Şekibe Abla’dan öğrenmek
Serpil Güvenç ve Sultan Özer’in birlikte hazırladıkları “Denizler’in Şekibe Ablası; Şekibe Çelenk” kitabı, yazarlarının da belirttiği üzere, böyle geç kalan kitaplardan. Anı/biyografi kitapları aynı zamanda dönem/tarih bilgilerini de içerdiklerinden, bugün 90 yaşında olan Şekibe Çelenk’in hayatı, aynı zamanda ülkemizin siyasi tarihini de anlattığından ayrıca değer kazanıyor.
Selanik göçmenlerinden Sayar ailesinin iki kızından biridir Şekibe Çelenk. Sayar ailesinin, dönemin ilerici, aydın ailelerinden biri olması, Şekibe Çelenk’in hem sosyalist fikirlerle çocuk yaşta tanışmasını hem de tek başına İstanbul’da hukuk fakültesinde eğitim görmesini sağlar. Üniversite eğitimine dayının küçük maddi destekleri yetmediğinden tatillerde bez fabrikasında işçilik yaparak eğitimini sürdürür.
“Denizler’in avukatı” olarak tanınan, ama aynı zamanda Denizler’in dostu ve yoldaşı da olan, 5 Mayıs’ta yitirdiğimiz “ulu çınar” Halit Çelenk’le hukuk fakültesinde tanışırlar. Tam 68 yıl sürecek hayat arkadaşlığı, 1943’te, fakültenin 3. sınıfındayken evlenmeleri ile başlar. Okul bittikten sonra mesleklerini İstanbul’da sürdürmeyi isteseler de, maddi imkanlar buna elvermez. O tarihte memuriyeti nedeniyle Samsun’da bulunan makine mühendisi baba Mehmet Hakkı Sayar’ın önerisiyle bu kente giderler.
Dönem Türkiye’sinin kadına bakışından, avukat da olsa Şekibe Çelenk de muaf kalamaz. Nitekim, eşiyle aynı büroda oldukları halde, müvekkillerin Şekibe Çelenk’in görüşlerini Halit Çelenk’e doğrulatma tutumları karşısında “ben böyle bir ortamda nasıl avukatlık yaparım” diyerek, başka bir mesleğe, öğretmenliğe başvurur. Çelenk’in sol görüşlü olması bu talebinin geri çevrilmesine neden olur.
Radyodan parti konuşması yapan ilk kadın
1960’ta taşındıkları Ankara’da da iş arayışları sonuç vermez. Mesleğini resmi olarak yapmasa da eşine, arkadaşlarına, gençlere mesleki desteğini hep sürdüren Şekibe Çelenk, “çocuklarım” dediği Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmelerinin ardından “bu ülkede adalet yok” diyerek barodan kaydını sildirecek ve bir daha avukatlık yapmayacaktır. Çelenk, mesleğini resmi olarak yapmasa da, fakültedeki bilgilerle sınırlı tutmayarak sürekli geliştirdiği avukatlık bilgisini, gerek 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) gerekse aktif çalıştığı Lastik-İş Sendikası ve İnsan Hakları Derneği’ndeki çalışmalarında kullanır.
Eşi Halit Çelenk’le birlikte yer aldığı TİP süreci, Şekibe Çelenk’in de yoğun emek harcadığı bir süreç olur. Ankara merkez ilçe başkanlığı, daha sonra merkez disiplin kurulu üyeliği görevlerini üstlenir. 1963’teki yerel seçimlerde, partinin radyo konuşmasını yapan ilk kadın olur. 1964 ve 1965’te ilk defa seçime girecek olan TİP’in çalışmaları içinde yer alır. Ankara’nın ilçe ve köylerini de kapsayan parti tanıtım toplantılarına, ilçe kuruluşlarına kimi zaman taşlı sopalı saldırıya uğrasalar da çekincesiz katılır.
1966’da bazı görüş ayrılıkları nedeniyle TİP’ten ayrılmak Şekibe Çelenk’i sosyalizm mücadelesinden alıkoymaz. Eşi Halit Çelenk’le birlikte sürdükleri tavizsiz mücadeleleri ve dayanışmacı tutumları öyle güçlü ve etkileyicidir ki, aydınların, devrimci gençlerin ve tüm samimi sosyalistlerin Şekibe Ablası ve Halit Ağabeyi olarak, kalplerde yer etmeye çoktan başlamışlardır.
İki beden tek yürek
Ankara Bahçelievler’deki evleri aydınların, devrimci gençlerin, çocukları tutuklanan ailelerin uğrak yeridir. Bazen bir hukuk bürosuna dönüşen evde ailelerin üzüntülerine ve acılarına ortak olan Şekibe Çelenk, bir yandan da emniyete, tutukevlerine yemek taşır. Mahkemelerde, hapishanelerde her zaman hazır bulunur, eylem ve toplantılardan geri durmaz.
Peki iki de kız çocuğu olan bir kadın bütün bunları nasıl başarıyordu?
Hepimizin öğrenmesi gereken yanıtı, kitaba Şekibe Çelenk’le ilgili anılarını, düşüncelerini aktararak katkı yapan aile üyeleri ve dostlarından öğreniyoruz.
Kitabın hazırlayıcılarından, aynı zamanda Çelenk’in büyük kızı Serpil Çelenk Güvenç, annesinin ev dışındaki ve ev içindeki yoğunluğa rağmen nasıl olup da çocuklarıyla da hakkıyla ilgilenebildiğine hala şaşırdığını belirterek şunları söylüyor: “Ama bildiğim tek şey Halit Çelenk’in kişiliğinin altında ezilmeyecek bir birikim ve eylemliliğe sahip olmasıydı. Bazen kendi kendime düşünürüm. Acaba annem olmasaydı, babam bu denli rahat sırtlayabilir miydi mücadelenin o büyük yükünü?”
Çocukları, torunları, dostları, yoldaşları “bir elmanın iki yarısı”, “iki beden tek yürek” gibi tanımlar kullanarak Şekibe ve Halit Çelenk’in hem hayat, hem yol arkadaşlığını, rastlanması güç bir uyumla sürdürdüklerinin altını çiziyor. Çoğu, “önde hep Halit Ağabey’in görüldüğünü kabul etseler de, Şekibe Çelenk’in bu görüntüye asla aldırış etmeyerek, mücadelesini sürdürdüğünü belirtmeden geçmiyor. Çünkü Aydın Çubukçu’nun da belirttiği üzere “devrimcilik Şekibe Abla için katlanılması gereken bir mecburiyet değil, başka türlü olamayacak bir hayattır.”
Denizlerin idamıyla çok sarsılan, ilerleyen yaşına rağmen mezarlarını ziyaret etmeyi hiç aksatmayan, şimdilerde başka şeyleri unutsa da Denizler’i, Mahirler’i, 1 Mayıs’ları, 6 Mayıs’ları hiç unutmayan Şekibe Çelenk, torunlarına, eve gelen gençlere, sosyalizmi anlatmaya devam ediyor.
Türkiye sosyalist hareketinin seçkin kadın şahsiyeti Şekibe Abla’ya sağlıklar diliyoruz.
Evrensel'i Takip Et