11 Mart 2010 00:00

Dersim’in göçer çocukları

DERSİMLİ Yönetmen Caner Canerik, yeni belgesel filmi “Bertij”i tamamladı. Film belgesel film festivalleriyle izleyici ile buluşacak.

Paylaş

DERSİMLİ Yönetmen Caner Canerik, yeni belgesel filmi “Bertij”i tamamladı. Film belgesel film festivalleriyle izleyici ile buluşacak.
İlk olarak, İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde izlenebilecek olan Bertij ardından , Eskişehir Uluslararası Film Festivali ve Dağ Filmleri Festivali’nde gösterilecek.
Daha öncede “73. Millet”, “Bava Düzgün”, “Pırdesur”, “Masal”, “Was”, “Savaş Oyunu” isimli belgeselleri çeken Canerik, bu kez hayvancılıkla geçimlerini sağlayan insanların çocuklarına kamerasını yönetilmiş. Belgeselde çocukların sıcaklığını yansıtmaya çalıştığını belirten Canerik’le belgeseli ve çocuklar üzerine konuştuk
Ne anlama geliyor ‘bertij’
Bertij, Dersim’de “Şavaklılar, Şafaklılar” olarak bildiğimiz hayvancılık yaparak geçinen insanlara verilen isimdir. Güne çok erken başladıkları için, güneşin doğduğu yüksek dağlarda yaşadıkları için “Güneşle Gelen” anlamında “bertij” olarak isimlendirilmişler…
Belgeseli çekme fikri nasıl oluştu?
Bertijlerin yaşamları, her yerde olduğu gibi Dersim’de de “dışarıdan” imrenilen bir yaşam tarzıdır. Aynı zamanda barındırdığı görsel, kültürel zenginlikle medya sektörü için de en iyi “malzemelerden” birisini oluştururlar. Bir çok dram ve acıların yaşanıldığı bir coğrafyada, şarkılardan belgesellere kadar çok sayıda esere temel oldu. Kendim de, gerek Pırdesur, gerekse henüz çekimleri süren üç projede bu sorunlara değindim. Bir anlamda içimiz kararmıştı. Var olan gerçeklikler öyle bir noktaya bizi götürüyordu ki, önümüzü göremez oluyorduk. Bizim ihtiyacımız olan pozitif, sıcak görüntülerdi. Bu sıcaklığı en net olarak da çocuklarda görebilirdik. Bu nedenle de Bertijlerin çocuklarını çektik. İzleyicinin tepkisi nasıl olur bilemiyorum ama gerek çekim, gerekse montaj sürecindeki sıkıntılı zamanlarda çocuklar hep bizim için bize moral oldu.
Belgesel filmi ne kadar bir sürede çekildi?
Belgesele, Temmuz 2009’da başladım. Ekim 2009’da aileler yayladan göç edinceye kadar da çekimleri sürdü. 4 ay boyunca sürekli çekim yapılmadı. Yayla şartlarına alışkın olmadığımız için, örneğin temmuzun ortasında tişört-şortla köyde gezerken, iki saatlik bir yolculuğun ardından kaban ve pantolon giyinmek, çekim yapmak çok zorlu oluyordu…
Filmde ne anlatılmak isteniyor?
Film, doğal yaşamın, tam göbeğinde yaşayan ve hayata ilk adımlarını bu ortamda atan küçük çocukların yaşamlarından kesitler sunuyor. Kentlerde, kapalı mekanlarda, steril ortamlarda dayatılan kurallarla adeta robotlaştırılarak büyütülen, “adam edilen” çocukların deyim yerindeyse dramına karşı, doğal yaşam içerisinde her türlü “pisliğin” içerisinde büyüyen, ailelerin işlerini yapabilmek için uzaklara gidip, çadırlarda çoğunlukla yalnız bıraktıkları çocukların özgür ve mutlu dünyalarını aktarıyor. Kurumuş hayvan dışkılarının içerisinde buldukları poşetlere bile, bir oyun malzemesi haline getirebilmeleri, çıkarımlar yapabilmeleri ve bütün bu ortama rağmen sağlıklı olmaları, hepsinden öte de çok mutlu olmaları sanırım ki önemli mesajlar sunuyor bizlere… Bir anlamda da izleyiciye “doğal alternatif” sunma kaygısı da taşıyor. Dersim’i sadece çatışmalarla değil, sımsıcak sevgi dolu bir dünyasıyla anmak ve umudun çocuklarda olduğunu göstermek de filmle amaçladıklarımdan…
Film çok dilli herhalde…
Filmde üç dil var diyebilirim aslında. Türkçe ağırlıklı olmakla birlikte yer yer Kürtçe bölümler de var. Ama çocukların kendilerine özgü dilleri var… “Çocukça” diyebileceğimiz bir dil filmde ağırlıklı olarak var… Belgeseli Kürtçe olarak çekmeyi planlıyordum. Ancak gittiğimiz yerde Kürtçe konuşan çocuk bulamayınca Türkçe olarak çektik. Zaten süreç o kültürü de etkisi altına almış. Aileler çocuklarıyla Türkçe konuşuyorlar ve popüler kültür dağın başına kadar uzanıyor. Adı Kürtçe olan Rojbin, Rozerin ve Helin Kürtçe bilmiyordu. Serhat, Sebahat ve Özgür ise yani adları Türkçe olan çocuklar ise Kürtçeyi biliyorlardı. Filmin bitiminde fark ettiğimiz ayrıntılardan birisiydi bu.
Şerif Karataş
ÖNCEKİ HABER

Evrensel Kültür’de kadının yüzyılı

SONRAKİ HABER

Yaşar Nezihe’ye mektup

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...