26 Nisan 2010 01:00
MEDYATİK
24 Nisan Cumartesi günü, Türkiye tarihinde ilk kez, 1915 katliamında hayatını kaybeden Ermeniler için bir anma yapıldı. Mithat Fabian ile Taksim Meydanındaki bu sessiz anmaya katıldık.
Yine, aslında bir avuç insan olduğumuz için sağ-sol hep tanıdıktı. Bizim oturduğumuz tarafta sevgili Ahmet Tulgar, Nuray Sancar, Ümit Kıvanç ve Ömer Madra vardı.
Anma sürerken İstiklal Caddesi girişinde toplanan ülkücü/ulusalcı bir grup, anmaya katılanları provoke etmeye çalıştı. Bu zevat tarafından Amerikan uşağı(!) ilan edildik. Erivana gitmemiz istendi
Oturma eylemimiz sona erdikten sonra görevli arkadaşlar kitleyi -dağılmak üzere- İstiklal Caddesine yönlendirdi. Zaten ne olduysa da bundan sonra oldu.
Cadde boyunca çeşitli noktalardaki sataşmalara sloganlarla karşılık verildi. Bireysel, insani tepkiler, bütün basın mensuplarının o an, o noktalara koşması sebebiyle büyüdü, olay oldu. Ortam gitgide gerilirken Devrimci Sosyalist İşçi Partisinden (DSİP) Doğan Tarkan, kitlenin dağılması yönünde sert uyarılar yaptı. Eylemin amacına ulaştığını, buna gölge düşürmemek gerektiğini söyledi.
Tabii anmaya katılanlar arasında bu tutuma şiddetle karşı çıkanlar oldu ve zaman zaman basın mensuplarının önünde sert tartışmalar yaşandı.
Neticede, burjuva medyası ağzıyla söylersek, grup olaysız bir şekilde dağıldı. Ama özellikle bazı gençler DSİPlilere epeyce kızdı.
Ben de, alınmış karara uymakla beraber, bu tavrı geri ve ürkek buldum, olayın sıcaklığıyla.
Sonra Mithatla sakin bir köşeye geçip oturunca aklıma, yıllar önce bellediğim Devrimci eylem bizi devrime yaklaştıran eylemdir sözü geldi. Ve son yıllarda yaşanan 1 Mayıs/Taksim Meydanı tartışmalarını hatırladım yeniden. DSİPli arkadaşların amacına ulaşmış bir eyleme gölge düşürmeme çabasına hak verdim sonunda
Şimdi önümüzde 1 Mayıs var. İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü... Hemen ardından 6 Mayısta Deniz, Yusuf ve Hüseyini anacağız. 26 Mayısta da ülke genelinde bir grev örgütlenecek. Emekçiler üretimden gelen güçlerini kullanarak taleplerini en yaygın biçimde duyuracak.
Böylesi bir dönemde, 25 Kasım ve 4 Şubat grevlerinin rüzgarı arkamızdayken; TEKEL, TARİŞ, Marmaray, Çemen Tekstil, Esenyurt Belediyesi, SİNTER, Kent AŞ ve daha nice direniş tüm sınıfa umut verirken, 1 Mayıs, kırılan camlar ve gaz bombalarıyla değil AKP hükümetini sallamasıyla gündem olsun istiyorum, tüm kalbimle
Solcu arkadaşlar, arama noktalarında üzerimizi aratmayacağız devrimciliği(!) ve cam-çerçeve kırıcılığından bu seferlik vazgeçse olmaz mı?
twitter.com/mkuleli
MUSTAFA KULELİ
Evrensel'i Takip Et