13 Nisan 2010 00:00

GERÇEĞİN GÖZÜYLE

Paylaş

İlkelerine bağlı değerli bir gazeteci Nail Güreli. Benim içinse kardeşten öte bir dost. Geçen hafta 8 bin kitabını ve gazete kupürlerinden oluşan arşivini bağışladı Maltepe Üniversitesi’ne. Üniversite de güzel bir tören düzenleyerek, bu kitap paylaşımını kamuoyuna duyurdu. Böylece, Nail Güreli’nin nicedir düşlediği kitaplarını ve arşivini okura, ama ille de öğrencilere açma projesi de gerçekleşmiş oldu. Nail’in yüzüne yansıyan mutluluğu belleğime yerleştirerek döndüm eve. Kitaplığıma göz attım hemen. Bu yiğitliği yapabilir miyim ben de, diye düşündüm. Sonra onca yıldır örtüştüğüm, ufkumu açan, düşün dünyamı zenginleştiren, benim için özel yazarların yapıtları önünde durdum. Onlardan ayrılmaya hazır hissetmedim kendimi. Nail’in nasıl zorlu bir işe giriştiğini o an bir kez daha anladım. Sonra arşivimi düzenlemeye giriştim. Sistemli çalışamamaktan ve dağınık bir insan olmaktan yakınırım oldum olası. Bu kez dosyalanmış yazılar, eski defterler, mektuplar yığıldı önüme. Gençlik dönemlerimizde arkadaşlarımızın gönderdiği şiirler, denemeler de cabası. Onları okumaya daldım. Kısa sürede bitiririm diyordum, zaman geçivermiş hızla. Geceyi bulmuşum. Mektuplardan biri yakın tarihe ait. Ötekilerden ayırdım. 2006 sonlarında Şair-Gazeteci Ayhan Hünalp göndermiş. Dostum bugün 84 yaşını sürüyor. Günümüzün genç gazetecileri gibi genç edebiyat okurunun da Ayhan’ı anımsayacağını sanmıyorum. Oysa Hünalp, ‘50’li yıllarda şiirleri çok okunan şairlerden biriydi. Zarfın içinde, çok sevdiği Sait Faik için yazdığı yayınlanmış bir yazının kopyası da vardı. Beni yıllar ötesine götüren kendi şiirlerinden birkaçını koymuştu. Küçük notunda da, günümüz insanının yapay ilişkilerinden, vefasızlığından; medyada yansızlığını yitiren, kırıcı, kaba bir üslubun egemen olmasından duyduğu mutsuzluğu vurguluyordu. Bu satırları okurken, onun “Kalleşlik insanlardan geçmiştir bulutlara” dizesini anımsamadan edemedim. Notunda bana yönelik bir de eleştirisi vardı. “Yazılarını şiirle bütünleştiriyorsun. Çok iyi yapıyorsun ama Behçet Necatigil’i atlıyorsun” diyordu. Onun yaman bir Necatigil ve Sait Faik hayranı olduğunu yeniden anımsamamı sağlıyordu bu notuyla da.
Ayhan Hünalp, Ankara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirmiş. 1943’te yazı ve şiirleri dergilerde yer almaya başlamış, ilk şiir kitabı “Üç Otuz Para” 1950’de yayınlanmıştı. Bunu öteki şiir kitapları izledi. Gazetelerde çalıştı. Halkla ilişkiler uzmanı olarak görev aldığı dönemde dergi çıkardı. Meraklısı, Hünalp’e ilişkin geniş bilgileri Behçet Necatigil’in “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” kitabından edinebilir. Bir kitabına adını da veren “Uzak Maviler” şiiri, kanımca okura onun şairliği için de ipuçları verecektir:

“Bütün kurşuna dizilenlerin ardında
Alabildiğine beyaz duvarlar vardır
Benim ardımda
Beyaz duvarlar olmadı
Ayaklarımı güneşe bağladılar
Avuçlarım yıldızlarda kaldı...”

Bakın, Nail Güreli’nin kitaplığı bizi nerelere götürdü! Ayhan Hünalp dostuma sağlıklı bir ömür dilerken, Behçet Necatigil’in “Eski Toprak” kitabından bir şiiri de armağanım olsun:

KÖR IŞIK
“Büyük şehrin küçücük evleri kayıp,
Çok şeyler eksildi.
Bir kaya gibi düştü yüksekte yapılardan,
Yer katlarına, bir yılan derisi.
Naylon, timsah, kurt yeniği tahtalara
Çakılı çivilerde.
Eskidenmiş, şimdi
Yaşanır borca aylarca ileride.
Çekip gider umursamaz, kırık-boş
Tabaklar önünden şık.
Işıklar içinde çünkü ana cadde,
Arka sokak zifiri karanlık.

Ele güne karşı onun gibiler
Apartman, konfor.
Ağaç evler öldü,
Betonlarda yaşanıyor...”
TURGAY OLCAYTO
ÖNCEKİ HABER

VALi GOREVDEN ALINSIN

SONRAKİ HABER

‘Türkiye’de basın özgür değil’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...