28 Nisan 2010 00:00
Dersim dernekleri
İstanbulda kurulmuş bulunan Dersim ve çevresi derneklerini sayacak olursak eğer; epeyce bir sayıya ulaşabiliriz.
İstanbulda kurulmuş bulunan Dersim ve çevresi derneklerini sayacak olursak eğer; epeyce bir sayıya ulaşabiliriz. Aslında buna bir zenginlik demek mümkün mü? Her birinin işlevine baktığımızda, pek de öyledir diyemeyiz. Bir ilin veya bir bölgenin ne kadar çok sayıda dernek vb. kuruluşları olursa ve amaçlarına uygun faaliyet gösterirlerse, elbette ki zenginlik sayılmalıdır. Yok, eğer amaçladıkları konuların dışında, sadece tabela görüntüsü vermeye çalışıyorlarsa, o zaman zenginlik değil, birer menfaat veya yozlaşma yerleri haline dönüşmüş olurlar.
İstanbulda, Dersimlilerin kurduğu onlarca sayıda il, ilçe ve köy dernekleri var. Bu derneklerin her birinin tüzüklerine baktığımızda, çok önemli işlevleri üstlendiklerini görebiliriz. Yani sosyal, kültürel, ekonomik yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak. Ayrıca doğal çevreyi korumak ve geliştirmek, olası doğa tahribatlarını önüne geçmek gibi
Peki, görünen manzara böyle midir?
Evet diyebilmemiz için, derneklerin sayısı kadar, yörelerine yönelik yaptıkları iş ve hizmetlerin doğru orantıda olması gerekir. Bununla, derneklerin hiçbir şey yapmadıkları sonucunu elbette çıkarmamalıyız. Ama daha çok şeyler yapmak pekala mümkün olabilir.
Boşaltılan köyleri yeniden yerleşime açmak için, çeşitli girişimler başlatılabilirdi. Bu yönde bir girişim ve çaba maalesef pek oldu sayılamaz.
Yine boşaltılan köylerde, göçe zorlanan insanlarımızın sorunlarını önemsemedik. Hatta bu insanlara, devlet tarafından ödenmesi gereken zarar ziyan tazminatları, hem yasada belirtilen miktarların çok altında, hem de ulufe dağıtır gibi keyfi yöntemlerle adeta insanlarla dalga geçercesine ödemeler yapıldı. Yasada belirtilen hususlar dikkate alınsaydı eğer; her mağdur aileye asgari 80 ile 100 bin TL ve üzeri tazminat ödenmesi gerekirken, devlet her zaman yaptığı gibi, yine vatandaşına kazık atma yolunu seçerek, 10 bin ile 21 bin TL arası komik paralar ödeyerek bu işten sıyrılma yolunu seçmiştir.
Boşaltılan köylere, insanlarımızın gidip görmelerine, devlet yetkilileri tarafından izin verilmezken; sanki bu köyler, bir daha hiç yerleşime açılmayacakmış gibi, Ovacıkın yasak mıntıka diye bilinen bölgesi ile Mercan Vadisinde bulunan köylerdeki bütün ceviz ağaçları, ceviz tüccarları tarafından kesilmiştir. Bu bölge insanının hepsi sürgünde olduklarından, çoğu kimsenin bu kesimden haberleri bile olmamıştır. Asırlık ceviz ağaçları, bu bölgede yaşayan insanların en önemli gelir kaynakları arasında sayılırdı.
Yine yayla sorunu, başlı başına bir sorun olmaya devam etmektedir. Her yıl yöre insanı yayla zamanı gelince, birçok sorunla karşı karşıya bırakılmaktan usanmıştır. Devlet yetkilileri, diledikleri gibi yaylaları yasaklamakta veya kimi çıkar çevrelerin inisiyatifine bırakarak; bu çevrelerin yaylalar üzerinde tasarruf yapmalarına olanak sağlamaktadır.
Artık yöre derneklerimiz, Dersimde süre giden bu ve benzeri sorunların üzerine gitmelidir. Öncelikli olarak, bazı sorunların hukuksal boyutu araştırılarak, yöre insanımızın devlet tarafından uğratıldığı zarar ve ziyanların kaybı mahkemelerde aranmalıdır. Sonuç alınamadığı takdirde AİHMe kadar götürülmeli.
Başkaca önemli şeyler de pekala yapmak mümkündür: Ovacık turizm potansiyeli olan bir yer. Munzur Gözeleri önemli bir mesire yeri; ancak şimdiki haliyle kullanma şekli ve ortaya çıkan görüntüler çok rahatsız edici. Ovacık Belediyesi ve Dersim dernekleri işbirliği yaparak, Munzur Gözelerinin mevcut doğal yapısını bozmadan, modern taş yapı bina ve tesisler yaparak önemli bir turizm işletmesi haline getirilebilir.
Yine Laç Deresi ve Laç Mağarası Dersim katliamının önemli iki simge yeri. Ağıtlarımızda, türkülerimizde, yöreye dair öykü ve anlatımlarda sıkça bahsedilen yerler burası. Laç Deresi, Munzur Vadisi içinde, Dersim Ovacık karayolu üzerinde yakın bir yerdedir. Bir köprü yapıldığı takdirde, burası da turizme açılabilir. Gelen ziyaretçilere, burada devlet tarafından 1938de işlenmiş olan toplu katliam ve cinayetler anlatılmış olur. O mağara içinde ve çevresinde basit bir kazı yapılsa, belki de çokça insan kemikleri ortaya çıkacaktır. Neden buraya, bu katliamı simgeleyen bir heykel yapılmış olmasın. Aynı zamanda bu katliama kurban gitmiş olan insanlarımızın anıları ile birlikte; tarihi ve kültürel değerlerimizi de yaşatmış oluruz.
Bir bakıma çağımıza yakışmayan bu katliamcı, soykırımcı, ilkel zorba bir kültürün de, bu topraklarda kendisini var etmesinin de önüne geçilmiş olacaktır.
Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür. Dersim başta olmak üzere; Anadolunun diğer kentlerinde bulunan Dersim dernekleri, bundan sonraki çalışmalarında, Dersim yöresine daha fazla ağırlık vermeleri gerekmektedir. Dersimi biraz ihmal ettik gibi geliyor bana. Bunun içindir ki, Dersimde gerici, milliyetçi parti ve kuruluşlar, son yıllarda önemsenmeyecek kadar bir kitle desteği sağlamış oldular. Bunun önüne geçmenin tek yolu, Dersim ve Dersim dışında bulunan tüm örgütlü ve örgütsüz muhalif güçlerin, ortak ve birlikte hareket etme alanlarını yaratmaları ve buna uygun projeler geliştirmeleri zorunludur. Bu projelerin en başında, yerel yönetimlerin başına, halkın ve bölgenin sorunlarına duyarlı, çağdaş düşünceli yöneticileri (Birkaç belediye yönetimi hariç tabii ki) iş başına getirmekten geçer.
Ama elbette ki en önemlisi, barajlara ve siyanürle altın arama girişimlerine karşı olan mücadelemizi, sonuç alıncaya kadar sürdürmek olmalıdır.
Muzaffer Yallı
(Eğitimci-İstanbul)