11 Mart 2010 00:00
BAŞYAZI
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlunun CHPnin Batman İl Kongresinde, Genel affa evet deriz demesi sermaye partileri cenahında herkesin tüylerini diken diken etti.
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlunun CHPnin Batman İl Kongresinde, Genel affa evet deriz demesi sermaye partileri cenahında herkesin tüylerini diken diken etti. Kılıçdaroğlunun sözleri, sadece CHP değil, MHP, AKP ve sermaye basınında da yeniden yeniden sorgulandı.
Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç girdi devreye ve o bilinen kışkırtıcı üslubuyla; Oldu mu şimdi bu? Sayın Kılıçdaroğlu Biz genel affa taraftarız diyor. Yani genel af olduğu zaman o bizi itham ettikleri, suçladıkları Öcalan, İmralıdan çıkacak, evine gidecek demektir... diye CHPye, Kılıçdaroğluna verdi veriştirdi. AKPnin yüreklere su serpen görüşünü ise AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, Gündemimizde genel af yok diyerek açıkladı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli ise, kadim müttefik olarak gördüğü CHPnin görüşleri mi değişti yoksa, endişesiyle bastırdı: Bu bir PKK talebidir, AB dayatmasıdır. CHP duruşunu netleştirmelidir!
Tabii daha Kılıçdaroğlu Batmandan ayrılmadan CHPden önce CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okayın, Türkiyede halen terörle mücadele ediliyorsa, terör dağdan şehirlere inmişse, bir af söz konusu olamaz demesiyle yetinmeyen Baykal; Kılıçdaroğlunun görüşlerin düzeltti! Sözleri yanlış. Affı gündeme getirmek doğru değil. Türkiyede terörle mücadeleye artık bir son verildiğini, bu mücadeleyi açanlar ilan ettiği, ellerindeki silahların tümünü teslim ettiği, artık teröre tekrar başvurulmayacağı konusunda herkesin haklı bir güven duyabildiği bir noktada bir toplumsal barış projesi olarak af düşünülebilir... diyen Baykal, Kılıçdaroğlunun, Toplumsal barışa yardım etmesi için öne sürdüğü görüşü, aslında bu barış sağlandıktan sonraya erteleyerek, affı tümüyle amaçsız hale getirdi.
Ve bütün bu tartışmalar içinde basın ve TV kanalları, Kılıçdaroğlu ile Baykalın sözleri arasında kimi çelişkilere uyum bulurken, Kılıçdaroğlunu, ekranların önüne sürükleyip, Ben af derken, Baykal gibi şarta bağladım. Hatta Baykalla aynı şeyi söylüyorum dedirterek sorunu tatlıya bağladılar.
İyi güzel de; zaten silahlar bırakılmış, artık Terör tümüyle bitmişse af barışa nasıl hizmet edecektir. Ya da tersten soralım soruyu; genel ve ayrımsız bir af olmadan silahlar nasıl bırakılacaktır? Teröristlerin son ferdi kırılana kadar, savaşı sürdürerek mi?
Ama gerçekte bu tartışma bir af tartışması değil. Tersine, Türkiye Kürtlerini muhatap almama amacıyla girişilen operasyonlarda bir gevşeme olmaması için yapılan bir tartışmadır. Dahası CHP-MHP muhalefeti ve AKPnin sahte açılım hamlelerinin boşa çıkması ya da bir affın gerekliliğinin kamuoyunda tartışılmaya başlamasına önlem için affın lafı bile bu mihrakları hop oturtup hop kaldırmaktadır. Yoksa Kılıçdaroğlunun açıkça ve kararlı bir biçimde ifade edilmemiş bir genel af sözü ortalığı bu ölçüde ayağa kaldırmazdı!
Oysa Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünden söz eden birisi, Ayrımsız ve genel bir aftan da söz etmek zorundadır. Aksi halde barış, uzlaşma, silahların susması, Kürtlerin hakları konusunda söylenen her şey boş laf yığını olmayı aşmaz.
Tabii bu tablo da en çok AKPyi sevindirmektedir. Çünkü böylece AKP, bir yandan Kılıçdaroğlu ve onun gibi düşünen CHPlilerle Baykalcı-Öymenci klik arasında çatışmayı derinleştirirken, öte yandan da Genel affın konuşulmasını bile baskı altına alarak, Kürtsüz Kürt sorununun çözümü olan açılımını seçeneksiz olarak sahnede tutmayı amaçlamaktadır.
Bundan da açıkça anlaşılmaktadır ki; AKPnin açılımının en zayıf karnı, Türkiyenin Kürtlerini muhatap almamadır. Bunun pratikte gerçekleşebilmesinin şartı ise bir Genel ve ayrımsız aftır.
Bu yüzdendir ki, Türkiyenin demokrasi güçleri af talebini geleceğe ait bir talep değil; bugün savunulması gereken, Kürt sorununun demokratik çözümünün şartı olan bir talep olarak ele almalıdırlar.
İHSAN ÇARALAN