15 Mart 2010 00:00
ROJEV
Halepçe katliamının üzerinden 22 yıl geçti. Halepçe ve Enfal operasyonlarında emir veren Saddam da, uygulatan Kimyasal Ali de idam edildi.
Halepçe katliamının üzerinden 22 yıl geçti. Halepçe ve Enfal operasyonlarında emir veren Saddam da, uygulatan Kimyasal Ali de idam edildi. Peki, artık Halepçe defterinin kapandığını söylemek mümkün mü? Elbette değil. Çünkü dün Saddama kitle imha silahlarını satanlar, katliamı seyredenler, bugün bölgede demokrasi havarisi maskesi takarak uğursuz rollerini oynamaya devam ediyorlar. Bu nedenle Saddamlar gitmiş olsa da ne Kürt halkı, ne de bölgenin diğer halkları, barış ve güven içinde yaşama koşullarına kavuşmuş değiller.
Halepçe katliamının yapıldığı 1988de Saddamın en büyük destekçisi ABD emperyalizmi idi. 2003te Saddamı devirmek için Irakı işgal eden yine ABD ve iş birlikçileriydi. Bugün Saddam yok ama Irakta etnik, dinsel çatışma ve kamplaşmalar artmış durumda. Irakta Kürtlerin destekçisi gibi görünen ABD, Türkiyedeki Kürt hareketinin tasfiyesi için Türkiye ve Irak hükümetleriyle üçlü mekanizma oluşturmuştur. Mart ayının başında Avrupa Birliğinin başkenti Brükselde Roj TV ve Kürt kurumlarına yapılan baskın ve operasyonların arkasında yine ABD bulunuyordu. İşte emperyalist güçlerin ikiyüzlü bir tutum takındığı Halepçe katliamı, emperyalistlerden ezilen halklara dost olunamayacağını; onların tek dostunun kendi çıkarları olduğunu en acı şekilde gösteren örneklerden biri olarak durmaktadır.
Bugün ABD emperyalizmi Iraktan çekilme sürecinde de Kürt sorununu, bölgesel planlarını uygulamak ve bölgede kendine yeni dayanaklar oluşturmak için kullanmaya çalışmaktadır. Bir yandan Iraktaki çatışma ve çelişkiler üzerinden Kürdistan Federe Yönetimini güvenlik için Türkiyeye yanaşmaya zorlarken, Kürt sorununda PKKnin tasfiyesi boyutuyla Türkiye egemenlerine Kürt Federe Hükümetiyle iş birliği yapmayı dayatmaktadır. Ve elbette bunu yaparken halklar arasında dostluğu değil, egemenleri kendi çıkarları ekseninde birleştirmeyi amaçlamaktadır. Emperyalizm ve iş birlikçilerinin bu gerici hesap ve tutumları karşısında bugün Halepçe, bölge halkları arasında barış ve kardeşliğin tesis edilmesi bakımından Saddamları yaratanlara karşı mücadelede anlam kazanmaktadır.
Halepçede kundaktaki bebeğiyle birlikte can veren annenin fotoğrafı, coğrafyası emperyalizm ve iş birlikçileri tarafından yüz yıldır yağmalanan bir halkın trajedisinin adeta özetidir. Dünyanın ezilen halkları ve emekçilerinin Filistinde, Gazzede yapılan vahşete karşı ortaya koydukları mücadele ve dayanışma bir adım öteye, Kürt halkı ve ulusal demokratik mücadelesine taşındığında, bu yüz yıllık fotoğrafın değişmesinin önü açılmış olacaktır. Çünkü ancak bölge halklarının ortak mücadelesi ile emperyalizm ve iş birlikçilerinin gerici politikaları boşa çıkartılarak, ezilen halkların barış ve kardeşlik içinde geleceklerini kurması sağlanabilir. Newroz, nasıl ki bölge halklarının ortak bayramıysa, Halepçe de ortak acısıdır. Ve bölge halkları sevinçte, acıda, mücadelede bir olduklarında, işte o zaman bölgeye yeni bir gün doğacaktır.
ÇETİN DİYAR