15 Mart 2010 00:00
BAŞYAZI
Başbakan Erdoğan dün, Abdi İpekçi Spor Salonuna topladığı binlerce Romana, Demokratik Açılımı anlattı.
Başbakan Erdoğan dün, Abdi İpekçi Spor Salonuna topladığı binlerce Romana, Demokratik Açılımı anlattı. AKP propagandacıları, Romanlara para dağıtarak ve onları en zayıf noktalarından vuracak vaatlerle spor salonuna toplamışlardı. Üstelik kürsü de, Başbakanın mümkün olduğu kadar çok kişiyle el sıkışacağı; onlara dokunacağı şekilde hazırlanmıştı. Oysa bırakalım öncesini, bir yıl önce bile AKPli belediyeler tarafından Romanlar, on yıllardır oturdukları mekanlardan (Sulukule) çıkarılmak için aldatılmış; evleri ellerinden alınmış, tüm İstanbulda diken üstünde oturur hale getirilmişti. Dahası, iki ay önce Manisada Romanlar göçe zorlanmış, gittikleri yerde de yüzüstü bırakılmıştı. Ama dün Başbakan, bütün bunlar olmamış, devri iktidarlarında Romanlar daha çok ezilip horlanmamış gibi, onlara övgüler yağdırmış, vaatler sıralamış; popülizmin, aşağılamanın envai türünü sergilemiştir. Dahası; AKPnin geldiği kütür, Romanları makbul olmayan halklar içinde saymaktadır. Ama AKP, bunlar yokmuş gibi davranarak, çaktırmadan ellere sıkıştırılan paralarla Romanlardan alkış alarak, her şeyin üstünü kapatacağını ummaktadır.
Hükümet ve sermaye propagandacılarının en önemli silahı, kavramları karıştırma, bu yolla kafa karışıklığı yaratmadır. Çünkü onların halka gerçekte vereceği bir şey yoktur ve bu yüzden de kavramların içini boşaltıp çarpıtarak halkı yedeklemeyi amaçlamaktadırlar.
Bu kafa karıştırma kavramalarının en başında gelen de popülizmdir.
AKP Hükümeti ve onun başı, Özalcı piyasacı takımından, neoliberal sermaye çevrelerinin sözcülerinden aldıkları popülizm kavramını; kendilerine, uyguladıkları ekonomik politikalara yönelik eleştirilerin yanıtına dönüştürdü. Özelleştirmeye karşı çıkanları, halka hizmet talep edenleri; sağlık, eğitim, ulaşım gibi hizmetlerin parasız ya da daha ucuz olmasını, asgari ücretin yükseltilmesini, zamların geri alınmasını isteyenleri aynı kavramla suçladılar: Popülizm!.. Sonra da, ekranlara çıkıp Biz popülizm yapmayacağız diye övünürken, bu lafın büyüsüne kapılanlara iyi bir şey yaptıklarını söylerken, patronlara da Korkmayın; bütçede, fonlarda ne varsa hepsini sizin ihtiyaç ve isteklerinizi gözeterek harcayacağız mesajı verdiler.
Kısaca, sermaye sözcüleri ve hükümetleri için sermayenin ihtiyacı olmadan, özel kişilere ve firmalara kâr ve rant sağlamayacak her tür harcama ve yatırım, popülizmdir.
Oysa popülizmin sözlükteki karşılığı halk dalkavukluğudur. Yani popülizm, halkın gözünü boyayarak, aslında halkın ihtiyacı ile ilgili hiçbir şey yapılmadığı halde sanki her şey halk için yapılıyormuş gibi yapmaktır. Örneğin; deprem için hiçbir şey yapma, halkın ilkçağ koşullarında barınmasını görmezden gel, ama deprem olunca bakanlarınla, milletvekillerinle, depremin yıktığı köylere git, yaralıları ziyaret et, ölenlerin mezarında kuran oku, vatan millet nutku at!..
Ya da normal zamanda hor gör, aşağıla, sür, yerinden yurdundan et, şehrin merkezlerini onlardan kurtarma projeleri geliştir ama seçim ya da referandumda lazım olacak, açılımı bataktan kurtarayım, ABde not yükselteyim diye Romanları topla, onlara övgüler yağdır, vaatlerde bulun!
Popülizm budur işte!
Popülizmin ileri götürülmüş hali ise aşağılama, ki bu bazen vatandaşa yiyecek içecek dağıtma, elden para verme gibi biçimlerle ortaya çıkmaktadır. Başbakan gelecek diye yıllardır görmezden gelinen köy yollarına asfalt dökme, Başbakanı ve bakanları karşılamak için el öpme kuyrukları oluşturma ise yalakalık olarak tezahür etmektedir. Ki bütün bunlar, AKP Hükümeti tarafından adeta bir politika felsefesi haline getirilmiştir. Nitekim; el altından para dağıtmadan, vatandaşı bol keseden vaatle aldatarak yapılanların üstünü örtmeye, Başbakana halka yakın kürsü kurmaya kadar, popülizm ve onun yansıması olan halkı aşağılama ve yalakalık, iç içe olarak dünkü Roman toplantısına yansımıştır.
İHSAN ÇARALAN