27 Nisan 2010 05:00
26 dakikada bir vaka
Çocuk istismarının önlenmesi konusunda Türkiyenin karnesi sıfırlarla dolu. Adalet Bakanlığı verilerinegöre Türkiyede her 26 dakikada bir cinselsuç işleniyor.
Çocuklara yönelik cinsel istismarın manşetlerden düşmediği Türkiyede araştırmalara göre vakaların yüzde 90ı adli makamlara yansımazken, kız çocuklarının erkek çocuklara oranla daha fazla cinsel istismara uğradığı ve olguların yüzde 85-95inde istismarcının erkek olduğu görülüyor. İstismarcıların büyük bir çoğunluğunu ise birinci, ikinci ve üçüncü derecede akrabalar oluşturuyor. Çocuk istismarını önlemek için yasal düzenleme dışında herhangi bir sağlıklı çalışmanın yürümediği Türkiyede uzmanlar, bu durumun suçluları cesaretlendirdiğini belirtiyor.
Siirtte 4 kız çocuğunun bir yıl boyunca yüze yakın kişinin tecavüzüne uğraması ve ardından yine 13-14 yaşlarında 9 çocuğun, 2-3 yaşlarında iki çocuğa tecavüz ederek birini öldürmesi, çocuk istismarını yeniden gündeme taşıdı. Türkiyede ara ara gündeme gelen çocuklara yönelik cinsel istismarın araştırma verileri ise buz dağının görünen yüzünün arkasında çok ciddi bir travma ve toplumsal çöküşün durduğuna işaret ediyor.
14 BİN 337 SUÇ
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün 2009 verilerine göre 1 yıl içinde 14 bin 337 cinsel suç işlendi. Bu suçun mağdur sayısı 20 bin 282 şeklinde açıklanırken, bu rakam her 26 dakikada bir kişinin cinsel suç mağduru olduğunu ortaya koydu. Araştırmalar, kız çocuklarının erkek çocuklara oranla daha fazla cinsel istismara uğradığını, olguların yüzde 85-95inde istismarcının erkek olduğunu ortaya koyuyor. Son yıllarda yaygınlaşan internet kullanımının da istismarcıların çocukları tespit etme ve ilişki kurmalarında başlıca araç haline geldiğini kanıtlıyor. Psikolog ve sosyal hizmet uzmanları, Türkiyede cinsel istismara maruz kalan çocukların devlet tarafından yeteri kadar korunamadığını vurgularken, hukukçular ise verilen cezaların caydırıcı olmaması durumunda bu tür olayların giderek artabileceği endişesini taşıyor.
NET SAYI BİLİNMİYOR
Araştırmalar, ülkemizdeki cinsel tacizlerin yüzde 90ının mağdurun yakın çevresi tarafından gerçekleştirildiğini, istismara uğrayanların yüzde 85ini ise kız çocuklarının oluşturduğunu gösteriyor. Türkiyede cinsel tacize uğrayan mağdurların yüzde 11ini 0-5, yüzde 15ini 6-15, yüzde 13ünü 12-17, yüzde 1ini 24-29 yaş arasındaki gençler oluşturuyor. Öte yandan uzmanlar, suç artışının nedenlerinin başında cezaların caydırıcı olmamasının geldiğini belirtirken, ekonomik nedenler, göç, eğitimsizlik, internetin bilinçsiz kullanımı, aile bağları ve kapalı toplum yapısı gibi nedenlerin bunu artırdığı görüşünde birleşiyor.
Araştırmalara göre cinsel istismardaki aileye ait en önemli risk etmenleri arasında ilk sırada ciddi ekonomik sıkıntı geliyor. Uzmanların dikkat çektiği bir başka nokta ise Türkiyede cinsel taciz ve tecavüze uğrayan çocukların net sayısının bilinmemesi. Uzmanlar, Sayısal veriler sağlıklı değil. Hastanelere, adliyelere yansıyan küçük kesintisel verilerle yetinmek zorunda kalıyoruz. Bu da alınması gereken önlemlerin nasıl olacağı yönünde sağlıklı çalışmalar yapılmasını engelliyor uyarısında bulunuyor.
CEZASIZLIK TEŞVİK EDİYOR
Türkiyenin çocukların korunması konusunda oldukça zayıf ve yetersiz olduğunun altını çizen uzmanlar, Cinsel istismar ile ilgili TCKda bile sıkıntılar bulunuyor. Cinsel istismara uğrayan bireyle ilgili ruhsal bütünlüğün bozulmadığı gibi bir kritere göre değerlendirme yapılıyor. Bozulmamışsa 5 yıl, bozulmuşsa 15 yıl hapis cezaları verilebiliyor. Kanunları yeniden düzenlememiz lazım uyarısında bulunuyor. (İstanbul/DİHA)
MECLİS ARAŞTIRMASI İSTENDİ
Barış ve Demokrasi Partisi Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Siirtte 7 kız çocuğunun iki yıl boyunca tecavüze uğraması hakkında TBMM Başkanlığına önerge vererek, nitelikli cinsel istismar vakasıyla ilgili Meclis araştırması açılmasını istedi. Yaşanan olayın, basına yansıması sonrası ortaya çıktığını ifade eden Özçelik, ilköğretim öğrencisi çocukların yaşadığı skandalın okullarındaki rehber öğretmenler tarafından ortaya çıkarıldığını hatırlattı. Siirtli hukukçulardan aldıkları bilgilere göre bir asker ve bir polisin de suçlandığını dile getiren Özçelik, Ancak genel kanı, çocukların korktukları için bu iki zanlının isimlerini söyleyemedikleri yönündedir dedi. Çocukların okuduğu okulun müdür yardımcısı ve Siirtin ileri gelen esnaflarının da olayda adının geçtiğini bildiren Özçelik, Kızların yaklaşık iki yıldır tecavüze maruz kaldığı da şehirde bilinmesine rağmen, olaydan haberdar olanların neden sessiz kaldığı da aydınlatılması gereken noktalardan birisidir dedi. (ANKARA)
YARGI SKANDALI
Siirtin Pervari ilçesinde geçtiğimiz yıl, 2 çocuğa tecavüz ettikleri gerekçesiyle gözaltına alınan 6 YİBO öğrencisinin serbest bırakıldığı, 2 çocuğun ise bir yıldır iddianame hazırlanmadığı gerekçesiyle 6 ay tutukluluk süresinin ardından serbest bırakıldığı öğrenildi. Yaşanan tecavüz olayıyla ilgili açılan soruşturmada da yine gizlilik kararı alındığı belirtildi.
Olay sonrası savcılıkça yapılan soruşturma kapsamında, 6 öğrenci 15 yaşın altında oldukları gerekçesiyle serbest bırakılırken, 15 yaşındaki 2 öğrenci ise tutuklanarak cezaevine gönderildi. 6 buçuk ay cezaevinde kalan 2 öğrenci ise iddianame hazırlanmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı. Aradan geçen 1 yıla rağmen iddianame hâlâ hazırlanmazken, fezlekenin yeni dava açılması için Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği öğrenildi. Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı ise dosyayla ilgili gizlilik kararı çıkardı.
YİBOLAR YİNE GÜNDEMDE
Sertaç Kayar
Pansiyonlu İlköğretim Okulu (PİO) ile Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO), Siirtin Pervari ilçesinde yaşanan tecavüz skandalının ardından tekrar gündeme geldi. 589 YİBOnun bulunduğu Türkiyede, bunların 300ü bölge illerinde bulunuyor. Eğitimcilerin asimilasyon politikalarının merkezi olarak gördüğü YİBOlar, AKP döneminde sayı olarak artarken, bu okullar tecavüz, şiddet, uyuşturucu, kayıp vakaları ile barınma ve beslenme gibi olaylarla her dönem gündeme geliyor.
Türkiyedeki 589 YİBOnun toplam kapasitesi 204 bin 919 olarak ifade ediliyor.
AKP DÖNEMİNDE ARTTI
YİBOların birçoğunun altyapıları yetersiz, sınıf mevcutları kalabalık ve fiziksel koşulları yetersiz görülürken, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşan YİBOların, yerleşim birimlerine uzak, çevreden kopuk olması ise dikkat çekiyor. Bu okullarda öğrencilerin tek tipleştiği ve kendi kültürlerine, dillerine yabancılaşarak asimle oldukları, birçok araştırmacı ve eğitimci tarafından belirtilirken, özellikle Kürtlerin, Lazların, Süryanilerin ve diğer halkların çocuklarının, ailelerinden koparılarak asimle edildiği söyleniyor. Bu değerlendirmeler ışığında bu okulların bölgelere dağılımına bakıldığında, en çok farklı kültür özelliklerinin bulunduğu Doğu, Güneydoğu, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde ağırlıklı olarak görülmesi dikkat çekiyor.
YİBOlar, cemaat gruplarının ve organize suç örgütlerinin de cazibe merkezi. Şiddet, tecavüz, kayıp vakaları, uyuşturucu, barınma, beslenme gibi vakalarla sürekli gündeme gelen YİBOlar, en çok AKP döneminde arttı. 300ün üzerinde YİBOnun bulunduğu bölgede sadece Vanda 21 YİBO bulunuyor. Sadece Çaldıran gibi küçük bir ilçeye 3 YİBO yapılması dikkat çekiyor. Vana en çok AKP Van Milletvekili Hüseyin Çelikin Milli Eğitim bakanlığı yaptığı dönemde YİBO yapıldı. Çelik döneminde Vanın ilçelerine 12 YİBO yapılırken, bu okullarda 2 bin 116sı kız, toplam 8 bin 308 öğrenci eğitim görüyor.
ARAŞTIRMA ÖNERGELERİ VERİLDİ
YİBOlarda yaşanan bu skandallara ilişkin hemen hemen her yıl konuya ilişkin Meclise soru önergeleri verildi. Konuya ilişkin en son BDP, Uşakın Eşme ilçesindeki YİBOda 23 Martta 10 yaşındaki Umut Balıkın ölümüne ilişkin araştırma önergesi verdi, ancak önerge Meclis tarafından reddedildi.
EĞİTİM SEN RAPORU
Eğitim Sen, YİBO ve PİOlarda yaşanan sorunları ve alınması gereken önlemleri bir araştırma ile tespit etmiş ve 20 Nisan 2005 tarihinde basına ve kamuoyuna açıklamıştı. Eğitim Sen hazırladığı raporda şu tespitleri yapmıştı: YİBO öğrencilerinde fazlaca ezilmişlik psikolojisi vardır. Öğrenciler kendisini değersiz hissetmekte ve ciddi sosyalleşme sorunları yaşamaktadır. Bu psikolojiye sahip öğrenciler, kendisini yeterince ifade edememektedir. Dolayısıyla bir özgüven eksikliği bütün öğrencilerde hakimdir. Öğrenciler, öğretmeni rütbeli, kendisini vasıfsız bir asker olarak görmektedir. Yatakhanelerin koğuş olarak adlandırılması, YİBOlarda askeri mantığın yürütüldüğünü göstermektedir. Yemekhane şartları hijyenik olmayıp, personel yetersizliğinden dolayı öğrencilere temizlik yaptırılmaktadır. Yemekler 6-14 yaşlarınki çocukların dengeli beslenmesi açısından uygun değildir. Öğrenciler derslere yeterince beslenmeden başlamaktadır. Özellikle Türk-İslam sentezi öğrencilere empoze edilmeye çalışılmaktadır. (DİHA)
Evrensel'i Takip Et