25 Nisan 2010 00:00

Şimdi okullu oldular, tecavüze uğradılar

Baba bizi okula gönder kampanyasının hoş bir reklamı var. Öğretmen yoklama yapıyor ve sınıf listesindeki kız çocuklarının kimisinin sesi tarladan, kiminin ki bahçeden geliyor

Paylaş
Baba bizi okula gönder kampanyasının hoş bir reklamı var. Öğretmen yoklama yapıyor ve sınıf listesindeki kız çocuklarının kimisinin sesi tarladan, kiminin ki bahçeden geliyor. Sonuncusunun kameraya diktiği gözlerine bakamıyorsunuz bile. Gelinlik giymiş bir çocuk iliklerinize işleyen bir bakışla “burda” diye sesleniyor. Yoklamaya hapishanelerden, insan tüccarlarının pedofilik kucağından, ensest cehenneminden katılanların adları yok daha bu listede. Küçücük kız çocuklarının tarlada, atölyede çalışması, erkenden evlendirilmesi yeterince vicdan sızlatır zaten, diğerlerinin kapalı kapılar ardında süren berbat hayatlarının maaile ekran karşısında oturanların steril dünyasını huzursuz etmesine gerek yok diye düşünülüyor belli ki. Sonuçta alt tarafı bir reklam diyebilirsiniz, ama dememek gerekiyor. Çünkü gerçek hayatta da işler bu reklamdaki gibi yürüyor bazen. Siirt’te ilköğretim öğrencisi kızlara tecavüz eden 17 kişinin soruşturmasının, mızrak çuvala sığmadığı zamana kadar gizli tutulması da bunu gösteriyor. Çocuklar insanoğlunun/kızının Aşil topuğu, en savunmasız, en hassas noktası. Çocuk dediğinizde orada politika biter, orada hukuk esner, vicdan sızlar. Kimse bir çocuğun bedeninin ve ruhunun acı çekmesini istemez. Bu acıya tanıklık huzur bozar, sorumluluk yükler. Bundan olacak, devlet de, sorumluluklarını yerine getirmemesinin yüze tokat gibi çarptığı bu gibi olaylarla yüzleşmeyi daima erteler. Kol kırılır yen içinde kalır her zaman. Fakat bu yüzleşmenin ertelenmesiyle ne yazık ki küçük çocukların bedenleri üzerinde de hüküm sürdüğünü anladığımız iktidar da korunmuş olur. Sayısız çocuk gizli kalmış tecavüz ve ensest yüzünden karabasanlar yaşayarak büyür. Büyüyebilirse. Büyüyemezler aslında. Bütün sapkınlıkların temel bir eğitimle çözülebileceğine ilişkin naif inancın gölgesinde ertelendikçe ertelenen yüzleşme çocukluklarında derin travmalar yaşamış yetişkinlerden oluşan bir toplum çıkarır ortaya. Okul tek başına hiçbir şeyi çözmez. Sapkınlıkları, şiddeti önleyebilecek bir gücü yoktur. Tersine sapkınlık bazen orada yuvalanabilir. Genel iktidar ilişkilerinin dışında kalamayacak kadar müfredata nüfuz edilmiş olduğundan, kadın-erkek ilişkileriyle egemenlik ilişkileri orada yeniden üretilir; içinde kurulu olduğu sistemi yansıtır okul. O sistem insanın ruhu kadar bedeni üzerinde de söz sahibidir. Küçük çocukların ruhu kadar bedeni de, tahakkümün, üzerinden ürün toplamak üzere sürdüğü bir arazidir bir bakıma. Siirtli küçük kızlar öğretmenin yoklamasına tarladan, bahçeden veya atelyeden “burda” diyenlerden değildi. Babalarının okula gönderdiği kızlardandı hepsi. Onlara tecavüz edenlerin arasında müdür yardımcısı, Siirt esnafından görünürde nezih aile babaları, hacı dedeler, asker ve bir de polis var. Bir şehirde, kasabada iktidar kimlerden oluşur dediğinizde vereceğiniz yanıta sığabilen adamlar bunlar. O şehirde asayişi sağlayan, kamuoyunu oluşturan, ticaretini yürüten, bir kuruma müdür olup merkezi iktidarın o kurum aracılığıyla kente nüfuzunu sağlayan zevat. Bir de o zevatın küçük kızların bacak aralarında kanıtladığı gücün ne zavallı bir iktidarın ürünü olduğunu kimse görmesin diye soruşturmayı gizleyen hukuk sistemi. Çocukların bedenine tasallutla kurulabilecek bir muktedir olma haliyle gizli gizli gururlanan yerel iktidar teşkilatının nereden baksan sırıtan iki yüzlülüğü kız çocuklarının günü geldiğinde bir töre cinayetine kurban gitmesine göz yumacak türden. Ahlakın, namusun, kadınların bekçisi olarak karşımıza çıkan müesses nizamın korucu başı adamlar da onlar. Birine baktı, birini sevdi diye genç bir kadın hakkında aile meclisinde ölüm kararlarının alınmasını kışkırtıp katilin alacağı cezada yasal indirim öngören hukuku aynı iki yüzlülükle alkışlayanlar da. Hakkında ölüm kararı alınan kişi, kendi kızları da olabilir bunların. Ve başkasının kızlarına tecavüz ederek kirlenmiş ahlaklarını yıkayıp pakladıkları yalağın kendi öz kızlarının kanıyla dolu olması hiç şaşırtıcı olmaz. Bir babaya kendi evladının canına kıydırtan bir düzen enseste de, pedofiliye de başkalarının çoluk çocuğunun ergenliğinden tahrik olmaya da sanıldığı kadar uzak değildir aslında. Bizdeki gibi bir iktidar, varlığının altını en çok çizen acizliği, gücünü kendisine en çok hissettiren şeyi, başkalarının çaresizliğini sever. Yönettiklerinin güçsüzlüğü kadar güçlüdür de ondan. Çocuğun bedeni üzerinde sınadığı kudret, muktedirin kendisini en çok iktidarda hissettiği andır o yüzden. Tecavüze uğrayan kızlarla aynı bölgede yaşayan oğlan çocuklarının polise taş attıkları için onlarca yıl hapis cezasına çarptırılması da başka neyle açıklanabilir. Ülkenin kadim bir demokrasi sorununu, onunla çok alakalı Kürt sorununu çocukları alelacele hapse tıkarak çözmek, alınacak bütün öçleri onların özgürlüğünü kısıtlayarak almaya çalışmak mümkünse, küçük kız çocuklarının ırzına geçmek de mümkündür bu ülkede. Ne yazık ki, bir cadının şekle girmeleri için kafese kapatıp beslediği Hansel ve Gretel gibi bizim çocuklarımız. O kafeste kaldıkları sürece de onları kafese tıkanların iştahlarını tatmin etmek için şekil alacaklar.Siirtli kızların okullu olmaları neyi değiştirir ki? Okulu korucu başılar yönettikten ve onları iyi bir dünyaya yetiştiremedikten sonra.
Nuray Sancar
ÖNCEKİ HABER

Nakkaş gördüğünü değil zihnindekini resmeder

SONRAKİ HABER

Zarar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa