23 Mart 2010 00:00
ALBATROS
Cumartesi günü, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde idim. İstanbul Barış Platformu ve İHH İnsani Yardım Vakfının düzenlediği Hür Doğu Türkistan Sempozyumu için. Herhalde sol kesimden izleyen pek kimse yoktu.
Cumartesi günü, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde idim. İstanbul Barış Platformu ve İHH İnsani Yardım Vakfının düzenlediği Hür Doğu Türkistan Sempozyumu için. Herhalde sol kesimden izleyen pek kimse yoktu.
Sempozyumun başlığı çok ilginçti benim için: Konfüçyus yapılanları görseydi, Bu bir Soykırım! derdi.
Ben de kafamın içinden şöyle dedim: 1915 yılında Ermeni halkının yaşadıklarını Mevlana görse idi, Soykırım derdi!
Filistin dışında, farklı eğilimlerdeki insan hakları hareketleri, farklı sorunlar karşısında farklı duyarlılıklar gösterebiliyor.
Filistin sorunu konusunda sol ve İslami eğilimler benzer duyarlılık gösterebiliyor. Hatta Kürt sorunu için bile, paralel duyarlılıklar oluşabiliyor.
Milliyetçi paradigması olmayanlar, ister sol ekümenik (evrensel yani), yada İslami ekümenik (evrensel) yaklaşım içinde, bir kardeşlik projesine, milliyetçilere oranla daha yakın olabiliyorlar. Hatta Ecevit gibi aynı zamanda solda sayılan milliyetçiler, ya da Erdoğan gibi İslamcı olmakla birlikte, milliyetçi dürtüler de taşıyan politikacılar, İsrail devletinin Filistinlilere zulmü karşısında rahatça, soykırım veya adeta soykırım kavramını kullanabiliyorlar.
Ama her ikisi de, ABD başkanlarının, çeşitli dünya parlamentolarının, 1915 olgusunu soykırım olarak tanımlamasını engellemek için ellerinden geleni artlarına koymadılar ve koymuyorlar. Oysa, General Evren cuntası sırasında 1981 yılında ABD Başkanı Reagan, 1915 trajedisini soykırım diye tanımlamıştı da, cuntanın gıkı çıkmamıştı. Çünkü şanlı Türk militarizmi o sıralarda, Anadolu coğrafyasında yoğun bir sol-kırım ile meşguldü. Anadolunun son sürgün ve yitik çocukları solcular olmuştu.
Solcuların az hassasiyet gösterdiği konulardan biri, Bosnada yaşanan insanlık dramıdır. Özgür Yugoslavya, Ortodoks, Katolik, Yahudi ya da Müslüman partizanların verdiği mücadele üzerinde inşa edildi, eğer dini kök açısından bakacak olursak. Ki milli kimlikle dini kimlik arasında çokça uyuşma vardır. Elbette Arnavut partizanları unutmamak kaydıyla ve onlar da üç ana dini eğilime mensuptu.
IHD yöneticisi iken, karma bir heyete katılmam söz konusu olmuştu, kuşatma altındaki Saray- bosnaya gitmek için. Heyetin içindeki Ermeni soykırımı inkarcısı kitapları ile bilinen, bir Prof. hep Batılıların soykırım yaptığını söyleyip, asıl soykırımcının onlar olduğunu belirtip, yüzü kızarmadan Saraybosnaya gideceğini açıklayınca, ben bu heyete katılmaktan vazgeçecektim.
O sırada Yves Ternonun, Ermeni soykırımı gerçeğini anlatan Ermeni Soykırımı adlı kitabını yayınladığımız için, 2 yıl hapis talebi ile yargılanıyorduk.
O sırada, bu zatın da yazdığı Avrasyacı basın ise, Belgradtaki milliyetçi sosyalist, soykırımcı, etnik arındırmacı rejimi destekliyordu.
Belge yayınları olarak, Türkçe ilk kez yayınlanan Ebu Firasın Filistin Belgeleri derlemesini yayınladığımızda, siyasi hakları kısıtlı olduğu bir sırada, Bülent Ecevit bir önsöz yazmıştı. Kendisine Dünya Basın Konseyleri Kongresinde bunu hatırlatıp, tabu konulara ilişkin yasakların ne zaman sona ereceğini sormuştum.
O da, Biliyorsunuz, biz koalisyonun küçük ortağıyız diye yanıt vermişti.
Ve bir yıl sonra kendini başbakan olarak buluvermişti.
Ama ne yazık ki, konu Kürtlere gelince Ecevitin yüreği nasır bağlamıştı. Saddam Hüseyine kardeşim diyor, hemen Halepçe kıyımı sonrası onu ziyaret ediyor, Kürtlere yönelik soykırım olan Anfal olayını gözü görmüyordu.
Onu getirdikleri gibi götürdüler sonunda.
Hani Yassıada Mahkemeleri sırasında, sözde hukuku temsil eden başyargıcın, Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor demesi misali.
Türkiyede soykırım inkarcısı lobi çok güçlü. Talat Paşa Komitesi hâlâ faaliyette. Ve ne yazık ki, iş Ermeni olgusuna gelince, CHP; MHP ve AKP arasında hiçbir fark kalmıyor. Erdoğan, Elekdağ ve Baykal ile yaptığı ittifaka sadık.
Üstüne üstlük bir de kovma söylemi eklendi buna. 64de Yunan yurttaşı Rumların İsmet Paşa tarafından bir gece içinde İstanbuldan kovulmalarını hatırlattı bize.
Nedense öfkelenince, ilk refleksimiz kovma oluyor milletçe. Daha kötüleri de gelebiliyor peşinden.
Ve hep dayak yiyen, katledilen suçlu oluyor.
Evet soykırım da artık uluslararası arena da bir pazarlık konusu.
Darfurda bir insanlık trajedisi yaşanıyor.
Hayır, Müslüman soykırım yapmaz deniyor.
Soykırımcı Ankaraya davet edilebiliyor.
RAGIP ZARAKOLU