç.
- Bu bölümde yapılan çalışmaları kadın hareketiyle nasıl birleştirebiliriz?
Hayatın bütün çelişkilerini, kadın hareketinde de görmek mümkündür. Militanlıktansa aktivizm, amatör ruhun kaybolması kadın hareketinin içinde bugün hissediliyor. Acaba o militan ruhu kaybediyor muyuz? Akademisyen-aktivist çatışması yine de var. Biraz da kuşaklar arası bir fark bu. Gençler hâlâ militan. Başka ezilenlerle bağ kurmak istiyorlar.
Kadın mücadelesi alanında militanlığın kaybolması, profesyonelleşme, gönüllülük yerine ücretli çalışma, bazı sonuçlar doğuruyor. Değişik kadın grupları mücadeleye farklı bakıyor. Fakat bir arada durmanın zemini örülmeli. Üniversitelerle aktivizmin bağının kuvvetli olduğuna inanıyorum. Fakat bazı şartlar bunu koparabilir. Kadınlar bölümün uzmanlık bilgisiyle akademiye gömülüp sokaktan koparlarsa, apolitikleşirler, bürokratikleşirler. Bir diğer olası durum ise kariyerizm. Kadın çalışmaları bölümlerinden akademik bir güç elde etmek isteği, dışarısıyla bağ kurmamak da harekete zarar verir. Ama Türkiyede kadın çalışmak hâlâ bir handikap olduğu için bu konuda bir kariyerizm batağına saplanmak zor şu an için. (Ankara/EVRENSEL)
Sevi Emek Önder