15 Mart 2010 00:00
EVRENSELDEN
Newroz bayramının Kürtler ve Ortadoğunun diğer halkları için içinden geçtikleri döneme dair taleplerini ve geleceğe ilişkin özlemlerini dile getirdikleri bir gün olduğu biliniyor.
Newroz bayramının Kürtler ve Ortadoğunun diğer halkları için içinden geçtikleri döneme dair taleplerini ve geleceğe ilişkin özlemlerini dile getirdikleri bir gün olduğu biliniyor. Türkiye Kürtleri de, uzunca bir süredir bu günü bir mücadele günü olarak kutluyorlar. Barışı çağırdıkları, şiddetin son bulmasını ve çözümün kapısının aralanmasını diledikleri bir gün...
Eğer iktidarın ortaya attığı Kürt Açılımı, gerçekten barışı amaçlayan adımların atıldığı bir açılım süreci olarak işleseydi, bu yılki Newroz kutlamaları, Kürtlerin sevinçle kutladıkları bir güne dönüşebilirdi. Ne var ki, hükümetin, söz konusu açılımı Milli Birlik Projesine dönüştürmesiyle bölge illerindeki seçilmiş belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu 1500 dolayında kişinin gözaltına alınarak tutuklandığı, Kürtlerin seçerek Meclise gönderdikleri milletvekillerinin oluşturduğu DTPnin kapatıldığı bir sürecin ardından Newroza gidiyoruz.
Bununla da sınırlı değil. Bölge illeri, dünya tarihine geçecek nitelikte, akıl ve mantıkla açıklanmakta zorlanılacak gelişmelere sahne oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Hakkarinin Yüksekova ilçesinde Newrozda suç işleme ihtimalleri var denilerek gözaltına alınan 9 kişiden 8i tutuklandı. Şırnak ve ilçelerinde ise yine aynı gerekçeyle 10 kişi gözaltına alındı. Bu nasıl iştir? Olmamış, henüz gerçekleşmemiş bir eyleme katılacakları iddiasıyla insanlar gözaltına alınıyor ve suç işleme ihtimalleri gerekçe gösterilerek tutuklanıyor. Yani bölge illerinde artık insanların gelecekte yapacakları eylemlerin bile tahmin edilerek onlara dair cezalar verilmesine tanıklık ediliyor. Tutuklanan insanlar, belki Newrozda tutuklandıkları o ilde bile olmayacaklar, belki o eyleme hiç katılmayacaklar. Ama bu gibi ihtimaller yetkilileri ilgilendirmiyor. Bu kişiler, olmamış eyleme kesin katılacak ve kesin olarak da suç işleyecekler teziyle tutuklanabiliyor.
Kaldı ki, insanların, halkların bayramlarını kutlamasından daha doğal ne olabilir? Bir halkın bayramına potansiyel bir suç eylemi ve ona katılacağı varsayılan -nasıl varsayılıyorsa(!)- kişilere de potansiyel suçlu olarak bakan zihniyetin dünyada kaç örneği var acaba?
Bunun, Hitler döneminde Yahudilere yönelik olarak geliştirilen süreçten nasıl bir farkı var? Bir halkın mensupları nasıl olur da böylesine mimlenebilir? Nasıl henüz gerçekleştirmedikleri eylemlerden ötürü tutuklanabilir?
Çoktan Kürtlerin politik tercihlerinin baskılandığı, yok sayıldığı bir sürece dönüştürülmüş olan açılım süreci, Newroz öncesi böylesi psikopatolojik örneklerle devam ediyor.
Başbakan Erdoğanın Demokratik Açılıma dair görüşlerini almak üzere davet ettiği sanatçıların, Belediye başkanları gözaltına alınırken nasıl açılımdan söz edilebilir diye sorması da, belli ki iktidarı pek etkilememiş. Bölge illerindeki uygulamalar bunun işareti.
Tüm bu gelişmeler arasında gittiğimiz Newrozda, TEKEL işçilerinin çadırlarında örneği verilmiş olan kardeşleşmeye dünden çok daha fazla ihtiyacımız olduğu açık. Türkiyede Kürt sorununu halklar, emekçiler çözecek. Bu ülkeye barış, Türk ve Kürt emekçilerin ortak mücadelesiyle gelecek. Kürt ve Türk halkı, ezilen tüm emekçilerin birlikte inşa ettikleri barışı kutlamak için birlikte halaya duracak. Başka türlü olmayacak.
Tüm bu duygularla, Kürt halkının ve tüm Ortadoğu halklarının bayramını kutluyor, Newrozun bizi barışa bir adım daha fazla yaklaştırmasını diliyoruz.
İyi haftalar!..