22 Nisan 2010 01:00
MERCEK
GÜNÜN YAZILARI
Antepte Çemen Tekstil işçilerinin, patronun yasa-kural tanımaz tutumuna; sendikal örgütlenme ve ekonomik talepler için iki ayı aşkın süre devam eden ve belli kazanımlarla sona eren direnişinden sonra Diyarbakırda Tuğla işçilerinin direnişe geçmeleri, Kürt işçilerinin ağır sömürü koşullarına karşı mücadele eğilimine işaret eden uyarıcı gelişmeler oldular. Kürt kökenli işçilerin TEKEL direnişindeki kararlı-mücadeleci tutumlarıyla birlikte bu iki grev ve direniş, Kürt işçi ve emekçilerinin yalnızca ulusal baskı, inkar ve eşitsizliğe karşı değil, sömürülen ve ezilen sınıf olma bilincine ulaştığı oranda kapitalist barbarlığa karşı mücadeleden de geri kalmayacaklarını/kalmadıklarını göstermektedir.
Diyarbakır, Batman, Antep, Urfa, Maraş, Adıyaman, Elazığ ve Malatya başta gelmek üzere bölgenin belli başlı kentlerinde emekçi nüfusunun önemli bir kesimi işsizdir ve yoksulluk koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Resmi kurumların açıklamaları Diyarbakırda işsizliğin yüzde 60 civarında olduğunu ve bölge ortalaması olarak alındığında işsizliğin yüzde 23lerde seyrettiğini ortaya koyuyor. Bu durum diğer yandan iş bulup çalışmayı bir tür ayrıcalık durumuna getirmiştir. Kitlesel işsizlik, çalışan işçi kesimine karşı baskının önemli unsurlarından biri olarak kullanılmakta, ağır baskı koşullarında ve sosyal haklardan yoksun olarak çalıştırılan işçilerin, Sizden çok daha düşük ücretle çalışmaya hazır bekleyen on binlerce insan var, işinize gelirse çalışırsınız, gelmezse çekip gidersiniz(!) anlayışıyla baskı altına alınmasına dayanak oluşturmaktadır. Kürt kentlerinde hareketin nispeten geri oluşunda, kapitalist gelişmenin daha geri bir düzeyde olmasının yanı sıra, ulusal baskı ve ayrımcılığa karşı mücadelenin siyasal-sosyal atmosferi ve iş bulmanın ayrıcalık sayılacak kadar zor oluşu rol oynamaktadır. Kapitalistler ve hükümetin istismar edip baskı unsuru olarak kullandıkları bu durum, uzlaşmacı sendikal politikalarla da takviye edilmiştir.
Kürt işçilerinin bu kuşatılmışlığı yararak ekonomik-sosyal talepleri için direnişe geçmeleri, çokça kullanılan bir deyişle Bıçağın kemiğe dayandığını göstermektedir. Tuğla işletmeleri gibi küçük işyerlerinin işçileri aynı zamanda direnişe geçtiler, yürüyüş düzenleyip greve çıktılar. Çemen işçileri grev içinde komiteleşmeyi gerçekleştirdiler, direnişin başarıya götürülmesinin önemli koşullarından birinin de mücadele içinde örgütlenmeyi güçlendirmek olduğunu kendi deneyleriyle görüp sınıflarının tecrübesine kattılar. Kürt işçileri ağır ulusal ve sınıfsal baskı koşullarında yaşam mücadelesi vermenin tecrübesiyle TEKEL direnişinde önemli rol oynadılar.
Bu bir-iki ve küçük gelişme dahi, her sınıfın eninde sonunda kendi talepleri ve çıkarları için, kendi kurtuluşunu amaçlayarak mücadeleye yöneleceğini gösteriyor. Bu kaçınılmaz olduğu kadar zorunludur da! Kapitalizm Kürt kentlerini girdabına almış ve kırını da çözerek sınıfsal kutuplaşma alanını genişletmiştir. Önemli tüm Kürt kentlerinde işçiler, yoksul işsiz kitleleri ve kentlerin varoşlarına savrulmuş kalabalık emekçi nüfusu açlık koşulları denebilecek koşullarda yaşam mücadelesi vermektedirler. Ortaya çıkan direniş örnekleri bu mücadelenin ürünüdürler. Henüz örgütsüz ve sessiz durumdaki işletmelerin emekçileri bu direnişlerden sonuçlar çıkaracaklardır. İşletmelerin küçük ve orta boy sanayi sitelerinde, organize sanayi bölgelerinde bir arada olmaları, birleşik mücadele ve direnişin örgütlenmesi olanaklarını genişletmektedir. Zaptiye tedbirleri ne denli sert ve kapsamlı olursa olsun, işçi ve emekçiler, aileleri ve arkadaşları, aynı koşullarda yaşayanlar olarak buna karşı direnmenin yol ve biçimlerini bulacaklardır. Bugünden görünen, önümüzdeki dönemlerde Kürt işçi-emekçi mücadelesinin daha da genişleyip güçleneceğidir. Bölge koşullarını ucuz işgücü cenneti olarak değerlendirmek isteyen kapitalistler ile hükümet ve devlet politikasına karşı emekçilerin ekmek ve kurtuluş mücadelesi kaçınılmazdır. İleri işçi ve emekçilerin bu durumun bilinciyle hareket etmeleri, organize sanayi bölgeleri ve her bir önemli işletmede örgütlenmelerini geliştirip sağlamlaştırmaları ekonomik-sosyal ve politik haklarda ilerleme ve insanca yaşam koşullarının oluşturulması için zorunludur. Kürt ulus hareketinin antiemperyalist çizgide ilerlemesinin de teminatı olan bu tutum Ben halkın davasına bağlıyım diyen herkesin önüne, çok somut bir sorumluluk olarak gelip dayanmıştır.
A. Cihan Soylu
Evrensel'i Takip Et