08 Mart 2010 00:00

Umut yakın ama acıtıcı olmasın

Uzakların çektiği düşler bir hayatın acımasızlığı üzerinde kendi gücünü gösterirken her sabahın biraz da yorucu biraz daha öfkeli bir şekilde hükmünü ...

Paylaş

Uzakların çektiği düşler bir hayatın acımasızlığı üzerinde kendi gücünü gösterirken her sabahın biraz da yorucu biraz daha öfkeli bir şekilde hükmünü gösterdiği bir gerçeğe her gün yaklaşmak içimizdeki beni kaybetmek hayatın varlığının ya da yokluğunun belli olmayışı alı koyarken hayatta kadınlarımızı ama yinede geleceğe umut yetiştirmek için her gün sabahın erken saatlerinde kalkıp kendini sokağa attığı ve gün boyu çalıştığının kazancıyla eve dönüp çocuklarıyla paylaşırken gördük kimi zaman kadınlarımızı… Kimi yüzünü dönüyordu yoksulluğa, kimi hayatın acımasızlığına teslim ediyordu kendisini, yaşama kavgası sürerken can sıkıntısına patlak veren yarınlardan umut beklemek içimizdeki en sancılı günlerin başını çekiyordu…
Çünkü bir şeylere boyun eğerek düşlediklerimizi gerçekleştirme yolunda inadına bir hızla koşarken kırılan bir şeyler olduğunu her zaman anladık… Kadın olmak düşlerin enkazında kalmak gibi bir şeydi mesela on yedi yaşında bir kız çocuğu bilmediği bir yaşantının uçurumunda hayatı anlamaya çalışıyordu dönüp arkamıza baktığımız zaman o düşlerinden artık çok uzakta bir yerdeydi onu bir şeyler ısıtmıyordu çünkü o bilmediği bir şeyin mücadelesini veriyordu on yedi yaşında anneliği sonra yaşamın gerektiği kadar çalışıp yarına kendini hazırlamayı yoksulluğa boyun eğerek umut yetiştirmeyi öğreniyordu… Gördün mü bak bizim çocuklarımıza umut ne kadar uzak… On yedi yaşında hayatın kavgasında annelik rolünü alıyordular. Bir başka yerde hayat daha bir eziklikle tattırıyordu kendini günün ilk ışıklarında sokağa atıyorlardı kendilerini belki dünden değil de bugünden bir umut doğar diye iş bulmak için kendilerini bir yolculuğa hazırlıyorlardı… Ne içindi bütün bunlar bu çırpınmak kimin içindi ne içindi bileniniz var mı? Kim hangi suçu işlemişti ve bu suç yıllardır bizim kadınlarımıza kalmıştı yoksulluğun işlediği suçu neden hâlâ çekmeye mahkum edildiler… Neden içimizdeki en basit bir sevgiyi kendilerine ulaştıramadık ya da başka bir dünya mı vardı hepimizden habersiz? Bir yerde bir şeyler çok iyi giderken bir tek bizim dünyamız mı buna sağır kalmıştı… Acının yoksulluğun endişenin sömürülmenin yarına umut yetiştirmek için açılan derin bir kuyunun içinde neden bizim kadınlarımız ömür boyu kanat çırpmaya mahkum edildi… Suçları neydi de on yedisinde anne, yoksulluğun verdiği acıyla yaşamı her gün biraz daha kırıklıklarıyla bırakmak zorunda kaldılar…
Biz isterdik ki kadınlarımızın adları intiharlarda, dövüldükten sonra karanlık kapıların ardında yalnızlığa mahkum edilmesin, mutluluğun başladığı yerde kendilerini ağlarken bulmasınlar, ve bekledikleri güzel günler yakın ama can alıcı olmasın.. Hayalini kurduğu bir gerçek üzerinde hüzünlerini bırakmasın ve her gün bir acıyı daha iyileştirip birlikte sımsıkı hayatı kucaklama dileğiyle kadınlarımız nazlı bir seherin umutlarına başlayıp en güzel günlerini yaşasın ve emek için çırpınan kadınlarımızı kendi yalnızlığına bırakmama umuduyla…
Emeği kucaklayan kadınlarımızın Kadınlar Günü kutlu olsun… Hepiniz en güzel günlerin ve en güzel karanfillerin sahibi olacaksınız…
Pelin Güngören
(Dersim)
ÖNCEKİ HABER

Kadınların kurtuluşu için...

SONRAKİ HABER

Bir adım atalım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...