15 Mart 2010 00:00
EVRİM/DEVRİM
Türkiyenin geç keşfettiği bir tarih hocamız var. Eski, ama yeni moda görüşleriyle yeni ünlendi.
Türkiyenin geç keşfettiği bir tarih hocamız var. Eski, ama yeni moda görüşleriyle yeni ünlendi. Amerikalarda hocalık yaptı uzun yıllar. Orada Ortadoğuya ilişkin düşünce kuruluşları, doğru deyişle misyonerlik masalarının kurucularından oldu hep. Tezleri harcıalemdi, ama zamana uygundu. Hem moda anlamında, hem Fethullah Hocanın Zamanı anlamında. Amerikada tanışmış olmalılar.
Şimdi bu hoca, Zamanda Devlet-i Aliye-i Osmaniye isimli uzun bir dizi yazı başlattı. Yeni Osmanlıcılık denir ya! Hocamız hem yenisinden, hem eskisinden.
Daha ilk satırda, Türkiye bugün halk-devlet ilişkilerini demokrasi sayesinde yeni, sağlam ve halkın ezici çoğunluğunun arzuladığı bir biçime sokmak üzeredir buyuruyor. Eee, tabii bu sağlam biçim nev-zuhur olamazdı, ki Hoca da AK Parti kisvesi altında ortaya çıkan demokratik halk hareketini tarihi ve fikri çerçevesi içine oturtmak gerek deyip kolları sıvıyor. AKP, nam pehlivanın bir demokratik halk hareketi olduğunu öğreniyoruz. Ama asıl öğreneceğimiz, bu demokratizmin tarihi temeli: Halk-devlet özdeşleşmesi Osmanlı devletinin temeli idi deyip noktayı koyuveriyor Hocamız!
Dostun dosta ettiğini kimse etmezmiş! Ey şanlı ordu, ey şanlı asker diye başlayan Mehter Marşı ne olacak bu durumda? Hem şu darbe karşıtı sivilleşmecilik açısından... Hem de Osmanlı ordusunun kimin çıkarlarını koruyup kolladığı sorusu ve yanıtı açısından... Kendisi de, emekçilerle ilişkisizleştirdiği demokrasinin yerleşmesini, yeni orta sınıfın toplum içinde kök salmasına bağlayan sağlam bir neoliberal olan Hocamız, sivil tezleri yıkıp geçiyor böylelikle. Çünkü zamanında başlayan köklü kurumsallaşmanın, Osmanlıdaki devlet-halk beraberliğini daha da güçlendirdiğini ileri sürdüğü Fatih Mehmetin devasa toplarını bilmeyen yoktur. Toplarıyla Osmanlı ordusu Peygamber Ocağı mıdır, yoksa silahın kumandası ya da vesayetinin dayanağı mı?..
Yeniçeri ordusu mu? Fatihinki sipahilerle yeniçerilerdi. Çok isyan ettiler cülus (bahşişi) ve başka nedenlerle. Sivillik dendiğinde savunulamazlar kısacası! Zaten Nizam-ı Cedit gelmiştir ardından. Sonra TSK... Yoksa Asakir-i Muhammediye mi?..
Ama istisnasız bütün düzenli (sürekli) ordular, devletle halkın kopuştuğunun kanıtıdırlar. Onlara, halkı sömürülmeye ve boyun eğmeye zorla ikna etmek için ihtiyaç duyulmuştur. Peki, o zaman Osmanlıda devlet-halk özdeşliği nasıl oluyor? Bre koca Hoca! Osmanlı padişahı halktan biri miydi yani? Osman ve Orhan Gaziler halk adamları idi diyorsun! Henüz devlet olarak oturmamış Osmanlı bir yağmacı barbar askeri demokrasisinden dönüşmekteydi. Ama Selçuklu feodalitesinin çarkından da geçmemiş değildi. Yine de kalıntı barbar-halkçılığı var olsun Ya Fatih ve kurumsallaşması?.. Selçuklunun yanında bir de Bizans feodalitesinin üzerine oturduğunda halk neredeydi, sultan ve etrafı nerede?.. Kulları değil miydi tüm halk padişah/devletin? Köylüler mirî topraklarda padişah/devlet için çalışmaktan başlarını kaldırıp devlet işleriyle mi ilgilenirlerdi yani?
AKPnin demokratik halk hareketi oluşu da Osmanlının devlet-halk beraberliği gibidir! Birbiriyle bağlantılandırılmış tarihsel ve güncel iki halüsinasyon!..
Ve bir de başka halüsinasyon yaratma ihtimali: Çetin Doğanın tutuklandığı Balyoz soruşturmasında harekat planının bir ekinde, sinagoglar listesinde El Kaide tarafından bombalandığı iddia edilmiş olan Beyoğlu Neve Şalom ve Şişli Beth İsrael sinagoglarının adları, diğerlerinden farklı olarak kırmızı yazılıymış. Üstelik bir başka belge ekinde kullanılan bombaların üretildiği işyeri olan Gökkuşağı Deterjanın adı geçiyormuş. Tesadüf işte! Ya da gerçekten tasfiye amaçlı ve Amerikan yaratısı bir tesadüf!
Osmanlıyla ilgili Karpat haklıysa, bugün de Osmanlıdan farksız. Biraz moderni, kapitalisti, o kadar! Bu bombalar, günümüzün devlet-halk beraberliğinin nişanesi olmalı!
MUSTAFA YALÇINER