14 Nisan 2010 00:00

Yağmanın ve talanın yeni adresi: İSKİ

İşçi sınıfına ve sendikal harekete yönelik en büyük saldırı olan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarının en yoğun yaşandığı yerlerden biri İstanbul...

Paylaş

İşçi sınıfına ve sendikal harekete yönelik en büyük saldırı olan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarının en yoğun yaşandığı yerlerden biri İstanbul Su Kanalizasyon İşleri (İSKİ) Müdürlüğü’dür. 13 milyon insanın yaşadığı bir kentin tüm içme ve kullanma suyunun kilit noktası olan İSKİ’de cemaat ve tarikatçı yaklaşımın yarattığı görülmemiş bir partizanlık devam ediyor. Her İSKİ biriminde ve müdürlüğünde yandaş taşeron firmaları cirit atıyor. Bugün dünya savaşının bile çıkmasında önemli bir role sahip su kaynaklarının ele geçirilmesi planı tartışılırken bu plana uygun olarak uluslararası tekeller ülkemiz üzerinde ciddi oyunlar oynamaktalar. On yıllardır Suriye ile Dicle Nehri’nin suyu üzerinde diplomatik pazarlıklar yapılırken, aynı sorun üzerinde Saddam döneminden bu yana Irak’la pazarlıklar sürüyor. Ortadoğu açısından petrol kadar önemli bir yere sahip su kaynakları için İsrail ile yapılan gizli-açık pazarlıklar bilinmektedir. Antalya-Manavgat çayının tüm su kaynaklarının İsrail’e satılması konusu burjuva medyası tarafından etraflıca işlendi. Yine belli başlı büyük kentlerin içme suyu şebekelerinin ve ana depolarının satın alınması veya işletilmesine bir Fransız konsosiryum şirketinin talip olduğunu biliyoruz. Su kaynaklarının ana destekçisi durumundaki baraj ve göletler bile nerdeyse özelleştirilecek. Nitekim Kepez Barajı üzerinde kurulu olan hidroelektrik santralinin Uzan’lar tarafında işletildiğini de bilmeyen yok. Kepez Barajı ve hidroelektrik santrali gibi pek çok baraj ve hidroelektrik santrali de aynı durumda yerli ve yabancı şirketlere satılmak isteniyor. Bu uygulama Özal döneminin serbest piyasacı uygulaması olan yap-işlet-devret modelinin bir ürünüdür. Bu kadar önemli bir yere sahip suyun ve atık suların doğa ve çevreyi kirletmeden halk sağlığı da düşünülerek kullanılması son derece önem taşıyor. İSKİ bu açıdan büyük bir kentin önemli bir stratejik noktasını oluşturmaktadır. İSKİ sadece SHP’li belediye başkanı Nurettin Sözen döneminin bu kurumdaki Müdürü Ergun Göknel’in yolsuzlukları ile gündeme gelmedi. Taşeron şirketlerinin mantar gibi türemesi ile de gündeme geldi. Tıpkı ahtapot sarmalı gibi kan emici taşeron şirketler İSKİ’de cirit atmaktadır. Tarikat, cemaat örgütlenmesini aleni yapıldığı İSKİ’de işe alınma referansı Milli Görüş düşüncesini savunmaktır. Bu yolu kolaylaştırmanın tek yolu ise belediyeler bünyesinde başta büyük kentler olmak üzere tüm kentlerde çok sayıda şirketler oluşturmaktır. Bu şirketler ve oluşturulan üniteler aracılığı ile binlerce kişi istihdam edilmektedir. İstihdamlar genellikle ihtiyacı olanla olmayan arasında yapılan bir ayrımla değil partizanca yapılmaktadır. Bu öyle bir noktaya varmıştır ki işe gitmeden her ay bankamatikten maaşını ya da ücretini alan bir rantiyeci kesim oluşturulmuştur. Kamuoyunda bu kesime bankamatikçi güruh ismi konulmuştur.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı FP, RP ve AKP tarafından alındıktan bu yana yolsuzlukların ve adam kayırmaların, su istimallerin ardı arkası kesilmedi. Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz diyen bu partilerin belediye başkanları çeşitli ihale ve yolsuzluk suçlamaları ile yargılandılar ve yargılanmaya devam ediyorlar. Akbil soruşturması bunun en somut örneğidir. FP, RP ve AKP kendi belediye başkanlıkları döneminde SHP’li belediye başkanlığı döneminde kurulan şirketleri kapatırken, çok sayıda şirketler kurdular. Bu şirketlerde çalışan yüzlerce, binlerce Genel-İş ve Belediye-İş üyesi işçi işten atıldı. Sendikasızlaştırma AKP döneminde ileri boyuta ulaştırıldı. AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı aracılığı ile Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş sendikası bilinçli olarak örgütlenmeye çalışıldı. Toplu sözleşme dönemlerinde yetki kargaşalığı yaratılarak işçiler toplu sözleşmesiz bırakıldı. İETT bünyesinde örgütlü Belediye-İş sendikasının TİS yapma hakkı Hizmet-İş devreye sokularak gasp edildi. Toplu taşımada, elektrik, itfaiye, deniz taşımacılığı (İDO), mezarlıklar, park ve bahçeler, spor ve kültür kompleksleri, doğalgaz, su, emlak bölümlerinde yüzde 95’e varan taşeronlaştırma uygulamaları başlatıldı. İGDAŞ, İSKİ, itfaiye müdürlüklerindeki taşeron uygulamaları bugün halkı tehdit etmektedir. Halkın sağlıklı su içmesi, yangından korunması, ucuz ve güvenli ısınabilmesinin koşulları giderek ortadan kaldırılıyor. Su ve doğalgaza açıklanmayan gizli zamlar yapılırken, su sayacı okumadan doğalgaz sayacı okumaya kadar her şey taşeron şirketlere verilmiş durumda. Halk sağlığı açısından hayati önemde olan temiz su depoları, temiz su arıtma havuzları hariç İSKİ’ye ait tüm birimler taşeron şirketlerinin denetiminde. Temiz su ve arıtma havuzlarının bulunduğu alanlar taşerona verilmemesine rağmen taşeron şirketi işçileri cirit atıyor. Yine Elmalı, Tahtalı, Ömerli-Darlık, Fatih Sultan Mehmet barajlarında taşeron şirketleri çalışanlarından geçilmiyor. Taşeron şirketleri İSKİ’ye ait araç ve gereçleri çok rahatlıkla kullanabiliyorlar. Her İSKİ birim ya da ilçe müdürlüğünde ideolojik yandaşlık yapılabilmektedir. Yandaş günlük gazetelerin aleni stantları bile müdürlük içinde açılabilmektedir. Bunun en somut örneğini Maltepe-Kartal Bölge İSKİ Soğanlık Birim Müdürü Salih Okumuş yaptı. Okumuş’un himayesinde Yeni Şafak gazetesinin kurum içinde standı açıldı. 2 ay önce açılan bu standa kurum içinde tepkiler olunca ve basına yansıyınca kaldırılmak zorunda kalındı. Ramazan ayında oruç zorunluluğu, cuma namazına gitmeleri için yapılan baskılar bugün İSKİ’de nerdeyse kural haline getirilmeye çalışılıyor. Taşerona devredilen su, doğalgaz sayaç okumalarındaki yanlışlıklardan dolayı yüzlerce, binlerce kişi icralık. Soğanlık İSKİ olmak üzere diğer tüm birimlerin servis taşımacılığını AKP yandaşı Albayrak şirketi yapmaktadır.
İSKİ’de en bariz çarpıcı bir başka gelişme ise 1999 Marmara depremi döneminde kurum bünyesinde çalışan daha önce bu işkolunda örgütlü Tes-İş 4 No’lu Şube şimdiki Tes-İş 2 No’lu Şube üyesi işçilerden sendikanın da zımnen işbirliği ile 2007 yılına kadar 5 milyon kesilen paraların akıbetinin ne olduğu bilinmiyor. İşçilerin iradesinin dışında alınan bu paraların ne için kullanıldığını bilmeyen İSKİ işçileri önümüzdeki süreçte İSKİ aleyhine dava açmaya hazırlanırken Tes-İş 2 No’lu Şube’den de ciddi bir açıklama isteyecekler. Oldukça Tes-İş 2 No’lu Şube’ye öfke duyan işçiler, sendika şubesinin İSKİ yönetimi ve AKP ile işbirlikçilik düzeyinde bir ilişki içinde olduğunun altını çiziyorlar. Tüm bu olay ve olgulara dayanılarak burada söylenecek tek bir şey var. Halkın en temel ihtiyacı olan, yaşam için gerekli suyun merkezinin taşeron şirketlerine bırakılmayacak kadar önemli olduğudur. İSKİ bünyesinin tıpkı bir ahtapot gibi saran taşeronlaştırma uygulamalarının sonlandırılması için halkçı demokratik bir belediyecilik anlayışının ve yönetiminin gelmesi ile olacaktır. Aynı zamanda İSKİ bünyesinde örgütlü sendika üyesi işçilere önemli görevler düşmektedir. Kendilerinden kesilen paraların akıbetinin sorulması, sendika yönetimlerinin mücadeleci bir sendikal çizgiye çekilmesi, sendika yönetimlerine ileri işçilerin seçilmesi sorumluluğu bugün hayati önemdedir. İSKİ işçileri er ya da geç bunu başaracaktır.
ÖNCEKİ HABER

Kimin anayasası?

SONRAKİ HABER

UZUN MESAFE

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa