29 Mart 2010 00:00

Dili yasaklarsanız, yaşamı da yasaklarsınız

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından Ankara’da düzenlenen Anadil ve Sağlık Sempozyumu’nda, anadilde eğitimin çocukların gelişimi ...

Paylaş

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından Ankara’da düzenlenen Anadil ve Sağlık Sempozyumu’nda, anadilde eğitimin çocukların gelişimi için bir gereklilik olduğu belirtilerek, sağlık alanında anadil kullanımının önündeki engellerin kaldırılması istendi. Sempozyumda, sağlık hizmetlerinden etkin biçimde yararlanabilmenin en önemli şartının ‘anlamak ve anlaşılmak’ olduğuna dikkat çekildi.
Sempozyumda konuşan TTB Merkez Konsey Üyesi İlhan Diken, insanın sağlıklı olma halinin, ‘dilini, kimliğini, kültürünü, aidiyetiyle kendini ifade edebilen insan’ olarak tanımlanabileceğini söyledi. “İnsanın dilini yasaklarsanız, yaşamını da yasaklarsınız” diyen Diken dilin özgün düşünebilmenin temel koşulu olduğunu belirterek, sağlıklı düşünmenin ve üretim yapmanın ancak anadille mümkün olacağını söyledi.
ANADİL ÖZGÜRCE ÖĞRENİLMELİ
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Cem Kaptanoğlu ise evrim ile beynin büyümesi ve dil arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Çocuk gelişiminde anadilinin önemine değinen Kaptanoğlu, çocuğun anadilini öğrendiği dönemin ‘kritik dönem’ olarak adlandırıldığını söyledi. Kaptanoğlu, bu süreçte sağlıklı yaşam için anadilin özgürce öğrenilmesinin önemini vurguladı. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Onur Hamzaoğlu da Kürt bölgelerinde sağlık hakkından yararlanma koşullarının yetersizliğinden örnekler vererek, hekim ve hasta arasındaki dil birliğine ve dilin tedavideki önemine dikkat çekti.
POLİTİKALAR YENİDEN DÜZENLENMELİ
“Anadilde Sağlığa Sosyopolitik ve Hukuksal Yaklaşım” adlı oturumunda konuşan Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Fatma Gök, anadilde eğitimin temel bir hak olduğunu belirtti. Türkiye’de egemen olan “tek dil, tek millet” ideolojisinin anadilde eğitimi pedagojik bir sorun olmaktan öte, ‘güvenlik ve asayiş sorunu’ olarak gördüğüne dikkat çeken Gök, “Bu, mesleğimizi zorlaştıran ve insanlara korku salan bir duruma döndü” dedi. “Anadilinden mahrum edilen bir çocuk, kendisini ifade ettiği ve kendisini toplumsallaştıran temel yapının inkar edildiğini hisseder ve kendisine güveni kaybeder” diyen Gök, ortama uyum sağlayamadığı için yeteneklerini ortaya çıkaramayan çocuğun, özgüveni ve kendine verdiği değerin ortadan kalkacağını söyledi. Eğitim politikalarının her çocuğun ihtiyacına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Gök, “Anadilde eğitim hakkında samimiysek, tüm öğretmen yetiştirme programları yeniden düzenlenmelidir” dedi.
‘ANADİLDE SAĞLIK İNSANİ BİR HAKTIR’
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yardımcısı Vahap Coşkun ise sağlık hakkının gerçek anlamda yerine gelebilmesi için hastaların talep ettikleri dilde tedavi görebilmeleri gerektiğini söyledi. Tedavide anlamanın ve anlaşılmanın en önemli unsur olduğunu kaydeden Coşkun, anadilde sağlık hakkına erişememenin mağduriyeti artırdığının altını çizdi. Bu nedenle doktorların yanlış teşhis koyabildiklerini anlatan Coşkun, sağlıkçılarla hizmeti alanların aynı dili kullanmasının önemini vurguladı. Anadilde sağlık hakkının insani ve ahlaki olduğunu belirten Coşkun, bu sorunun çözümü için merkezi iktidarın yerel yönetimlere görev verebileceğini söyledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Hacı Haspolat da “Bugün kamuda bu dilin kullanılamamasının sebebi, imha ve inkar siyasetidir” dedi. Haspolat, Elazığ depreminde zarar görenlere yardım için gönderdikleri Zazaca konuşan psikolog ve sosyologların çadırının, Başbakan’ın ziyareti sırasında güvenlik gerekçesiyle kaldırıldığını anlattı. Haspolat, sivil demokratik bir anayasa ile demokratik özerkliğin, sorunun çözümünde önemli rol oynayacağını söyledi.

İSPANYA’DA FARKLI DİLLERDE SAĞLIK HİZMETİ ZORUNLU
Sempozyumda konuşan Valencia Sağlık Emekçileri Sendikası Temsilcisi Rafael Reig Valero ise İspanya’nın özerk bölgelerinde kullanılan farklı dillerde kamu hizmeti sunumunun yerel yönetimler tarafından düzenlendiğini anlattı. 17 özerk bölgede konuşulan dillerin resmi dil olarak kabul gördüğünün altını çizen Valero, “Bu bölgelerde sağlık hizmeti sunan kamu görevlileri de, görev aldıkları bölgenin dilini bildiklerini resmi olarak kanıtlamak zorundadırlar” diye konuştu. İspanya’da farklı dillerde kamu hizmeti sunumunun halkların talep etmesi üzerine başladığını dile getiren Valero, sağlık kolunda çalışacak personelin, yalnız sağlık eğitimi değil dil eğitimine de tabi tutulduğunun altını çizdi.

ANADİLDE VERİLMEYEN SAĞLIK HİZMETİ YETERSİZ OLUR
TTB Üyesi Doktor Mustafa Sütlaş da, çalıştığı bölgelerde hasta ve hekim arasında yaşanan ‘dil bilmemezlikten’ kaynaklanan sorunlara değinerek, “Anadilde hizmet vermemek, kadınlara ve çocuklara yeterli sağlık hizmeti vermemek demektir” dedi. Sütlaş, sağlık örgütlerinin bu konu hakkında yapabilecekleri üzerine şu önerileri sıraladı:
* Tıp alanında Kürtçe kitaplar yayınlanmalı
* Tıp eğitiminin içinde Kürtçe eğitim de olmalı
* Tıp alanında Kürtçe kurslar düzenlenmeli
* Kürtçe sağlık medyası olmalı
* Tıp alanında iki dilde toplantılar daha sık yapılmalı
ÖNCEKİ HABER

HAYAT’ı grevde öğrendik

SONRAKİ HABER

Recep Koç’u son yolculuğuna işçiler uğurladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...