18 Mart 2010 00:00
GÖZLEM
Evrenselin dünkü manşeti, dünyada ve Türkiyede yıllardır yaşanan, ancak böylesi örnekler ortaya çıkınca yüzümüze çarpan temel bir gerçeği gösterdi.
Evrenselin dünkü manşeti, dünyada ve Türkiyede yıllardır yaşanan, ancak böylesi örnekler ortaya çıkınca yüzümüze çarpan temel bir gerçeği gösterdi. Çorumda faaliyet gösteren Mac Tekstil Fabrikasında olduğu gibi, işçilerin her türlü kural ve güvenceden yoksun olarak çalıştırılması, bugün Türkiyenin pek çok yerinde görülebilecek bir durum. Ancak Çorumdaki durumu ilginç kılan nokta; fabrika yöneticilerinin, gazetecilerin karşısına geçip, utanmadan Yasalarda yeri olmayan işler yapıyoruz, bunu devlet de biliyor diyebilme cesaretini gösterebilmeleri.
Yöneticilerin itiraflarına baktığımızda, fabrikada ücretlerin yasal asgari ücretin altında olması ve devletin de bu durumdan haberinin olduğunun belirtilmesi, neresinden bakılırsa bakılsın tam bir rezillik. İşçilerin bir işi kaç saniyede yaptığının hesaplanıp çalışma hızının belirlenmesi, 20. yüzyılın başında Taylorun, mühendislerin işçilerin başında elinde kronometre ile bekleyip bir işi kaç saniyede yaptığını hesaplaması ve bulduğu sayıyı toplam mesai saati ile çarpıp günlük üretimi hesaplamasına benziyor.
İşçiyi bir makine ya da robot yerine koyan böylesi bir zihniyetin, işçilerin tuvalete günde kaç kez gittiğini hesaplaması; günde üç kez tuvalete giden işçinin ücretini kesmesi, hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü firma yöneticilerinin de belirttiği gibi, bugün tuvaletlerin önüne manyetik kartla çalışan turnike koyan çok sayıda fabrika var. Fabrika yöneticilerinin, sendikalaşmanın haram olduğuna ilişkin sözlerine gelince; bazı imamların, sendikalaşmanın, grev yapmanın caiz olmadığı yönünde vaaz verdiği bir ülkede, sendikalaşmayı haram sayan bir zihniyete söylenecek fazla söz olmasa gerek.
Kuşkusuz patronun amacı kâr elde etmektir. Üretim yapmak onlar için bir amaç değil, bir araçtır sadece. Kârın kaynağı işçinin karşılığı ödenmemiş emeği olduğuna göre, emek-gücünü ne kadar sömürebilirse, işçiyi ne kadar ucuza ve kuralsız çalıştırabilirse, elde edeceği kâr da o kadar yüksek olur. Bu durumda patronların daha fazla kâr için göze alamayacağı hiçbir şey yoktur. Çünkü her şey kâr içindir. Mac Tekstil yöneticilerinin söyledikleri, bu tarihsel gerçeğin tüm modern kapitalizm zırvalıklarına rağmen halen geçerli olduğunun itirafı.
Patronlar, işçileri; istediği zaman, istediği kadar, istediği ücretle çalıştıracağı; istediği zaman işten çıkartacağı, iş dışında hiçbir sosyal yaşamı olmayan; her açıdan kölesi haline gelmiş, tüm yaşamı sadece çalışmak ve dolayısıyla patronunu daha da zenginleştirmek olan modern robotlara dönüştürmek istiyor.
Bugün Mac Tekstil gibi yüzlerce işletme, işçi ücretlerini düşük tutmak, çalışma ilişkilerini kuralsızlaştırmak için fazla zorlanmıyor. Büyük boyutlara varan işsizlik, onlara bu olanağı kendiliğinden veriyor. İşçilerle işsizler arasındaki rekabetten yararlanan patronlar, ilk iş olarak ücretleri düşürmeye ve işçilerin (eğer varsa) sosyal haklarını ellerinden almaya çalışıyorlar. İşçiler, çalışma ve yaşam koşullarının iyileşmesi için örgütlendiklerinde ya da eylem yaptıklarında, hem caiz olmayan bir iş yapıyor, hem de günaha girmekle suçlanıyorlar.
Yöneticilerin kullandığı dilin sınıfsal içeriği, durumu algılayış şekli ve bunu yansıtma biçimine baktığımızda, işçileri terbiye etmek için onları sürekli tedirgin ettikleri ve her an işten atılabilecekleri izlenimi verdikleri anlaşılıyor. İşsizlik, bugünkü koşullarda çalışan işçiler için en etkili tehdit olduğundan; kuralsız, düşük ücretle ve güvencesiz çalışma her geçen gün artıyor. Ancak aynı durum, işçilerin cesaretle korkularının üzerine gidip birleşmesinin, hakları ve gelecekleri için örgütlenmesinin de temel nedenini oluşturuyor.
ERKAN AYDOĞANOĞLU