13 Mart 2010 00:00
Egede kadın filmleri
EGE Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Hilmi Maktav ve İletişim Çalışmaları Topluluğunun düzenlediği ...
EGE Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Hilmi Maktav ve İletişim Çalışmaları Topluluğunun düzenlediği 100. yılında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe özel film günleri sürüyor. Beş gün boyunca sürecek olan gösterimin ilk filmi, 1919da Alman ordusu özel birlikleri tarafından katledilen, barışsever ve devrimci kişiliğiyle tüm zamanların insanlık anıtı Rosa Luxemburg oldu. Gösterilecek olan diğer filmler ise Or My Treasure, Piano, Snijeg ve Mujeres.
Radyo Sinema Televizyon Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Arzu Şenses ve Tülin Tezel İletişim Çalışmaları Topluluğunun medikoya bağlı bir topluluk olmayıp kendi çabalarıyla oluşturduklarını belirtti. Çalışmalarına 2004te başlayan topluluk üyeleri, sinema açısından doyurucu etkinlikler planladıklarını ve popüler olmayan yönetmenleri ve filmleri tercih ettiklerini belirttiler.
AYRIMCILIK FİLMLERDE GÖRÜNÜR KILINIYOR
Bu yıl ilk defa tematik film günleri düzenlediklerini söyleyen topluluk üyeleri, 8 Mart dolayısı ile kadınları ve sorunlarını, ele alan filmler seçtiklerini ifade ettiler.
Filmleri seçerken farklı bakış açıları yaratmak istediklerini anlatan Şenses ve Tezel, Mesela Rosa Luxemburg filminde siyasi açıdan kadına inançsızlık varken kendini ispatlayan ve kendisine saygı duyulan bir kadın var. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
İngiliz Dili ve Edebiyatı 1. Sınıf Öğrencisi Aysu Öztürk, gösterimlerden memnun olduklarını belirterek, Kadın sorunlarından biri de kadının metalaşması. Ev sahibinin, sokaktaki adamın, iş yerindeki insanın kadına bakış açısı işleniyor. Toplum baskısı, erkeklerin baskısı ve kadın-erkek ayrımcılığı bu filmlerle görünür kılınıyor dedi.
Kendisinin de yurtta kaldığını belirten Öztürk, En son giriş saati 23.00. Ben o saati geçince uyarı alıyorum; fakat erkekler gece 01.00 de de yurda girebiliyorlar dedi.
Dördüncü Sınıf Öğrencisi Emrah Yılmaz da, filmlerde kadının yerinin ev olması, bazı sahnelerin gösterilmemesi, çalışma yaşamına girmesinin çok sonra olması, kadının duygusal gösterilmesi gibi klişelerin sinemada da kadının baskılanmış durumda olduğunu gösterdiğini belirtti.
(İzmir/EVRENSEL)