11 Mart 2010 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ

AB’nin yaptığına bakar mısınız...

Paylaş

AB’nin yaptığına bakar mısınız...
Bir taraftan 2010’u “Yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya karşı yıl” ilan etmiş, diğer taraftan tıpkı Yunanistan’ın tepesine bindiği gibi, birlik üyesi ülkelere “Yoksulluk ve sosyal dışlanmayı” artıran neoliberal politikalar dayatıyor.
Tam bir ikiyüzlülük, samimiyetsizlik örneği ile karşı karşıyayız.
Yıl dolayısıyla başta AB Komisyonu üyeleri olmak üzere, üye ülkelerin ilgili-ilgisiz bakanları, 2010’da işsizlik, yoksulluk ve sefaleti düşürmeden dem vuruyor.
Geri bırakılmış, yoksul ülkelerde bakıldığında “zenginlik ve refah kalesi” olarak görülen Avrupa’da izlenen politikaların milyonlarca insanı açlık ve sefalete sürüklediği ve bu gerçek artık gizlenemez bir hal aldığı için, AB yetkilileri lafta da olsa bir “mücadele” başlatmak zorunda kalmıştır.
Çünkü bugün hangi Avrupa ülkesine giderseniz gidin, yoksulluk ve sefalet sokağa taşmış bulunuyor.
Dilenen, sokakta yaşamak zorunda kalan, aşevlerinde karnını doyurmaya çalışan insan sayısında öncesiyle kıyaslandığında bariz bir artış söz konusu.
Yani, AB yetkilileri her yıl işsizlik ve yoksulluğu azaltmadan söz ederken, rakamlar tersi yönde ilerliyor.
AB’nin resmi kurumları tarafından “Yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı yıl” vesilesiyle açıklanan rakamların kendisi de bunu doğruluyor.
AB standartlarına göre, yaşanılan ülkede ortalama net maaşın yüzde 60’ından az geliri olanlar yoksul sayılıyor.
Bu kriterden yola çıkıldığında en düşük yoksulluk sınırı 158 avro ile Romanya’da mevcut. Yoksulluk sınırı Bulgaristan’da 233, Polonya’da 325 avro.
En yüksek yoksulluk sınırı 1375 avro ile Luxemburg’da. Almanya’da ise aylık net 833 avrodan az geliri olanlar yoksul olarak kabul ediliyor.
Bu kritere göre yaklaşık 500 milyon nüfusu olan AB’de her altı kişiden birisi (yüzde 17) yoksul. Başka bir değişle 80 milyon insan sefil bir şekilde yaşamını sürdürüyor.
En büyük ve zengin ülke Almanya’da yoksulluk oranı yüzde 13. Tek başına çocuklarını yetiştirenler arasında bu oran yüzde 36, göçmenler arasında yüzde 26.
AB çapında çocuklar arasında yoksulluk oranı yüzde 20. En yüksek yoksulluk yüzde 33 ile Romanya’da, yüzde 26 ile Bulgaristan’da, yüzde 25 ile İtalya ve Letonya’da bulunuyor.
Almanya’da 2.4 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor.
Yine AB çapında yaşlılar arasında yoksulluk oranı yüzde 19. Yani yaklaşık olarak her beş yaşlıdan birisi yoksulluk içinde yaşamını sürdürüyor.
Letonya’da iki yaşlıdan birisi yoksul.
AB’de halkın yüzde 37’si geliri yetersiz olduğu için yılda bir hafta dahi tatile gidemiyor.
Yüzde 10’u oturduğu evi yeterli düzeyde ısıtamıyor.
Yüzde 9’u her iki günde bir et ya da balık satın alıp yiyemiyor.
Yüzde 9’u otomobil alacak durumda değil.
Bütün bunlar AB Komisyonu tarafından yıl dolayısıyla ilan edilen resmi rakamlar.
Bunların bir de gerçek hali vardır, ki gerçek yoksulluk açıklanan resmi rakamlardan çok daha yüksektir.
Veriler, Avrupa’da bu yıl içinde yoksulluk ve sefaletin azalmasından ziyade artacağını gösteriyor.
En azından, bütçe açığı yüksek olan Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz ve İrlanda üzerinde AB Komisyonu’nun kurduğu yoğun baskı işsizlik ve yoksulluğu artıracak. Yunanistan’da ilan edilen “açı reçeteler” sayesinde maaşlar düşürüldü, emeklilik yaşı artırıldı, yeni vergiler getirildi.
Benzer politikalar diğer ülkelerde de hayata geçirilmek isteniyor.
Örneğin Almanya’da “Yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya karşı yıl” dolayısıyla yapılan toplantılarda bakanlar bir taraftan belirlenen hedeflere kısmen varılması için insanların sosyal konumlarının iyileştirilmesinden dem vururken, diğer taraftan krizin faturasını çalışanların sırtına bindirmek için yeni planlar yapıyorlar.
Özetle; AB bu yıl “Yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya karşı mücadele” adı altında tersi yönde adımlar atacak. Yoksulluğu yenme, herkesin insanca yaşayabileceği bir ortam yaratma hiç bir zaman sermayenin çıkarlarını savunanların yapabileceği bir durum değildir.
Çünkü onların savunuculuğunu yaptığı bu düzende, bütün koşullar tekellerin daha az ücretle, daha az çalışanla azami kârı elde etmeyi öngörüyor. Bu kural devam ettikçe de, işsizlere geçimini rahat bir şekilde sürdürebileceği yeterli geliri olan bir iş, çocuklara veya yaşlılara insanca bir yaşam mümkün değildir.
Bu yüzden işsizlik ve yoksulluğun bitmesi ancak kapitalizmin olmadığı bir Avrupa’da, ve dünyada mümkündür.
YÜCEL ÖZDEMİR
ÖNCEKİ HABER

Yaşar Nezihe’ye mektup

SONRAKİ HABER

Karikatürler yeniden yayınladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...