13 Nisan 2010 00:00

Anayasa kabul edilecek ama...

AKP’nin hazırladığı yeni anayasa taslağı, Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşülüyor. Pazar günü itibariyle 16 madde geçti.

Paylaş

AKP’nin hazırladığı yeni anayasa taslağı, Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşülüyor. Pazar günü itibariyle 16 madde geçti. Bu paketin kabul edilip edilmeyeceği tartışmaları ise hararetli bir şekilde devam ediyor.
“Geçmeli” diyenler, “Geçmemeli” diyenler... Bir de daha farklı düşünenler. Tabii ki, gelişmeler kadar yeni bir anayasanın yapılmasını ortaya çıkaran koşullar önem kazanıyor.
Bu açıdan bakıldığında, “Anayasa paketinin geçme olasılığı nedir?” Bana kalırsa hayli fazla. Neden? Öncelikle mevcut Anayasa, 1980 yılında üretilmiş bir askeri darbe düşünce ürünü. Amerika’nın da o dönem desteklediği bir yaklaşım. Gerek darbenin yapıldığı gerekse Anayasa’nın hazırlandığı dönem, iki kutuplu dünyanın en krizli yıllarına rastlıyor. Aynı zamanda ABD’nin birçok ülkede rejim değişikliklerini askeri darbeler projeleriyle hayata geçirdiği yıllar. Darbenin diğer bir nedeni de Türkiye’deki sermaye birikimini sağlamak ve sermayenin krizden çıkışını gerçekleştirmek.
Aradan 30 yıl geçti. Bu 30 yıllık süreç, Türkiye’nin anayasa yapılış tarihlerine bakıldığında aynı zamanda yürürlükte en uzun kalma süresi... Tam 28 yıl...
Anayasaların uygulandığı süreçler açısından bakıldığında en önemli benzerlik 1924 ile 1980 anayasaları arasında görülür. 1924 Anayasası, 2. Dünya Savaşı sonrası dünyanın iki kutuplu hale gelmesine, 1980 Anayasası ise reel sosyalizmin yıkılışıyla birlikte dünyanın tek kutupluluğa dönüşmesi sırasında yürürlükteydi. 1924 Anayasası, 1961 darbesiyle yeni sürece uyarlanmaya çalıştı. 1980 Anayasası ise 2. Dünya Savaşı’nın tersi bir dönüşümün yaşanmasına karşı kısmi değişikliklerle ömrü uzatılmak istendi.
1980 Anayasası’nın bugün değiştirilmesinin altındaki temel neden de aslında bu. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin pazar günü yaptığı konuşmada “Bu anayasa değişmelidir. Değişmek zorundadır” sözlerinin altında da aslında bu kendini dayatan zorunluluk yatıyor. Peki nedir bu zorunluluk? “Değişen dünyaya” ayak uydurma. Bu anayasayı destekleyen hatta 1980 darbelerini projelendiren ABD dahi, çoktan iki kutuplu döneme ait politikasını rafa kaldırmış bulunuyor. Globalleşme ve küreselleşmeyi de arkasına alarak, yeni bir sistem peşinde. Türkiye Anayasası tümüyle bu sistemin ruhuna aykırı. ABD ve AB’nin temel eleştirisi de bu noktada başlıyor. AB, darbe anayasası ruhu taşıyan bir ülkeyi, kırmızı çizgilerine uygun bulmuyor.
AB üyelik müzakere sürecinde en çok üzerinde konuşulan maddelere bakıldığında da bu görülecektir. Artı, bu Anayasa sivil bir anayasa değil. Dolayısıyla, buna yönelik eleştirilerden de kurtulmak zorunlu.
Kısacası Türkiye devleti, birlikte olmaya çalıştığı sistemin ruhuna uygun bir anayasaya muhtaç. Dolayısıyla AKP’nin yeni anayasa taslağı tümüyle bu amaçlı. Yani sistemi değiştirme değil, revize amaçlı. Bu anlamda da AKP anayasası değil. Aynı zamanda ABD ve AB’nin de olumlu baktığı bir anayasa. Zaten bu yüzdendir ki, özgürlükçü, farklı kimlikleri tanıma, Siyasi Partiler Yasası, seçim barajını değiştirme gibi temel değişiklikler yok.
AKP’nin ise bu anayasayla amaçladığı iki temel şey var. 1960 ile birlikte pastanın sadece Kemalist kesim eliyle dağıtılmasına son vermek istiyor. Pastanın dağıtılmasında bürokrasi, yargı ve askeriye yetkili. AKP bürokrasiyi engel olmaktan çıkarmaya başladı. Ancak yargı ve askeriye yerinde duruyor. Dolayısıyla çatışmanın temel noktası da burası. Bu pastadan pay almış olan CHP, MHP ve diğerleri buna karşı çıkıyor.
Bu noktadan bakıldığında BDP ya da solun söylemleri çok da önemsenmeyecek. Gelişmeler, Türkiye’nin gerçekten demokratikliğini sağlayan bir anayasanın hedeflenmediğini gösteriyor. Zaten hukukçuların bir kısmının yeni anayasa eleştirileri de bu temel noktalarda.
Ancak solda da bu konuda farklı tutumlar var. Kimilerince bu değişiklikler de önemli... Önce bu anayasa geçsin sonra diğerleri de yapılır diyorlar. Bu kesimlere göre, BDP’nin Kürtçe, farklı kimlikler, seçim yasası, siyasi partiler yasasına ilişkin değişiklik istekleri CHP ve MHP’ye hizmet ediyor.
Ancak görünen o ki, bir hukuk devleti oluşturma ve bunu sağlayacak bir anayasanın da ancak demokrasi güçlerinin etkileyicilik derecesine bağlı. Bu dereceyi ise ancak anayasa metninin Meclis Genel Kurulu’ndan geçmesinden sonra anlayabileceğiz.
HÜSEYİN DENİZ Gazeteci
ÖNCEKİ HABER

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve direniş

SONRAKİ HABER

İzmir Agorası için 105 bina yıkıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...