31 Mart 2010 01:00
BAŞYAZI
AKP Hükümeti, Anayasa değişikliği taslağını dün Meclise sundu.
Taslakta, eleştirileri dikkate alarak bazı yeni düzenlemeler yapan hükümet, özellikle de grev yasağına dair sınırlamaları kaldırarak, emek cephesinden gelen eleştirileri göğüslemeye çalışmış. Bu açıdan bakıldığında hükümetin; muhalefetten gelen tepkilere karşı, sendikalardan ve emekçi yığınlardan destek almayı amaçladığı anlaşılıyor.
Hükümet, taslakta bir değişikliği de memurların toplusözleşme hakkına ilişkin düzenlemeye bağlantılı olarak yapmış. Bu düzenlemeyle hükümet, emeklileri de memurlarla yapılacak toplusözleşmeye bağlamış. Yine taslağın son halinde; işçilerin aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olmasını yasaklayan Anayasa maddesinin de yürürlükten kaldırılmasını amaçlamış.
Taslağın yeni halinde; meclis başkanı, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divanda yargılanmasının da olanaklı hale getirilmesi, Anayasa Mahkemesinin üye sayısının 19dan 17ye düşürülmesi, HSYKnın üye seçimi için bazı ayrıntılı düzenlemeler de var. (Düzenlemenin ayrıntıları haber sayfalarımızda)
Ama bunlar içinde en önemli değişiklik Anayasada; dayanışma grevi, genel grev ve siyasi grevi yasaklayan maddenin kaldırılmasıdır.
İlk bakışta bu çok önemli gibi görünürse de; gerçekte Anayasadan bu maddenin kalkması işçilerin grev hakkına getirilen sınırlamaların kalktığı anlamına gelmiyor. Çünkü; 2822 sayılı Grev-Lokavt ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 25. maddesinde grev tanımlanmış ve şu sınırlamalar getirilmiş; Kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan greve kanun dışı grev denilir. Siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanışma grevi kanun dışı grevdir. İşyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyideleri uygulanır.
Buradaki sınırlama, Anayasadaki sınırlamanın aynısı. Ancak Anayasadan bu sınırlama çıkarılsa bile, yasada sınırlama devam ettikçe, grev yasağının kalktığı söylenemez. Çünkü taslakta yapılan değişiklikle, siyasi grev, dayanışma grevi, genel grev yasak değildir denmiyor. Sadece yasaklama maddesi Anayasadan çıkarılıyor. Eğer bu grev biçimleri, yasa ile yasaklanmış olmasaydı; bu düzenleme ile grev yasağı kalkmış olacaktı. Ama öyle olmuyor, sadece yasak Anayasadan çıkarılmış olmakla kalınıyor. Böylece 82 Anayasası böyle abes, başka ülkelerde yasalarla düzenlenmiş bu tür sınırlamalardan kurtarılarak daha kabul edilir hale getirilmiş olmaktadır. Buna şunu da eklemeliyiz ki; sadece mevcut 2822 sayılı Yasada değil Meclis gündeminde bekletilen Grev ve Lokavt Yasasının yeniden hazırlanmış taslağında da grev yasakları aynen korunmaktadır. Bu yüzden de Anayasadan bu maddenin çıkarılması emek mücadelesine grev sınırlamalarının kaldırılması için elbette bir dayanak sağlar ama grev sınırlamalarının kaldırıldığı anlamına gelemez.
Nitekim Anayasada seçim barajı diye bir şey yoktur ama Seçim Yasasında yüzde 10 barajı getirildiği için seçim barajı uygulanmaktadır.
Bu yüzden bu düzenleme böyle kaldığı ve yasalardan genel grev, dayanışma grevi ve siyasi grev yasağı çıkarılmadıkça, bu anayasa değişikliğinin yapılmış olmasının, 82 Anayasasına yönelik eleştirileri azaltmanın ötesinde pratik bir değeri olmaz.
Peki, AKP Hükümetinin bir yandan emekliler öte yandan işçilerin ve sendikaların taleplerinden bazılarını pakete koymuş olması, bu taslağa yönelik emek cephesinin eleştirilerini ortadan kaldıracak ya da azaltacak mahiyette bir gelişme midir?
Elbette hayır! Hükümetin geniş yığınları yedeklemek için onlara rüşveti büyütmüş olması, bu anayasa paketiyle varmak istediği amacın kendisi açısından önemine işaret etmiştir. Dahası emek cephesi açısından sorunun daha geniş bir perspektiften, sadece işçi talepleri değil, genel olarak demokrasi mücadelesi ve toplumun kazanımları açısından ele alınmasını önemini artırmıştır.
Sorunun bu boyutuna da yarın değineceğiz.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et