15 Nisan 2010 01:00

Üniversiteliler neden 1 Mayıs’a katılmalı?


1 Mayıs İşçi Bayramı olmasının yanı sıra sistemin baskısında işsiz kalanların, iş bulamayanların, sefalet ücrete çalışanların da hak arama taleplerini ortaklaştırdığı bir bayram konumunda. Peki biz üniversite öğrencileri bu sistemde çok mu rahatız? Üzerimizde hiç mi baskı yok ya da hiç mi haksızlığa uğramıyoruz bu kurulu düzende?
Şöyle bir düşünelim ve sorunlarımızı sıralamaya çalışalım.
YÖK: ‘80 darbesinden sonra kurulan bu kurum ‘80 öncesi özerk olan üniversiteleri tek çatı altında toplamak ve yönetmek adına kurulan bir cunta kurumu. Amaçları öğrencileri apolitikleştirmek, ülke sorunlarına duyarsız hale getirmek ve her gelen iktidarın yanına çekebilmek şeklinde sıralanabilir. Bu amaçlar için günümüzde daha da sıklaşan bir şekilde muhalif, demokrat öğrencilere şiddetli baskılar uygulamakta. Bu sene içinde çoğu üniversiteden, öğrencilerin ailelerine gönderilen “Çocuğunuz terör örgütüne üye kimselerle görüşüyor” tarzında haberleri hepimiz hatırlıyoruz. Belki bugün daha politik bir üniversitede okusaydık ve az çok siyasetle ilgili olsaydık bu mektuplar bizim de ailelerimize gidecekti. YÖK denilen kurum günümüz üniversitelerinin ve öğrencilerinin başında bulunan en büyük belalardan biridir. Üniversitelerin bilim üretme vasfını bile yok etmektedir. Bu yüzden, üniversite öğrencilerinin öncelikli sorunu YÖK’tür ve YÖK kalkmalıdır!
Har(a)ç ücretleri: İlk çıktığında “bir sigara parası” diye savunulan ve cüzi miktarlarda kalacağı iddia edilen har(a)çlar bugün devasa boyutlara ulaşmıştır. En son yapılan har(a)ç zamlarıyla beraber har(a)çlar bugün hemen hemen bir ev kirasını bulmuş ve hatta geçmiştir. İkinci öğretim öğrencileri bugün neredeyse bir özel üniversiteye verebilecekleri kadar parayı har(a)ç parası olarak vermektedir. Ülkemizde parasız olduğu söylenen eğitim hakkının böyle paralar alınarak yapıldığını görmeliyiz ve verilen har(a)ç paralarının nerelere kullanıldığını, ne ölçüde öğrencilere geri döndüğünü düşünmeliyiz. Öğrenciden alınan har(a)çlar kaldırılsın!..
Barınma sorunu: Bu soruna yerel örnekler versek bile ülkenin geri kalanında da durumun farklı olmadığını düşünebiliriz. Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde bugün yaklaşık 30 bin öğrenci okumakta. Bunların ciddi bir kısmı Kayseri’nin dışından bu şehre üniversite okumaya gelen öğrenciler. Ancak KYK’nın yurt kapasitesine baktığımızda 2 bin erkek, 1500 de kız öğrenciyi barındırabiliyor. Biraz daha durumu iyi olan veya 2-3 arkadaşıyla beraber bu şehre gelenler hemen eve çıkıp özel yurtlara muhtaç kalmayabiliyor. Peki bu öğrencilerin dışında kalan kısım? Biraz daha parası olanlar cemaat yurtlarından ziyade diğer yurtlarda barınabiliyorlar. Durumu ekonomik açıdan daha kötü olan öğrenciler adeta cemaat yurtlarına mahkum ediliyor. Bu sorunun çözümünün tek bir yolu var. KYK herkese yetecek kadar barınma imkanı sağlamalı. YURTKUR, yurt kur!
Cinsel taciz: Bu sorun hakkında neler yazılmalı bilemiyorum. Bu artık insanlık ayıbı denilebilecek bir sorun haline gelmiştir. Kadınların erkekler tarafında ezilmeye başlaması özel mülkiyetin ortaya çıkışına kadar dayanmakta. Bin yıllardır süre gelen bu sorun özel mülkiyete dayalı sistemin bir canavara dönüştüğü günümüzde daha da şiddetli hissediliyor. Her gün birçok kadın “namus” cinayetine kurban gitmekte, binlerce kadın kap-kaç kurbanı olmakta, onlarca kadın tecavüze uğramakta ve binlerce kadın cinsel tacize uğramakta. Bu sorun maalesef Erciyes Üniversitesi Kampüsü’nde, kız yurdu çevresinde fazlasıyla yaşanmakta. Birçok kadın arkadaşımız Kayseri’ye ilk geldiğinde bu olaylardan fazlasıyla rahatsız olmuş hatta bazı arkadaşlarımızın psikolojisi bozulmuştur. Bu sorunu Kayseri halkına yıkmak kesinlikle yanlış olur. Üniversiteye gelmiş derslerinde başarılı diye nitelendirilen, topluma örnek olarak gösterilmesi gereken kişiler tarafından da kampüs içinde, fakülte içlerinde bu taciz olayları yaşanmakta. Bu sorunun çözümü de erkek egemenliğine karşı kadınların başkaldırmasında yatmaktadır. Bu insanlık ayıbına artık son. Kampüste kadın öğrencilere yönelik cinsel tacize son!..
Ulaşım sıkıntısı: Kayseri’ye şehir dışından gelmiş, özel yurtlardan zar zor kendisini kurtarmış ve aynı evde yaşayabileceği 2 arkadaşla daha tanışmış öğrencilerin genel olarak yaşadıkları yer Anayurt. Buradan kampüse ulaşım ayrı bir problem. 40 dakikalık yürüme mesafesini göze alabilen arkadaşlar yürüyebilmekte ancak çoğu öğrenci (Kadınlar, ikinci öğretim okuyanlar, rahatsızlığı olanlar) bu mesafeyi yürüyememekte ve otobüse binmeye mecbur kalmakta. Anayurttan kampüse çalışan fakülte otobüsleri yarım saatte bir hareket etmekte ve yoğun saatlerde öğrenciler balık istifi şeklinde seyahat etmekte. En ufak bir kazada ciddi yaralanmalara hatta ölümlere dahi sebep olabilir bu ulaşım şekli. Kampüse ulaşımın ciddi bir problem olduğunu birçok öğrenci dile getirmekte ve buna çözüm olarak otobüs seferlerinin sıklaştırılması gerektiğini savunmakta. Otobüs seferlerinin azlığının yanı sıra otobüs ücretleri de ciddi bir sorun. Okula gidiş-geliş bir öğrenciye günlük 1.7 liraya denk geliyor ve bu da ayda 40 lirayı buluyor. 200 lira burs-kredi alan kimselerin kredisinin 5’te 1’ini ulaşıma ayırmaları gerekiyor. Arada bir meydana gidip gelmeleri bu fiyata dahil edersek bu rakam daha da yükselecektir. Kasasında milyonlarca dolar olmasıyla övünen belediye görevlileri acaba neden hâlâ yüksek fiyatlara ulaşım sağlıyor? Ulaşım fiyatları düşürülsün, fakülte seferleri sıklaştırılsın!..
Kantin fiyatlarının pahalılığı: Birçoğumuz okulda olduğumuz süre içerisinde en az bir kere kantine gidiyoruz. Kantindeki ürün fiyatlarının yüksek olması öğrencileri zor duruma düşürüyor. Yemekhane saatleri dışında kalan sürelerde kantinden alışveriş yapmaya mecbur kalan öğrenci bu fiyatları da kabullenmek zorunda kalıyor. Kantindeki yiyeceklerin sağlıklı olup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusu. Yemekhane, kantine göre fiyat bakımından bir alternatif oluşturuyor ancak çoğu öğrencinin ders saatiyle yemekhane saati uyuşmuyor. Bu yüzden kantin fiyatları düşürülsün, hijyen koşulları yükseltilsin!..
Bu şekilde sorunlarımızı sıralamaya devam edebiliriz. Az bir düşünmeyle bile bu kadar sorun gözümüze çarpıyor. Daha da fazla sorunlarımız muhakkak vardır. Peki bu sorunlarla yaşamaya devam mı edeceğiz? Bu sorunları “Hayatın bir parçası, kader kısmet” olarak mı değerlendireceğiz? Bu sorunlarla hiç mi yüzleşmeyeceğiz?
Eğer bu sorunlara “hayır” diyorsak, bu sorunlara karşı mücadele etmek, bu sorunlara karşı kazanım elde etmek istiyorsak; işte meydan, işte bayram, işte 1 Mayıs. Bu sorunları dile getirmenin vaktidir, daha yaşanılabilir, daha güzel bir üniversite istemenin vaktidir.
Eğer sende bir üniversite öğrencisi olarak “YÖK kalkmalı”, “Har(a)çlara hayır”, “Devlet yurdunda barınmak istiyorum”, “Kampüsteki kadına yönelik cinsel taciz ayıbına son”, “Ulaşım fiyatları pahalı, otobüs seferleri yetersiz”, “Kantin fiyatları yüksek, hijyen koşulları yetersiz” diyorsan 1 Mayıs alanı senin de alanın.
Biz, bu sorunlara karşı “Erciyes Üniversitesi öğrencileri” pankartıyla 1 Mayıs’ta işçilerin yanında, bayram alanında olacağız.
Emre Meşeli
(Erciyes Üniversitesi
Öğrencisi-Kayseri)

Evrensel'i Takip Et