22 Nisan 2010 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Dün itibariyle, Afganistanda toplam 43 Alman askeri hayatını kaybetmişti. Bunların 7si son iki hafta içinde öldürüldü.
Dün itibariyle, Afganistanda toplam 43 Alman askeri hayatını kaybetmişti. Bunların 7si son iki hafta içinde öldürüldü. İlk kez bu kadar çok Alman askeri Afganistanda kısa süre içinde hayatını kaybetti.
Hal böyle olunca, bir süredir sessiz, alttan alta telaffuz edilen Afganistanda savaştayız sözü politikacılar ve basın tarafından artık yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Bu hafta Der Spiegelin kapaktan verdiği gibi, Alman askerleri Afganistanda hem ölüyor hem öldürüyor.
En son geçen hafta dört Alman askeri Kuzey Afganistandaki Baglan bölgesinde Taliban tarafından öldürüldü.
Başbakan Angela Merkel, askerlerin öldürüldüğü haberini Los Angeleste aldı. Hemen kıyafetini değiştirerek, siyahlara büründü ve basının karşısına geçerek, bildiğimiz klişe sözleri tekrarladı: Terör karşısında ölümlere rağmen geri adım atmayacağız. Evet, tarih boyunca girdiği savaşlarda binlerce, yüz binlerce ve milyonlarca insanın canına kasteden Alman ordusu (Bundeswehr), şimdi bir kez daha savaş gerçeği ile karşı karşıya.
Hükümetin en yetkili ağızları geç de olsa Afganistanda savaştayız diyebildi. Demesine dedi ama bundan geri çekilme değil, askeri gücün artırılması, savaşın derinleştirilmesi gerektiği sonucunu çıkarıyor. Halbuki, özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra savaş sözcüğü Alman halkı için kelimenin tam anlamıyla bir tabuyu ifade ediyordu. Çünkü; bu ülkede Savaş denilince milyonlarca insanın toplama kamplarında katledilmesi, Holocaust soykırımı, büyük kentlerin yıkımı akla geliyor.
Birinci Dünya Savaşı 4 yıl sürdü, 17 milyon insanın canına mal oldu. İkinci Dünya Savaşı 6 yıl sürdü, 50 milyon insanı canına mal oldu. Afganistan işgalinin 8. yılındayız, ama ne kadar Afganın öldürüldüğüne dair kesin bir veri yok. Telaffuz edilen rakamlar 1000 ila 49 bin 600 arasında değişiyor. Kesin olan bir tek şey var, o da 1700 işgalci askerin öldürüldüğü ve bunların 43ünün Alman olduğu...
Savaş elbette pek çok ülkede acı bir sözdür, ama Almanyada çok daha acıdır. Denilebilir ki; yeryüzünde hiç bir halk, Alman halkı kadar tarihte yaşanmışlıklardan ötürü savaştan bu denli utanç duymuyor. Bu yüzden de yaşanan vahşetlerin bir kez daha yaşanmaması için Savaş, bir daha asla! sözü beynine kazınmış. Bu ülkede açık bir şekilde savaştan yana olmak cesaret ister. Çünkü; halkın ezici bir bölümünün savaşçıları her açıdan cezalandırdığı ve cezalandıracağı biliniyor.
11 Eylül saldırısından sonra terörle savaş adı altında askerler Afganistana gönderildiğinde de halkın ezici çoğunluğu (yüzde 70), asker göndermeye karşıydı, bugün de. Tepki bu kadar açık ve net. Ama şimdi; burjuvazi ve onun medyasının bir bölümü on yıllardır Alman halkı için tam bir tabu olan savaşı normalleştirmeye çalışıyor. Alman askerlerinin de diğer ülkelerin askerleri gibi savaşlara katılabileceği, hem öldürebileceği hem de ölebileceğinden dem vuruluyor.
Bu elbette yeni, bir anda ortaya çıkmış bir durum değil.
Soğuk Savaş sonrasında oluşan dünya dengeleri içerisinde Almanya iki dünya savaşının yüklerinden kurtulup, tıpkı diğer emperyalist devletler gibi yerküre üzerinde savaşlara katılabileceğinin mesajını vermiş, bu temelde sivil savunma, insanı yardım adı altında askerler yurtdışına gönderilmeye başlanmıştı. Bu bağlamda en köklü sayılabilecek dönüşüm 1999da Sırbistanın bombalanması, Kosovanın işgal edilmesiyle başladı. 1990lı yılların başında insani amaçlarla yurtdışına gönderilen Alman askerleri 1999da Sırbistanı bombalayan savaş uçaklarını kullanıyordu. Ve en önemlisi de o zaman dışişleri bakanlığı koltuğunda sözde savaş karşıtı Joschka Fischer oturuyordu. Keza, en büyük çıkarma anlamına gelen Afganistan işgali de yine Sosyal Demokratlar ile Yeşillerin hükümet olduğu sırada gerçekleştirildi. Fischer-Schröder ikilisi, savaş makinesinin borazanlığını yapıyordu. Dün işgal için canla başla çalışan Sosyal Demokratlar ve Yeşiller, şimdi muhalefette olmanın etkisiyle askerleri Afganistanda savaş için değil askeri yardım için gönderdiklerini söyleyerek, manevra yapmanın peşindeler. Çünkü, tabut sayısı arttıkça faturanın ağır olacağının bilincindeler.
Tabular bir bakıma sözde savaş karşıtlarının eliyle yıkılmaya çalışıldı. Şimdi Alman sermayesi ve ordusu artık hiç çekinmeden askeri şiddete başvuran, savaşlara katılan, yeni savaşlar açan bir ülke haline gelmiş bulunuyor. Bu açıdan diğer emperyalist devletlerde aynı hizada. Ama; Alman halkı için savaş halen tabu olmaya devam ediyor. Bunu kırmaları da öyle kolay olmayacak. Çünkü bu halk balık hafızalı değildir.
YÜCEL ÖZDEMİR