10 Mart 2010 00:00
UFUK
Belçika polisinin Roj TVye ve Kürt siyasilere yönelik olarak gerçekleştirdiği operasyon, Türk medyasında büyük bir sevinç havasıyla verildi.
Belçika polisinin Roj TVye ve Kürt siyasilere yönelik olarak gerçekleştirdiği operasyon, Türk medyasında büyük bir sevinç havasıyla verildi. Türkiyenin en çok tirajlı gazeteleri arasında hep baş sıralarda yer alan Hürriyet, bu gelişmeyi İnternet sitesinde şu ifadelerle verdi:
NTV televizyonunun haberine göre, terör örgütü PKKya karşı Belçikada yürütülen geniş çaplı operasyon kapsamında Roj TVnin uydu üzerinden yayın yapan stüdyoları ve ofisleri kapatıldı.
Belçika polisi tarafından Roj TV ve Mezopotamya Radyo stüdyolarına sabah saatlerinde yapılan baskında söz konusu yayın organlarının üst düzey yöneticileri de gözaltına alınmıştı. (http://www.hurriyet.com.tr/dunya/14009776.asp)
Hürriyetin sitesinde söz konusu operasyonla ilgili fotoğraflar ise, bir foto galeri olarak, büyük harflerle BELÇİKADAN PKKYA BÜYÜK OPERASYON başlığıyla yer aldı. Hakim medyanın diğer yayın organları da, Türkiye Türklerindir logolu Hürriyet ile benzer üsluplarla sundular.
Roj TV, bu haberler karşısında yayınının bir süre kesildiğini, ancak Türk medyasında yer alan kapatıldı haberlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade eden bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya yer veren olup olmadığını anlamak için google arama motoruna Roj TV kapatılmadı diyerek yazıp tıkladık, karşımıza şu ifade geldi:
Bunu mu demek istediniz? Roj tv kapatıldı
Yani googleda, kapatıldı haberlerinin istilası altında kalmış bir arama motoru olarak, kapatılmadı ifadesini yanlış yazılmış bir ifade olarak algılayarak, bize soruyor (!)
Türkiyede Kürt sorununun silahsız çözüm imkanları üzerinde kafa yoran vicdan sahibi okurlar içinde muhtemelen, Bu, açılıma uygun bir adım olmadı diyenler olacaktır.
Aslında öyle oldu. Çünkü Türkiyede AKP açılımı böyle işliyor. Cumhurbaşkanı Gülün İyi şeyler olacak sözleriyle başlayan sürecin ardından, DTPliler art arda gözaltına alınmaları, DTPnin kapatılması ve partinin Eş Başkanı Ahmet Türk ile Milletvekili Aysel Tuğluka siyasi yasak getirilmesi, onun da ardından bölge illerinde seçilmiş belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu 1500 kişinin KCK operasyonu adı altına gözaltına alınarak tutuklanması...
Tüm bu gelişmelerin bir devamı olarak, yurt dışında bulunan Kürt siyasiler için siyasi af ve buna da ek olarak bir Roj TV açılımı yapılarak, Roj TVnin ülke içinden yayın yapmasının önünün açılmasını beklemek olmazdı. Bu, açılımın koordinatörü olan İçişleri Bakanı Beşir Atalayın ince ince dokunuşlarla süreci götürüyoruz ifadeleriyle de uyuşmazdı.
Siyasi iktidar ve onu destekleyen yayın organları, Roj TVye ve Belçikadaki Kürt siyasilere yönelik operasyonu, iktidarın, Türk istihbaratının ve polisinin PKKye karşı uluslararası bir başarısı olarak sunuyorlar.
Şimdi, bir kez daha şunu sormamız gerekmiyor mu? Kürt sorununu PKK mi icat etti? Ondan çok daha önce de çok sayıda isyan olmadı mı Kürt sorunuyla bağlantılı olarak? PKK Kürt sorununun sonucu mu, yoksa kaynağı mı? Belçikadaki operasyonu başarı gibi sunanların, Kürt sorunu=PKK o da = Terör mantığından başka neyi savunmuş oluyorlar? Bu durumda içerideki Kürt açılımı da, tam anlamıyla Kürtün nefesini kesmeye yönelik bir Milli Birlik Projesine indirgenmiş oluyor.
Şu an devrede olan ince ince dokunuşlarla yürütülen geleneksel yöntemdir. Bunun, son otuz yıldır, en az otuz kez atılan PKKyı bitirdik manşetlerinden bir farkı bulunmuyor.
Tam da bu nedenle, barışçıl çözüm parantezinin bir kez daha kapatılarak, silahlı mücadelenin önümüzdeki döneme yeniden damgasını vurması karşısında, Roj TVye yapılan baskını bu kadar coşkulu ifadelerle sunanlar da pay sahibi olacak.
AKP iktidarı, ABDnin Afganistandan Iraka, oradan İrana kadar uzanan hattaki yeni dönem politikalarına angaje olmanın bir hediyesi olarak ABDnin kendisine bu türden güzellikler yaptığını biliyor. Bunu, Türk medyasının deneyimli yazı işleri kadrolarının ve yöneticilerinin de fark etmediği düşünülemez.
Kanlı bir coğrafyada, ABDnin kanlı satrancının haritasının aktif bir unsuru olarak, kendi ülkesinde akan kanı durdurabileceğinin hesabını yapmak, siyaseti ticaretinin ucuz kurallarıyla yürütenler açısından başarı gibi görülebilir ancak, böyle bir politikanın uzun vadedeki getirisi daha fazla kan ve derinleşen çözümsüzlükten başka bir şey olmayacaktır.
FATİH POLAT