02 Nisan 2010 00:00

GENÇLİĞİN SESİ

Geçen hafta bir taşra üniversitesinde öğrenciler, yumurtalı protesto eylemi gerçekleştirdiler.

Paylaş

Geçen hafta bir taşra üniversitesinde öğrenciler, yumurtalı protesto eylemi gerçekleştirdiler. Mersin Üniversitesi öğrencileri, “Finansal Kriz ve Bankacılık Sektörü” başlıklı konferansta konuşmaya gelen BDDK Başkanı Tevfik Bilgin’e yumurta fırlattılar ve isabet ettirdiler.
Türkiye gibi bağımlı ülkelerin egemen sınıfları, merkez ülkelerin son krizle birlikte çizilen karizmasını düzeltmeye uğraşmaktadır. Bu karizma, 1973’te patlak veren ancak öncesi de olan petrol krizinden sonra oluşturuldu. Ekonomist Milton Friedmon tarafından finanssallaşma olarak teorize edildi. Artık tüm sınırlar kaldırılacak, dünya küçük bir köy haline getirilecekti. Bu serbestleşmenin sağlıklı işlemesi için bazı yapısal düzenlemelere ihtiyaç duyuldu.
Bağımlı ülkelerin mali açıdan kontrol edilmesini sağlayan mekanizmalardan biri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’dur. Bunu üniversite öğrencileri bilmektedir. Ancak ne yazık ki, öğrencilere geçen haftaki köşesinde “BDDK’nın ne işe yaradığını bilseler öğrenciler yumurta atmaz, alkışlarlardı” diyen Milliyet Yazarı Güngör Uras bilmemektedir. Veya bilip de bilmezden gelmektedir. Ona cevabı da öğrenciler vermiştir; “Simit alacak paramız yok” diyerek. Üniversite öğrencilerinin simit alacak parası yoktur, çünkü ucuz hammadde kaynaklarını kontrol altında tutmak, ucuz iş gücünü kullanmak ve pazarları kontrol etmek maksadında olanlar ve onların direktiflerini uygulayanlar tarafından yoksullaştırılmışlardır.
Uras yazısında; vergilerin, borçların faizlerini ödemek için kullanıldığından bahsetmiş. Ayrıca öğrencilere “Burslarınız daha da azalabilirdi” diyerek, deyim yerindeyse şükretmelerini salık vermiş. Diğer az gelişmiş ülkeler gibi Türkiye’de de devlet, yüksek faizli borçlarını IMF gibi dış kaynaklardan sağlamaktadır. Böylece sosyal devlette toplanan vergiler sermayeye gider. Süreç şöyle olur; simit almayan öğrencinin ailesi vergisini düzenli öder, bu vergi dış borçlara aktarılır. Sosyal devlette ise vergi devlet harcamaları için kullanılır. Bu harcamaların en büyük kısmını eğitim ve sağlık oluşturur. 2001 krizi sonrasında Derviş planlarıyla daha çok dışa bağımlı hale getirilen Türkiye’de ise durum böyle olmadı. Bu sürecin yaratıcılarını, Güngör Uras’ın, üniversite öğrencilerinden daha iyi bilmesi gerekir.
Hatta Radikal gazetesindeki “Küfür Toplumu” başlıklı yazısında, üniversitelerin özgür düşüncenin mabedi olduğunu söyleyip öğrencilere bilgiyle, zekayla protesto etmelerini söyleyen Türker Alkan’dan da, yaşı itibariyle öğrencilerden daha bilgili olması beklenir. Çünkü üniversiteler artık özgür düşüncenin mabedi değildir. Hele ki genellikle emekçi çocuklarının okuduğu Mersin Üniversitesi ise hiç özgür değildir. Özgürlüğün olduğu yerde YÖK olmaz. Disiplin cezaları, soruşturmalar olmaz. Yazısını okuduğunuzda anlıyorsunuz ki; üniversitelilerin içinde bulunduğu durumdan Alkan haberdardır. Ancak Erdoğan’la BDDK başkanını protesto eden üniversitelileri bir tutması, başka bir şeyden haberdar olmadığını göstermektedir. Alkan gibi takip edilen bir yazar, toplumsal olayları determinist indirgemecilikle değil, sebepleri ve sonuçlarını da gözeterek diyalektik bir şekilde çözümlerse, üniversite öğrencilerine ne yapması konusunda fikir verebilir.
Kısacası yumurta isabet etmiştir.
*ODTÜ İktisat Bölümü 3. sınıf öğrencisi
BURCU YILMAZ*
ÖNCEKİ HABER

Konu İran’sa gerisi teferruat

SONRAKİ HABER

Hastane Birlikleri Yasası’na karşı birleşik mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa