24 Nisan 2010 01:00

KUŞATILAN ÇEVREMİZ


Tanırsınız onları, bir köşe başında aniden karşınıza çıkarlar. Karşılaştığınızda ne yapacağınızı düşünemeden ikilem içinde kalırsınız, boynuna mı yoksa gırtlağına mı sarılmanız gerektiğini bir an unutursunuz ve kurgularınız boşa gider.
Onların çoğu gündelik hayatımızın sağında solunda yer alırlar ama size ilişmezler. Aslında onlar kimseye ilişmez ama her zaman bir taraf görüntüsü verirler, çünkü taraf olmak onlar için bir statüdür ve o işin tadını çıkartırlar.
Karışık adamları ekranlarda, gazete köşelerinde, panellerde çok sık görüyoruz bu aralar. Kimisi sıkı militarist, kimisi liberal, kimi de yeni tip dinci olan bu üstatlardan feyzalmak gibi bir niyetiniz olmasa dahi ara sıra onları okuyunuz ve dinleyiniz. Size tavsiyemdir, bu karışık adamların yazıp söyledikleri bazen kafa yapmaya yarıyor. Bunların böyle bir faydası vardır, bulanmaya yatkın kafaları bile netleştirirler.
Yaşamında teorik ya da pratik hiçbir şey üretmemiş, taş üstüne taş koymamış insanlardan ekonomi öğreniyoruz. Hiçbir politik hareket içinde barınamamış kişiler boyuna ahkam kesiyor, halka siyasi ahlak dersi veriyor. Kafaları gibi meslekleri de karışık; hepsi ekonomist, hepsi siyaset bilimci, hepsi futbol hakemi, mühendis, mimar, ne ararsanız bunlarda var. Öte yandan bakıyorsunuz buğulu akşamların gizemini en iyi bunlar çözüyor, ama yaşamlarında hiç aşık olmamışlardır, çünkü bunlar kimseyi de sevememiştir.
Ekranlarda bazen bunların karşısında bir emekli paşa falan oturur. Paşa cahildir ama ateşlidir, orduya toz kondurmaz. Bunlar da paşaya gaz verirler; paşa kızıp bağırır, çünkü o bir paşadır. Bütün ekranı iki cahil işgal eder, bize de kafa yapmak düşer.
Karışık adam bazen de paşanın yerine oturup paşa gibi konuşur. Bölünmez bütünlükten, bugünlere kadar hiç dillendiremediği ABD emperyalizminden falan bahsedip orduyu göreve çağırır, bu çağrıya uyulmadığı zaman çok kızar. Atılan yumruğa hak verir, hak vermeyen olursa ona da kızar. Bize yine kafa yapmak düşer.
İşbirlikçi liberallerle işbirlikçi ulusalcıların derin tartışmaları ve yazışmaları parlak medya tarafından halkın gündemine ne kadar sokulmak istenirse istensin, sokaktaki hayatta bunların hiçbirinin zerre kadar değeri bulunmuyor. Fabrika kapılarında direnen işçiler için, kahvehaneleri dolduran işsizler için bu karışık adamlar gerçekten hiçbir anlam ifade etmiyor.
Ekranlarda özgürlüklerin sınırlarını çizen, halkın haklarını akıllarınca dağıtan bu karışık adamların en büyük tehlikesi ise, yarattıkları bilgi kirliliğinin iletişim ortamında yaygınlaşmasıdır. Buna karşı fazla yapacak bir şey yok, onları ekranlardan ve besleme gazete köşelerinden kovacak halimiz de yok.

ERTUĞRUL ÜNLÜTÜRK

Evrensel'i Takip Et